AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı Binali Yıldırım, hafta başında Meclis Başkanlığı görevinden istifa ederek İstanbul’daki kampanya çalışmalarına başladı. Yıldırım, İstanbul’da ayağının tozuyla başladığı çalışmaların ikinci gününde Maltepe ilçesindeydi. Buradaki ziyaretlerinden bir kısmını izleme imkanı bulduğum Yıldırım’a ilk olarak vatandaşın ilgisinden memnun olup olmadığını soruyorum. Sokakta gördüğü ilgiden memnun olduğunu, insanların görünce gelip konuştuğunu, taleplerini içeren notlar ilettiğini söylüyor ve ekliyor: “Seçim gayretle oluyor, gayret etmeden olmaz. Çünkü sadece adaylar konuşulmuyor; pahalılık konuşuluyor, ekonomi konuşuluyor, işsizlik konuşuluyor. Önümüzdeki seçimler, yerel seçimler ama yerel dinamiklerden farklı faktörler de giriyor devreye. O yüzden şu anda gördüğüm kadarıyla, henüz fikir verecek bir noktada değiliz, ama biz çalışıyoruz, çalışmaya ve 9 ana başlık altında topladığımız İstanbul projelerimizi vatandaşlarımıza anlatmaya devam edeceğiz”.
Binali Yıldırım’ı vatandaşla konuşurken izlediğinizde ya da açıkladığı projeleri incelediğinizde bir husus dikkat çekiyor; Yıldırım uçuk-kaçık olabilecek, teknik olarak gerçekleştirilmesi mümkün olmayan hiçbir vaatte bulunmuyor. Tüm projelerinin planlaması ve ön çalışması yapılmış, realize edilebilir şeyler olduğu ortaya konmuş, O da sadece bu projelerden bahsediyor. Sözgelimi “İstanbul’da işsiz hiç kimse kalmayacak” demiyor. Bunun bir dezavantaj olup olmayacağını sorduğumda ise şunu söylüyor:
“Bir kere bu benim yönetim anlayışım, insanların hayallerini, beklentilerini, hayal kırıklığına dönüştürmeyi ben çok yanlış bulurum siyaseten. O yüzden de yapabileceğim kadarını söylerim. Bu konuda kampanya içerisinde bana telkinler oluyor, söyle ne olacak beklenti böyle, şunu duymak istiyorlar, bunu duymak istiyorlar, tamam da söyledik, günün sonunda onu yapamazsak, ne yapacağız. Yani o yüzden makul, mantıklı olabilecek şeyleri anlatmak lazım. Bunun tersini yapanlar var, ama ben bunun bir getirisinin olmayacağı kanaatindeyim. Önceki seçim dönemlerinde muhalefet partileri her şeyi vaat ettiler, kimisi asgari ücret 2 bin 800 dedi, kimisi 3 bin, 5 bin dedi. Vaatlerin bini bir para ama sonuç alamadılar, çünkü insanlar neyin olabileceğini, neyin olamayacağını biliyorlar. O yüzden de insanların o duygularını istismar etmenin bir anlamı yok”.
Yıldırım, rakip adayla ilgili herhangi bir yorum yapmaktan da kaçınıyor, ama “Geleceğimiz İstanbul 4.0” dediği ve İstanbul’un sorunların 9 ana başlık altında değerlendirdiği projelerinden söz ederken heyecanlandığını fark edebiliyorsunuz. Bunlar arasında bulunan kreş projesi ilginç. Çalışan ailelerin çocuklarına kaliteli bir eğitim verilmesi ve okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak amacıyla başlanmış bu projeye, ama sözkonusu olan şehir İstanbul olunca, proje anlamlanıyor; zira İstanbul, bazı Anadolu kentlerinin aksine, kadınların da erkekler kadar üretime, iş gücüne katıldığı bir metropol. Sabahları, hem anneler hem de babalar aynı saatte evden çıkıp işlerine gidiyor, dolayısıyla kreş ihtiyacı pek çok aile için önemli bir konu. Gerçi ben çalışmasa da çocuğunu kreşe bırakmak ve kendine birkaç saat vakit ayırmak isteyen annelerin de olabileceğini tahmin ediyorum ki, hiç de anlaşılmaz bir istek olmaz bu.
Yıldırım’ın söylediğine göre İstanbul’un 39 ilçesinde 961 mahallenin tamamı taranmış ve kreş bulunmayan tüm mahalleler belirlenmiş. Projeye göre ilk etapta İstanbul’un 300 mahallesinde 955 kreş açılacak, böylece bu mahallelerdeki 0-4 yaş arası 577 bin civarı bebeğin ailesi bu hizmetten faydalanabilecek. Kreş projesi daha sonra tüm mahallelere doğru genişletilecek. Hatta, ilk etapta kreş açılacak, ilçeler ve mahalleler bile belirlenmiş.
İstanbul’un pek çok sorunu var, ancak bunlardan birincisi nedir diye sorulursa bendeniz hiç duraksamadan “yeşil sorunu” diyebilirim. İstanbul havadan beton yığını gibi gözüken bir şehir ve bu sorun belediyenin yaptığı parklarla çözülebilecek derecede tali olmaktan çok uzak. Yıldırım’ın bu konuda heyecan verici bir projesi var. “Bunu çözmek için çok ciddi hazırlıklarımız var” diye söze giriyor. “Belirli yerlerde, acil durumlar düşünüldüğünde, öyle ilçeler var ki bir karış yeşil alan yok, deprem olsa insanların toplanabileceği bir yer yok”.
“Ağaçlar sökülüyor, beton dökülüyor meydanlara” dediğimde ise, soruyu “Onu şöyle tanımlamak lazım. Maalesef plan tadilat dosyaları, imar revizyon dosyaları belediyelerin gündemlerinin birinci sırasını oluşturuyor, ben şunu İstanbullulara taahhüt ediyorum ben eğer İstanbul Belediye Başkanı olursam plan tadilat dosyaları ilk gündem maddesi olmayacak. Bu aslında birçok şeyi ifade ediyor, çarpık yapılaşmanın, kontrolsüz betonlaşmanın önünü kesmeyi ifade ediyor. Tabii bunu yapabilmek çok kolay değil ama, bunun istisnası ne olabilir yani kamunun yararına vatandaşın ortak kullanımına açık yerlere yönelik bir revizyona ihtiyacı varsa bu yapılabilir ama öyle tekil, birisine menfaat sağlayacak çok katlı bina yapma vesair gibi, emsal değişikliği gibi… Bunlar şehrin dokusunu bozan şeyler, adeta bir kanser hücresi gibi ortadan metastaz yapan o yüksek katlı binalar, bunlar geçmişin yanlışları. Bunda herkesin sorumluluğu var” diye cevaplıyor.
“Peki yeşil alan sorunu ne olacak?” dediğimde ise şu andaki yeşil alan miktarının yetersiz olduğunu söylüyor Yıldırım ve üç aşamalı eko-sistem projesini anlatmaya başlıyor: “Önce mahalle parkları kurulacak, daha sonra birkaç mahallenin istifade edeceği semt parkları kurulacak, daha sonra millet bahçeleri ve o millet bahçeleri de kuzey-güney yeşil koridorlarla birleşecek. Demek istediğim şu; Silivri’den Tuzla’ya kadar İstanbul’un 20 tane vadisi var. Bu vadileri tekrar hayata geçireceğiz, tekrar yeşille maviyi buluşturacağız. İnsanlar mesela çıkacak Maltepe’den Aydos’a, oradan Ömerli tarafına geçebilecek, bu vadide ortada bir dere, iki yanında yürüme yolları, bisiklet yolları, istirahat etme alanları, alanın durumuna göre, bunun en dar yeri 15 metre olacak, ama bazı yerlerde 100 metreye kadar çıkabilecek. Vatandaş giderken yolun üzerinde bir kent ormanına giriş yapabilir, oradan parka, oradan millet bahçesine geçebilir, bu bir eko sistem projesi”.
“Şehri bisikletle veya yürüyerek boydan boya geçmek mümkün olacak mı?” sorusuna ise Yıldırım Doğu-Batı ekseninde zaten otoyollar olduğunu ama Kuzey-Güney ekseninde şehri Tuzda’dan Silivri’ye katetmenin mümkün olabileceğini söylüyor: “Bu, Doğu Batı yollarını kesen birbirine, ormanlara ve yerleşim yerlerine koridorlarla bağlantı yapacak, yerleşim bölgelerini denizle ve ormanla birleştirecek bir proje. Çok heyecan verici bir proje. Bu bir fikir değil, çalışılmış bir proje. Tam bir yeşil ekosistem koridoru”.
Kentsel dönüşümle ilgili olarak ise, vatandaşın mağduriyet yaşamaması için, hem vatandaşlara, hem de müteahhitlere görevler düştüğünü, belediyenin de bu konuda düzgün sözleşme yapılması için vatandaşa teknik destek vermesinin, mali uzmanlık desteği vermesinin lazım geldiğini söylüyor. İşi alan firmaların bu işin içinden çıkacak gücünün olup olmadığını belediyenin denetlemesi gerektiğini söyleyen Yıldırım, “yine de” diyor, “belediyenin görevi, hakemlik görevidir, onun dışında karar vatandaşındır”.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.