Kaygının kışından huzurun baharına

04:0021/05/2020, Perşembe
G: 21/05/2020, Perşembe
Rasim Özdenören

Kaygı, diyor Freud, tehlikeli bir duruma karşı gösterilen tepkidir. Ve devam ediyor: kaygı, egonun kaçış ya da engelleme planı sayesinde alt edilebilmektedir (Sigmund Freud, Endişe, Türkçesi: Leyla Özcengiz, Dergâh Yayınları, İst. 1977, s.60).Herkeste farklı biçimde tezahür eden semptomlar, kaygının doğumunu engellemek için meydana geliyor, denebilir. Fakat belki semptomların, kaygının alarm verdiği tehlike durumunu bertaraf etmek üzere ortaya çıktığını söylemek de imkân dâhilinde…Dr. Freud’un atlardan

Kaygı, diyor Freud, tehlikeli bir duruma karşı gösterilen tepkidir. Ve devam ediyor: kaygı, egonun kaçış ya da engelleme planı sayesinde alt edilebilmektedir (Sigmund Freud, Endişe, Türkçesi: Leyla Özcengiz, Dergâh Yayınları, İst. 1977, s.60).

Herkeste farklı biçimde tezahür eden semptomlar, kaygının doğumunu engellemek için meydana geliyor, denebilir. Fakat belki semptomların, kaygının alarm verdiği tehlike durumunu bertaraf etmek üzere ortaya çıktığını söylemek de imkân dâhilinde…

Dr. Freud’un atlardan korkan “Küçük Hans” örneği ilginçtir. Küçük Hans, atlardan korktuğu için sokağa çıkmak istemez. Burada, sebebi bilinmeyen at korkusu semptom, sokağa çıkmama ise egonun kaygıya meydan vermemek için kendi kendine telkin ettiği bir engelleme veya bir kısıtlamadır. Freud’un asıl hedefi, Küçük Hans’ın atlardan niçin korktuğunu ortaya çıkarmaktır. O, kendi yöntemlerini kullanarak, burada, çocuğun babasını atlarla nasıl yer değiştirdiği sürecine ilişkin tahlillere girişir.

Freud’un tahlilleri gerçek kaygılar ve gerçek semptomlar için geçerlidir. Söz dinlemeyen çocuğunu başka çare bulamadığı için öcülerle korkutup yola getirmek isteyen bir anne kendisi öcüden korkmaz. Anne, öcüyü ileri sürerek çocuğuna kısıtlama getirir. Fakat öcü diye diye kendisi de öcüden korkmaya başlamışsa o da hastalanmış demektir.

Böyle bir annenin getirdiği kısıtlama evin idaresini zorlaştırmaktan başka işe yaramaz. Ev halkı öcü kaygısıyla yaşamaya başlarsa, olanlar o zaman olur: bu evin dâhili şartları dışarının şartlarıyla uyum sağlamaz hale gelir.

Salgın dolayısıyla kamu düzeninde yaşadığımız kısıtlamaların gerçek bir tehlike karşısında öngörüldüğünü biliyorsak kaygıya gerek kalmaz. Burada yapılacak şey öngörülen tedbirlere riayetten ibarettir.

Ama kurallara karşı koyanları nasıl açıklamalı? Karantina bölgesinden dışarı kaçmak isteyenler?.. Veya tersi, karantina bölgesine girmek isteyenler?.. Durumu salt cehaletle açıklamak yeterli mi? Acaba hangi kaygının saikıyla insan kendini tehlikenin tam ortasına atılmaya zorlayabilir?

Fizik mesafeyi umursamayanlar veya kalabalık ortamlara pervasızca dâhil olanlar veya maskesiz dolaşanlar bu kategorinin dışında mütalaa edilmeli. Onlar cahilliği simgeliyor, bana bir şey olmaz umursamazlığı…

Orhan Veli’nin Masal başlıklı şiiri korona günlerini yaşayanlara hem teselli hem özlem yerine geçebilir:

MASAL

Çocuk gönlüm kaygılardan azade;

Yüzlerde nur, ekinlerde bereket

At üstünde mor kâküllü şehzade

Unutmaya başladığım memleket

Şakağımda annemin sıcak dizi

Kulağımda falcı kadının sözü

Göl başında padişahın üç kızı,

Alaylarla Kafdağına hareket

Kafdağı uzaklarda değil, yanı başımızda, hatta içimizde: öngörülen önlemlerde içkin, orada duruyor… Kaygının kışından huzurun baharına böyle erişilecek…

#Freud
#Salgın
#Masal
#Karantina