Kendini arayan insan

04:0011/04/2019, Perşembe
G: 11/04/2019, Perşembe
Rasim Özdenören

İnsanın bir yitiğini arar gibi, kendini arama ihtiyacını hissettiği süreçlerden geçtiği olur. Bazen birden ışıklar kesilir, insan zifiri bir karanlığın içine düşer. Orada artık gövde yoktur, fiziksel varlığı görünmez bir yerlere düşmüştür. İnsan, orada, o karanlıkta saf bilinç halinde kalmıştır.Kuşkusuz, bir gövdesinin var olduğunu duyumsar, o gövdenin zaafları yaşanır, yakalandığı hastalıklar, ağrılar bilinir ve gövdenin malûliyetlerinin tümü yaşanmaya devam eder. Gene de onun varlığı kişiyi ilgilendirmez

İnsanın bir yitiğini arar gibi, kendini arama ihtiyacını hissettiği süreçlerden geçtiği olur. Bazen birden ışıklar kesilir, insan zifiri bir karanlığın içine düşer. Orada artık gövde yoktur, fiziksel varlığı görünmez bir yerlere düşmüştür. İnsan, orada, o karanlıkta saf bilinç halinde kalmıştır.



Kuşkusuz, bir gövdesinin var olduğunu duyumsar, o gövdenin zaafları yaşanır, yakalandığı hastalıklar, ağrılar bilinir ve gövdenin malûliyetlerinin tümü yaşanmaya devam eder. Gene de onun varlığı kişiyi ilgilendirmez olmuştur. O soru, o “ben kimim?” sorusu yenilenmeye hazır beklemektedir.

İnsan saf bilinç haline geldiğinde o soruyu cevaplayacağını sanır; ama bir kez daha görülür ki, o halde bile cevap kolay değildir. Tevrat’ın ünlü retoriği içinde, dudaklarınızdan: “Her şey boş” (Vaiz babı) kelimeleri döküldü dökülecek olur...

Eğer herşey biteviye ve durmadan tekrarlanıyorsa, her şeyin boş olduğuna inanmamak için sebep kalmaz. Ama hiçbir şey biteviye değildir ve hiçbir şey aynen tekrarlanmamaktadır. Tekrarlandığı sanılan şeyler bile değişerek tekrarlanmaktadır.

Allah Resulü’nün (sav) miraçtan sonra melekler hakkında bildirdiğine göre, bazı melekler sürekli kıyam halinde, bazıları sürekli rükû halinde, bazıları da sürekli secde halinde bulunuyormuş. Bu hallerin herhangi birinde insanın sürekli kalması onun fıtratına uygun düşmez. İnsan biraz kıyam halinde, biraz rükû halinde, biraz secde halinde kalır. Hiçbirinde sürekli kalamaz. Onun fıtratı bir halden başka bir hale değişmek, dönüşmek istidadındadır. Böylece her şeyin boşluğunu ileri süren önermenin burada yeri olmadığı anlaşılır hale gelir.

O zaman insan, İmam Gazali’nin öğüdünü tutmakta da zorlanacağını hissetmeye başlar. O, şöyle söylüyordu: Farz et ki, ömrün dolmuş, fakat sen Allah’a yalvarmış yakarmış ondan bir gün daha vermesini istemişsin ve o gün sana verilmiş; işte şu anda, sen, sana verilmiş olan o cabadan son bir günün içinde bulunuyorsun; o gün ne yapacak isen, her gün onu yap ve öyle yaşa! Bunun kolay iş olmadığı besbelli. Ancak şurası da belli: her yaşadığın gün, eğer o son gün olsa bile, bu tekrarlanabilir bir şey değildir; bu, döngüsel bir olay değildir.

Başa dönersek, kendini arayan insan onu nerde, hangi ân içinde arayacak? Onu bulduğunu farz ettiği her seferinde, acaba gerçekten onu bulmuş mu olacak ve böylece arayış bitmiş mi olacak? İnsan asla kendini bir tek momentin içine sıkışmış olarak görmek istemiyor. Rahmetin her ânı nasıl farklı tecelliler içinde zuhur ediyorsa, insanın kimliği de, öylece ândan âna değişik tezahürler halinde bulunuyor. Ama asla sabitleşmiyor.

#İnsan
#Bilinç
#Arayış
#İmam Gazali