Özgürlük ya da başkası cehennem mi?

04:0025/06/2020, Perşembe
G: 25/06/2020, Perşembe
Rasim Özdenören

Jean Paul Sartre’ın temel yanılgısı şurada temerküz ediyor:O, insan özgür olmaya hükümlüdür, diyordu. Çünkü her yaptığından sorumludur, yapması gerekip de yapmadığından da…Bu önermelere itirazımız yok. Ancak bundan sonrası tartışmaya açık… Ona göre din insanın özgürlüğünü kısıtlayan, onun özgürlüğüne ket vuran bir kurumdur. Başkaları da cehennemdir. Çünkü başkasının olduğu yerde insanın özgürlüğü başka iradeler tarafından kısıtlanır. Başkasının burnunu soktuğu yerde kişinin özgür iradesi zedelenir.

Jean Paul Sartre’ın temel yanılgısı şurada temerküz ediyor:

O, insan özgür olmaya hükümlüdür, diyordu. Çünkü her yaptığından sorumludur, yapması gerekip de yapmadığından da…

Bu önermelere itirazımız yok. Ancak bundan sonrası tartışmaya açık… Ona göre din insanın özgürlüğünü kısıtlayan, onun özgürlüğüne ket vuran bir kurumdur. Başkaları da cehennemdir. Çünkü başkasının olduğu yerde insanın özgürlüğü başka iradeler tarafından kısıtlanır. Başkasının burnunu soktuğu yerde kişinin özgür iradesi zedelenir. O artık kendi istemiyle değil fakat başkasının yönlendirmesiyle edimde bulunur. Bu da onun özgürlüğünün yitimi anlamına gelir.

Burada itiraza açık iki husus var, biri din açısından, öteki başkası açısından…

İkincisinden başlayalım, başkalarından… Başkaları cehennem midir?

Bir defa şu gerçekliği kabul etmek zorundayız. Her insan teki, kendinden önce başkalarının yaşadığı bir dünyaya gözlerini açmak zorunda… Dinin kabullerini onaylıyorsak başkasının olmadığı bir dünyaya gözünü açan biricik insan Âdem Peygamberdir… Havva anamızın varlığını tasdik ediyorsak, onlar bile başkasının olmadığı bir dünyada yaşamamış demektir.

Dünyaya gelen her bebek kendini dünyaya getiren ana babadan hayatta kalmasını öğrenmek zorunda olarak bu dünyaya gözlerini açıyor. Anasının onu beslemesine muhtaçtır. Hayatının her safhasında başkalarından öğrenmek, öğrendiklerini yerine göre değiştirerek uygulamak zorunda… Başkaları bu nedenle ona cehennem değil bilakis hayatta kalmasını sağlayan şükran vesilesi sayılmalı.

Din konusuna gelince… Sartre, dini insanların kabul etmek zorunda bulunduğu bir kurum olarak düşünüyor. Oysa din insana riayet etmesi gereken hükümler vaz ediyor, o hükümlere uymaya icbar etmiyor. Kişi özgür ve bağımsız istemiyle o hükümlere uyar veya uymaz… Esasen kişiyi o hükümlere uymaya mecbur bırakmak onun özgür istemini elinden alma anlamına gelir. Ki bu durumda da kişi kendiliğinden sorumlu tutulmaktan çıkar. İnsan kendi özgür iradesinin seçiminden sorumludur. Mecbur bırakıldığı edimlerden sorumlu tutulmaz. Hukukun ve ahlakın temel ilkesi de bu yönde işler…

Sartre, ahlakı da yanlış anlamış. Nitekim ahlak üzerine yazacağını söylediğinde Roger Garaudy, ona ahlak üzerine yazamayacağını beyan etmiş. Yazamadı da… Yazsaydı kendiyle çelişkiye düşmüş olurdu: bir yandan dinin (bağlı olarak ahlakın ve hukukun) kişi özgürlüğüne ket vurduğunu savlarken, bir yandan da kendisi kişi özgürlüğüne ket vuracak bir kurallar manzumesi geliştirmiş olacaktı… Meğerki kendisine kadar gelen bütün ahlak görüşlerini bertaraf ederek tümüyle normatif bir ahlak felsefesi yapmayı hedeflemiş ola… Ne ki, böyle düşünmediği de ortada… Yazamadı, oradan belli…

#Jean Paul Sartre
#Roger Garaudy