Çekimser mendeburun tekidir (2)

04:0028/03/2019, Perşembe
G: 28/03/2019, Perşembe
Rasim Özdenören

Çekimser kalmak bir şeyi seçmek demek değildir. Tam tersine, seçmekten kaçınmak, dahası kaçmak demektir.Çekimser, seçmekten çekilmekle aslında bir şeyi seçmemiş olmuyor. O, gerçekte öyle bir şeyi seçmiş oluyor ki, eğer seçme sorumluluğunu üstlenmiş olsaydı en seçmeyeceği şey ne idiyse ona destek çıkmış oluyor. En çok neye muhalefet ediyorsa, oyunu ondan yana kullanmış oluyor.Bu açıdan Sartre’ın öğrencisine verdiği cevapla uzak yakın ilgisi olmayan bir tablo var karşımızda. Sartre, yardımcı olması

Çekimser kalmak bir şeyi seçmek demek değildir. Tam tersine, seçmekten kaçınmak, dahası kaçmak demektir.

Çekimser, seçmekten çekilmekle aslında bir şeyi seçmemiş olmuyor. O, gerçekte öyle bir şeyi seçmiş oluyor ki, eğer seçme sorumluluğunu üstlenmiş olsaydı en seçmeyeceği şey ne idiyse ona destek çıkmış oluyor. En çok neye muhalefet ediyorsa, oyunu ondan yana kullanmış oluyor.



Bu açıdan Sartre’ın öğrencisine verdiği cevapla uzak yakın ilgisi olmayan bir tablo var karşımızda. Sartre, yardımcı olması için kendisine müracaat eden öğrencisine: “Bu konuda kendin karar vermelisin” dediğinde, aslında ona yol göstermiş oluyordu. Hem de öğrenciye ömür boyu unutamayacağı bir ders vererek… Öğrencinin sorunu şuydu: savaş açılmış, sınıf arkadaşlarının hepsi cepheye koşmuş, fakat o cepheye gidememişti. Çünkü yatalak bir annesi vardı ve onu bırakıp cepheye gitmesi annenin ölümünü sonuçlayacaktı, böylece karar veremiyordu. Durum, aslında, tam da trajik olanın alanı içinde duruyordu. Delikanlı iki müspet almaşık arasında bocalıyordu. Cepheye gitse, annesini ölüme terk etmiş olacak; annesinin yanında almaya karar verse yurt savunmasına katılmamış olacak!

Öğrencisinin dilemması, aslında, Sartre’ın felsefesinin de özünü oluşturan sorunsaldır. O, bunalımın bu tür durumlarda seçememekten doğduğunu, bunalımın buradaki bocalamadan kaynaklandığını ileri sürüyordu. Ancak bu gibi durumlarda, seçmeye karar verecek olan, bizzat sorunsalla karşı karşıya kalan kişidir, diyordu. Ona dışardan yardım edilemezdi. Kişi, sorunsalının üstesinden bir başına gelmek zorundaydı.

Sartre’ın öğrencisine verdiği cevap Çin nüktesindeki öğüdün ta kendisiydi. Yani aç insana (sorun sahibine) bir balık ikram etmiyor, fakat ona balık tutmayı öğretiyordu…

Yani burada, Sartre’ın durumunda, o, öğrencisinin sorunu karşısında belki tarafsız kalıyor, fakat ona kayıtsız kalmıyordu. Bilakis öğrencisine yol göstermiş oluyordu. Oysa çekimser birinin tavrı, öğrencinin sorusu ve sorunu karşısında omuz silkmekten ibaret kalmak olurdu.

Tarafsız kalmakla çekimser olmanın eşdeğer olmadığını söylüyoruz. Tarafsız, taraf olanlar arasında eşit mesafede kalmayı öngörür. Tarafsız, taraf olanlar arasında hakemlik yapabilir. Oysa çekimser, hakemliğine müracaat edenlere sırt çevirir...

Tarafsız, kendi ölçütüne göre taraflar arasında adil bir karar verme çabası güder. Çekimserse davayı ortada bırakır.

Çekimser gerçekte önündeki almaşıklardan birini seçmekten çekiniyor veya kaçınıyor. Ona kaçak (firarî) demek gerekir. Herhangi biri de kaçak pozisyonuna girebilir. Hapisten kaçan, yasadan kaçan kimseler de kaçaktır. Fakat bizim bahsettiğimiz kaçak onlardan da farklı. Bizim bahsettiğimiz kaçak görev veya sorumluluk kaçağıdır. Görevinden ve sorumluluğundan kaçan kimse... Kendisine güvenerek sorumluluk veya görev yüklenmiş olanı ortada bırakan tip...

O seçmekten kaçındığı için çıkan sonuçtan sorumlu olmadığını sanır. Oysa sonuç o çekimser kaldığı için öyle çıkmıştır. Ama o bu durumun bilincinde olmadığından, bir de sonuçtan kendisinden başka herkesi sorumlu tutmaya kalkışır. Hem kel hem foduldur...

#Çekimser
#Sartre