Dönüşüm sancısı

04:0022/07/2018, Pazar
G: 22/07/2018, Pazar
Rasim Özdenören

Hiç kuşku yok.Her doğum sancılıdır. Eğer sancılı olmayaydı dünyaya getirilen varlığın bir değeri olur muydu?Durum yalnız canlı varlıklar için değil, kurumlar için de geçerlidir.Bir hukukî kurumun kurulması veya ortadan kaldırılması zahmete katlanmayı gerektirir. Onlar da zahmetle kurulduğu için değer taşır. Yoksa bir statüden ötekine geçmek ne kolay olurdu!J. H. Kircmann, geleneksel hukuk bilimine hücum ederken şunları söylüyor: “Hukukçuların onda dokuzunun hatta daha çoğunun uğraştığı, pozitif


Hiç kuşku yok.

Her doğum sancılıdır. Eğer sancılı olmayaydı dünyaya getirilen varlığın bir değeri olur muydu?

Durum yalnız canlı varlıklar için değil, kurumlar için de geçerlidir.



Bir hukukî kurumun kurulması veya ortadan kaldırılması zahmete katlanmayı gerektirir. Onlar da zahmetle kurulduğu için değer taşır. Yoksa bir statüden ötekine geçmek ne kolay olurdu!

J. H. Kircmann, geleneksel hukuk bilimine hücum ederken şunları söylüyor: “Hukukçuların onda dokuzunun hatta daha çoğunun uğraştığı, pozitif kanun boşlukları, iki anlama gelen kelimeler, çelişkiler, eskimiş ve keyfî hükümlerdir. Kanun koyucunun bilgisizliği, ihmali, ihtirası, eserlerin konusu olmaktadır... Pozitif hukuk yüzünden hukukçular, yalnız çürümüş tahta yiyen, yalnız hastalıklarla uğraşan kurtlar haline gelmişlerdir. İlim rastlantısal olanı kendisine konu yaptığı için, kendisi de rastlantısal olmaktadır. Kanun koyucunun üç yeni düzeltici kelimesi, koca kitaplıkların okkalık kâğıt haline gelmesine yetmektedir.” (Hukuk Felsefesi, Adnan Güriz, Ankara, 1992, s. 3).

Pappini, Gog adlı ironik eserindeki bir yazısında benzer bir şey söylüyordu Roma hukuku için. Roma hukukunun hasis ve açgözlü köylülerin hukuku olduğunu belirtiyordu.

Çürümüş bir statükonun kaldırılması aslında tam da çürümüş tahtaların kemirilmesi gibi bir şeydir. Tahta çürümüştür, kurtçuklar tarafından kemirilmektedir ve kemirilip bitirilecektir. Ancak bu, hiç de yeni bir doğumu müjdeleyen bir olay değildir. Gerçi statükonun bitirilmesi, yok edilmesi de her şeye rağmen bir şeydir.

En azından yeni bir statükonun kurulmasına zemin hazırlama bakımından bir şeydir. Yeni bir statükonun kurulması gereğinin ihsas edilmesi de gereklidir.

Fakat eski statükonun kemirilip bitirilmesi kendiliğinden yeni bir statükonun kurulmasını sonuçlamaz.

Yeni bir statükonun ortaya çıkması, yeni bir çabaya ihtiyaç gösterir.

O çaba ortada olmalı ve yeni statüko o çabanın ürünü olarak doğurulmalıdır.

Yeni statükonun değeri ancak o zaman ve o takdirde bilinebilir olacaktır.

Türkiye’de halen böyle ikili bir sürecin içinden geçildiğini söyleyebiliriz.

Bir yanda eski statüko çürümüş tahtalar halinde ayağımızın altından gıcırdayarak kayıp gidiyor. Bir yandan da yeni bir statükonun kurulması ihtiyacı kendini gösteriyor.

Türkiye’ye biçim vermek üzere yola çıkmış olan kurumlar, kuruluşlar, siyasî partiler bu gerçeği görmek zorunda. Bu gerçeği görebilen ve kendini ve ülkeyi ona göre hazırlamaya teşebbüs eden gerçek ve tüzel kişiler, ön aldıkları böylesi bir teşebbüste halkla birlikte olduklarını göstermiş olacağı için onun desteğini almayı da hak edecektir. Bu gerçeği göremeyen kurum ve kuruluşlar ve siyasal partilerse mevcut statüko ile birlikte tarihin çöplüğüne atılıp bırakılacaktır.

Bir kere daha söylemiş olayım. Bu bir doğum süreciyse elbette zahmetli olacaktır. Ama doğumdan sonra her anne katlandığı zahmete değdiğini söylüyor.

#Dönüşüm
#Değişim