Genç insan genç devlet

04:0018/01/2018, Perşembe
G: 18/09/2019, Çarşamba
Rasim Özdenören

Genç insanın bendeki çağrışımı dinamizm, değişim, statükoya karşı koyma...Bu telakki tarzı istatistik biliminin tanımına uymaz. İstatistikte yaş ön alır. Bizim tanımımız ise işte bu: dinamizm, değişim, statükoya karşı koyma...Dinamizm, canlı ve diri olmayı tazammun ediyor. Hareketliliği öngörüyor.Değişim ise bir halden başka bir hale geçişi ifade ediyor...Bu iki kavram yan yana gelince statükoya (yani durağanlığa) karşı koyuş bir sonuç olarak ortaya çıkar.Ama durağanlığa karşı koymak da kendiliğinden

Genç insanın bendeki çağrışımı dinamizm, değişim, statükoya karşı koyma...

Bu telakki tarzı istatistik biliminin tanımına uymaz. İstatistikte yaş ön alır. Bizim tanımımız ise işte bu: dinamizm, değişim, statükoya karşı koyma...

Dinamizm, canlı ve diri olmayı tazammun ediyor. Hareketliliği öngörüyor.

Değişim ise bir halden başka bir hale geçişi ifade ediyor...


Bu iki kavram yan yana gelince statükoya (yani durağanlığa) karşı koyuş bir sonuç olarak ortaya çıkar.

Ama durağanlığa karşı koymak da kendiliğinden dinamizmi ve değişim istencini gerektiriyor. Her biri kendiliğinden bir ötekini gerekli kılıyor.

Değişim demek bir bakıma yeni görüşe/görüşlere açık durma da demektir.

Her yeni görüş yeni bir hamle eğilimini doğurur. Yeni görüşlerden çekinmemeyi, bilakis onun üstüne yürümeyi gerektirir.

Statükoya bağlı kalanda eksik olan tam da bu haldir: yeni görüşlerden, yeni hamleden ürkme hali...

Bu ülke, Türkiye, yeni bir devlet değil. Onun yüzlerce, başka hesaplamalara göre binlerce yıl geriye giden bir diplomasi geleneği bulunuyor. Bu gelenek, o geleneği tevarüs edenler bilincinde olmasa da onun hafıza kodlarında saklı bulunur. O gelenek kendiliğinden işlevini sürdürür...

Türkiye diplomasisi geçmişinden tevarüs ettiği bu geleneği Cumhuriyetten sonra bir süre atıl halde tutmuş olsa da onun kimliği bu ataleti reddediyor. Ve asli kimliğinin gerektirdiği dinamizmi öne almaya zorluyor. Yeni şartlar yeni davranış biçimini, yeni diplomatik hareketliliği gerektiriyor. İşbu yeni hareketliliğe ayak uyduramayanları zaten ülke insanı da yönetimin dışında tutma istencini her fırsatta (sandıkta) değerlendiriyor ve onları yönetimden uzak tutmayı başarıyor.

Bu sözlerimizin soyut bir moral pompalama ifadesi olarak anlaşılmamasını istiyorum.

Türkiye’nin son birkaç yıl içinde güney sınırları boyunca oluşturmaya çalıştığı güvenlik koridoru anlatmak istediğimiz gerçekliğin somut dışa vurumu olarak kabul edilmelidir. Bu koridor salt bu ülkenin, Türkiye’nin sınırlarını korumayı amaçlamıyor. Onun komşularını da güven altında tutmanın teşebbüsü olarak ön alıyor.

Daha da önemlisi, bu sınırlara göz dikenlere bir meydan okuma tavrını da içeriyor.

Bu durum Türk diplomasisinde yeni bir tutumu, yeni bir başlangıcı öngörüyor. Sınırlardaki hareketliliği salt askeri bir teşebbüs olmanın dışında ve ötesinde değerlendirmek gerekiyor.

Bu hareketlilik, algımızda, diplomasinin dinamizmi, bu dinamizmin dışavurumu olarak ifadesini bulmalıdır.

#İnsan
#Devlet