Olanı olduğu gibi kabul etmek

04:007/05/2020, Perşembe
G: 7/05/2020, Perşembe
Rasim Özdenören

İşte bütün mesele: olanı olduğu gibi kabul edebilmek…Shakespeare buna: olmak ya da olmamak, diyordu…Sorun, olanı (vakıayı, gerçekliği) olduğu gibi kabul etmede karşılaşılan güçlükte ortaya çıkıyor.Olan, beklentimiz dışında tecelli etmişse onu olduğu gibi kabul etmek birinci aşama... Eğer olan olduğu gibi kabul edilebilirse ona karşı savunmamızı ya da saldırımızı tayin etmede güçlük çekmeyiz.Ancak olanı olduğu gibi kabul etmede insanı zorlayan başat handikap, onu olduğu gibi kabul etme yerine, kendi

İşte bütün mesele: olanı olduğu gibi kabul edebilmek…

Shakespeare buna: olmak ya da olmamak, diyordu…

Sorun, olanı (vakıayı, gerçekliği) olduğu gibi kabul etmede karşılaşılan güçlükte ortaya çıkıyor.

Olan, beklentimiz dışında tecelli etmişse onu olduğu gibi kabul etmek birinci aşama... Eğer olan olduğu gibi kabul edilebilirse ona karşı savunmamızı ya da saldırımızı tayin etmede güçlük çekmeyiz.

Ancak olanı olduğu gibi kabul etmede insanı zorlayan başat handikap, onu olduğu gibi kabul etme yerine, kendi beklentimize göre değiştirme çabasında baş gösteriyor. Böylece gerçeklik karşısında alınması gereken tutum yerine, onu değiştirme çabası ön alıyor…

Ve böylece boşa kürek çekmenin ilk adımı atılmış oluyor.

Boşa kürek çekme ya da havanda su dövme…

Ya da akıntıya karşı kürek çekme…

Bir çaba harcanır, güç sarf edilir, emek verilir fakat boşuna bir uğraş…

Bu, gerçekliği olduğu gibi kabul etme yerine o gerçekliği kendisi olarak kabul etmemeye götürüyor. Oysa o gerçeklik orada durmaya devam ediyor. Ne var ki insanın meramı o gerçekliği değiştirmeye matuf… O gerçekliği değiştirmek istiyorsan ilkin onu olduğu gibi kabul etmek zorundasın!

Ulaşmak istediğin menzil akıntının karşı yönündeyse oraya doğru kürek çekmek boşuna uğraşmak olur, akıntı seni kendi doğrultusuna sürükler. Bu durumda kürek çekmeyi bırakıp kıyıdan yürüyerek oraya ulaşmanın yolunu bulmaya çalışmak gerek…

Fatih Sultan Mehmet’in yaptığı tam da buydu. Halice çekilmiş zinciri kırmaya uğraşmak yerine gemilerini karadan yürüterek menzile ulaştı. Ondan önce yüzyıllar boyunca bütün cesur komutanlar o zinciri kırmaya çalıştı. Ama başarı sıfır… Fatih, işte o yüzyıllar boyu süren makûs deneyi tersine çevirdi ve menzile ulaştı. Verdiği karar basit bir gerçekliğe dayanıyordu, olanı olduğu gibi kabul etmek: zinciri orada bırak!

Şimdi kimileri salgın dolayısıyla eve kapanmayı kabul etmek istemiyor. Bu nedenle de bunalıma giriyor veya bunalıma gireceğini düşünüyor. Oysa bir süre evde kalması gerektiği gerçekliğini kabul etse her şey kolaylaşacak, dahası sorun kalmayacak… Ama gerçekliği kabul etme yerine onunla bodoslama çatışmaya girmeye kalkışılınca gerçeklik onu alt ediyor.

Nerde eski Ramazanlar sayıklaması yerine, bu salgın dolayısıyla yaşamakta olduğumuz Ramazan ayını bir daha zor görebileceğimiz bir fırsat olarak görmeyi denemek önümüze yeni ufuklar açar…

Durum kişisel ilişkilerimizde de geçerli: muhatabımızı olduğu gibi kabul edersek ilişkimiz olağan mecrasında yürür. Ama muhatabımızı kendimize göre değiştirmeye kalkışırsak hüsranla karşılaşırız…

Bu, dünyayı ve olan biteni değiştirmeyelim anlamına gelmiyor. Bilakis onu değiştirmenin ön adımı oluyor… Yürürlükteki gerçekliği değiştirmek istiyorsan, ilkin onu olduğu gibi tanımak ve öyle kabul etmekle yola koyul…

#Shakespeare
#Ramazan
#Fatih Sultan Mehmet