Bir günün başlangıcı

04:0013/09/2018, Perşembe
G: 13/09/2018, Perşembe
Rasim Özdenören

İnsan neden her günün başlangıcında biraz daha değişik bir şeylerin olacağı beklentisine kapılır?İçinde yaşadığı gün değişik olanın belki de en değişik olanıdır.Gene de her gün vuku bulan değişiklikler tekrarlandıkça iş rutine biner gibi oluyor.Başlangıçta değişik olan, birden sanki değişik olmaktan vazgeçmiş görünüyor. Öyleyse o değişikliğin içinde yeni bir değişik olan denenmek isteniyor.Nedir o?Her gün gidilen yerlere bir daha gitmek mi, yoksa o gidişi birden durdurmak mı? Yoksa daha farklı bir

İnsan neden her günün başlangıcında biraz daha değişik bir şeylerin olacağı beklentisine kapılır?

İçinde yaşadığı gün değişik olanın belki de en değişik olanıdır.



Gene de her gün vuku bulan değişiklikler tekrarlandıkça iş rutine biner gibi oluyor.

Başlangıçta değişik olan, birden sanki değişik olmaktan vazgeçmiş görünüyor. Öyleyse o değişikliğin içinde yeni bir değişik olan denenmek isteniyor.

Nedir o?

Her gün gidilen yerlere bir daha gitmek mi, yoksa o gidişi birden durdurmak mı? Yoksa daha farklı bir şey denemek mümkün mü?

İnsan kendini tümden yenileyecek olduğunda ne yapabilir? Eninde sonunda insan tahayyülünün de bir sınırı bulunmalı değil mi? Eğer saçmalamaya başlamayacaksa onun olağan tahayyülünün sınırı ancak bir noktaya kadar uzanabilir. Sonrası?

Ondan sonrası, birden kesilir ve insan oraya zınk diye çakılıp kalır.

İşte o son andan itibaren başlayan bir yeni uğrak daha vardır. Ancak o uğrak, asla insan zihninin ulaştığı bir yerde değildir. Bilakis, o uğrak insan zihninin şimdilik ulaşmayı tahayyül edemediği bir yerde durur. Ve insan orayı asla tahayyül edemez. Bu yüzden orada bulunmuş olmak ona ancak bir armağan olarak sunulmuş olabilir. O yer, insanın kendi iç mağarasıdır.

Ancak o iç mağarasına nasıl çekilebilir? Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şeyin olabilmesinin denenmesi mümkün müdür?

Evet, mümkündür.

İnsan ortalıktan çekilerek kendi iç mağarasına olan göçünü gerçekleştirebilir.

Belki on günlük bir iç yürüyüşü olarak hedeflenmiş olan bu sefer hali, onu uzun, çok uzun bir yolculuğun başlangıcına ulaştırır. Başka hiçbir şey o seferin, o iç yolculuğun yerini tutmaz.

Allah Resulü, bu yolculuğu daha kendine tebliğ ulaşmadan önceki günlerinden itibaren yapıyordu. Mağaradan dışarıya çıkıldığında dünyanın artık eski dünya olmadığı anlaşılıyordu. Çünkü artık mağaranın dışında o eski insan yoktu.

Mağaranın karanlığında, ortalıktan el ayağın çekildiği, dünyalık seslerin, nefeslerin işitilmez olduğu o mübarek anlar, ağır ağır, her soluk alıp verişte bir uğraktan ötekine, sabırla, tevekkülle yol açıyor, yol veriyordu.

İtikâf...

İnsan sürekli bir halden ötekine bir gökkuşağı tayfı halinde geçip durur ve yorulmak bilmez. Oysa bir menzilden ötekine geçmek ne demektir? Nasıl bir çileyi denemektir? İşte o yorgunluklar kümülatif halde bile olsa, birinden ötekine geçerken pamuk şekerinin seyrelmiş yoğunluğundan bile daha hafif olarak değişimini ikmal eder...

Denenemeyecek sanılan denenmiş olur.

Değişmeyecek sanılan bir kez daha değişmiş olur.

Mağaradan çıkışta, insan, dünyayı avuçlarının içine alır.

Artık kendisi o dünyanın içinde değildir, o dünya kendisinin içindedir: o dünya kendisini değil, fakat kendisi o dünyayı tasarruf etmektedir.

Denenmesi gereken denenmiştir. Değişme son sınırına ulaşmış kabul edilir.

#İnsan
#Yaşam