Özeleştiri yerine itham kolaycılığı

04:001/07/2018, Pazar
G: 1/07/2018, Pazar
Rasim Özdenören

Galiba değişim ve devrim sürecinde bütün faktörler değişse de, değişmeyen bir faktör kalıyor: kurulu düzene sahip çıkanların yeni düzeni anlamakta gösterdiği direnç...Kurulu düzene sahip çıkanlar salt şu gerçeğin bilincinde: arz ayaklarının altından kayıyor. Ama ne yapılabilirin bir cevabı yok... Yapılacak tek şey karşı koymak olarak ön alıyor. Ancak zamanla onun da işe yaramadığı, yaramayacağı ortaya çıkıyor. Ebu Talib’in tepkisi ilginçtir. O, yeni gelen din ve onun peygamberi için şöyle diyordu:

Galiba değişim ve devrim sürecinde bütün faktörler değişse de, değişmeyen bir faktör kalıyor: kurulu düzene sahip çıkanların yeni düzeni anlamakta gösterdiği direnç...


Kurulu düzene sahip çıkanlar salt şu gerçeğin bilincinde: arz ayaklarının altından kayıyor. Ama ne yapılabilirin bir cevabı yok... Yapılacak tek şey karşı koymak olarak ön alıyor. Ancak zamanla onun da işe yaramadığı, yaramayacağı ortaya çıkıyor. Ebu Talib’in tepkisi ilginçtir. O, yeni gelen din ve onun peygamberi için şöyle diyordu: “Ben oğlumun (Hz. Peygamber) yalan söylemediğini biliyorum, o yalan söylemez. O, peygamberim diyorsa, peygamberdir. Mekkeli kadınların beni çarşılarda kınamayacaklarını bilsem ben de onun dinine girerdim!” Ne hazin bir itiraf!

Değişim teklifiyle hükümet olmak isteyenin neyi değiştirmek istediğini ıskalayarak hâlâ kurulu düzenin nirengilerini sahiplenmek isteyen muhalif taife, hem şimdiye kadar gerçekleştirilmiş olanları görmek istemiyor, hem bundan sonra gerçekleştirilecek olanları...

Hâlâ seçim sonuçlarını irapta mahalli olmayan bir söylemle değerlendirmeye çalışanlar insanı şaşkınlığa uğratıyor.

Kimileri diyor ki, Erdoğan gerilimi tırmandırdığı için seçim kazandı! Seçmen önünü göremediği için ona oy verdi... Çünkü bu seçmen için dış politikadaki başarısızlık, üretimdeki düşük verim, talan, vurgun ve soygun dert değil. O, körlemesine oy veriyor. Bu seçmen akılsız, bilinçsiz bir güruh...

Başkanlık veya Cumhurbaşkanlığı rejimini tek adam yönetimi sananlar, kendi yanılgısını milyonlarca seçmenin üzerine yıkarak onların bilinçsizliğinden, cehaletinden dem vuruyor. Taşıdığı diplomanın, elde ettiği unvanın onu her defasında ters köşeye yatırdığını görmezlikten gelerek çoğunluğun bilincini sorgulamaya yelteniyor, ortak akıl izafe ettiği mağluplara direnme telkininde bulunuyor.

Kimileri için de bu, en antidemokratik seçimlerden biriydi. Eşitlik yoktu, sonuç şaibeliydi. Bu nedenle hiçbir araştırma şirketi doğru tahminde bulunamadı. (Oysa doğru tahminde bulunan bir şirket göz ardı edildiği gibi; ben gerçek tahminimi söyleseydim, beni çarmıha gererlerdi, diyen şirket yöneticisinin itirafı da göz ardı ediliyor).

Bu hazımsız taifeden biri de şu ilginç varsayıma bel bağlamış: seçim sonuçları gerçek durumu yansıtmıyor! Seçimin sahadaki aktörü bile, aradaki bunca fark ortadayken neye itiraz edecektim, derken; kraldan çok kralcı görünenler gerçeği kabullenmekte direnebiliyor!

Hiçbiri nesnel bir kafayla niçin kaybettik sorusu üzerinde düşünmüyor.

Her biri seçim sonucuyla ilgili mesnetsiz ithamından teselli arıyor.

Seçimi kaybeden partilerin olsun, Cumhurbaşkanı adaylarının olsun bir özeleştiri derdi olmadığı gibi, sonuçları değerlendirmek isteyenlerin de böyle bir derdi yok. Onlar salt itham etmek üzere keskinleşmiş durumda... Özeleştiri kendine bakabilme ve kendini görme yeteneği istiyor. Seçim kazanmak için somut projeyle halkın önüne çıkmak gerektiği gibi, özeleştiri için de kendini dışarıdan gözlemleyebilme melekesi gerekiyor. Bu kafaya sahip olmayan birinin sittin sene seçim kazanamayacağını bilmek için kâhin olmak gerekmiyor.

#İtham
#Özeleştiri