Plastik poşet

04:0019/12/2018, Çarşamba
G: 19/12/2018, Çarşamba
Özlem Albayrak

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı düzenleme kapsamında tüm plastik alışveriş poşetleri yılbaşından itibaren ücretli olacak. Yani markette yaptığımız alışverişleri koyduğumuz naylon poşetlere bundan böyle cüzi de olsa, alışveriş tutarı dışında ayrıca bir para ödemek zorunda kalacağız. Bakanlık sektöre uyum süreci olarak bir yıl süre tanıdı, bu bir yıl sonunda müşterisine ücretsiz plastik poşet veren hiçbir işyeri kalmayacak.Bu uygulamanın sebebi vatandaşı zora sokmak değil elbette. Amaç,

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı düzenleme kapsamında tüm plastik alışveriş poşetleri yılbaşından itibaren ücretli olacak. Yani markette yaptığımız alışverişleri koyduğumuz naylon poşetlere bundan böyle cüzi de olsa, alışveriş tutarı dışında ayrıca bir para ödemek zorunda kalacağız. Bakanlık sektöre uyum süreci olarak bir yıl süre tanıdı, bu bir yıl sonunda müşterisine ücretsiz plastik poşet veren hiçbir işyeri kalmayacak.



Bu uygulamanın sebebi vatandaşı zora sokmak değil elbette. Amaç, plastik tüketimini azaltmak. Bazı ülkelerde bu yıllardır uygulanıyor; plastikler -en azından- alışverişlerde artık kullanılmıyor, onun yerine kesekağıdı ya da başka, daha doğa dostu alternatifler tercih ediliyor. Hatta diyebiliriz ki, Türkiye bu konuda oldukça geç kalmış durumda…

Çünkü plastikler, geri dönüşüm süresinin çok uzun olması nedeniyle artan doğa kirliliğinin en büyük sorumlusu sayılıyor. Çoğumuz bilmeyiz, Pasifik Okyanusu’nda sınırları dönem dönem değişmekle birlikte Türkiye’nin yüzölçümünden daha büyük plastik adaları var. Plastiklerin çözünümleri sürerken çok küçük partiküller haline gelerek (bunlara mikroplastik deniyor) içme sularımıza karışıyor olması ise, insan sağlığına yönelik direkt bir tehdit. İçme sularındaki mikroplastikleri, su arıtma sistemleri bile temizleyemiyor.

Okyanuslardaki mikroplastikler, deniz canlılarının dokularına ve oradan da kara hayvanlarına sirayet ederek tüm ekosisteme yayılıyor. Avrupa’da sıradan bir deniz ürünü tüketicisinin vücuduna yılda 11 bin adet mikroplastik girdiği tespit edilmiş. Ve bunun insan sağlığını uzun vadede nasıl etkileyeceği ise, henüz bilinmiyor. Yapılan araştırmalara göre, doğadaki mikro plastik miktarı bu şekilde artmaya devam ederse çok değil 30 yıl içinde, okyanuslardaki mikroplastik kütlesi, balık kütlesini aşacak.

Çok iç karartıcı bir manzara çizdiğimin farkındayım ama internetteki minik bir arama sonucunda bile bundan daha korkunç bir tabloyla karşılaşmak mümkün...

Elbette Türkiye’nin plastik poşetlerden vazgeçmek için bir adım atması, çevre sorunlarını toptan bitirecek değil, çünkü dünya endüstri döneminden bu yana, yani en az 250 yıldır insanlar tarafından kirletiliyor ve bundan sonra da bir biçimde kirletilmeye devam edecek. Çünkü çevre kirliliğinin ortaya çıkması, biraz da üretim ve tüketim biçimlerinin yanı sıra toplumsal örgütlenmemizin ve kişisel hayatlarımızı yaşama biçimlerimizin de dönüşmesini gerektiriyor. Küresel ısınma hala bir tehdit, zehirli kimyasallar gıda zincirinin derinlerine işlemiş durumda, üreticiler hala insanların sağlığıyla oynuyor, birçok hayvanın nesli tükenmiş durumda. Bugünden yarına bunu değiştirmek ise neredeyse imkansız.

Ama yine de bir yerden başlamak gerekiyor. İlginçtir, bu bir yerden başlayanlar da, dünyayı endüstrileşme sayesinde en çok kirleten bölgelerden çıkıyor; ABD ve Avrupa’dan yani. Sözgelimi içinde bulunduğumuz binyılın ilk yıllarında yapılan bir araştırmaya göre Amerikalıların yüzde 80’i, Avrupalılar’ın da üçte ikisi, kendini çevreci olarak tanımlıyordu. Günümüzde bu rakamların daha da yükseldiğini zannediyorum.

Yaz mevsiminde Türkiye’nin güney sahillerinde çöp toplayan turist haberleri bu yüzden bendenizi pek şaşırtmıyor, çünkü onlar çevre sözkonusu olduğunda meseleye “senin ülken-benim ülkem” zaviyesinden bakmıyor, olması gerektiği gibi bir bütün olarak algılıyor. Çevrecilik zaten Avrupa ve ABD’de 1960 ve 1970’lerden itibaren büyüyen bir hareket, artık yükselen değer. Siyasi partilerden, büyük şirketlere pek çok kurum, uzun vadede gezegeni, kısa vadede bizleri kurtaracak programlarla çıkıyorlar artık hedef kitlelerinin karşısına… Böyle de olmak zorunda…

Bu nedenle Türkiye’nin de çevre sorunlarına duyarlı bir adım atmaya ve en azından plastik alışveriş poşetinden vazgeçmeye çalışması bu ülkede yaşayan herkesi memnun etmesi gereken bir karar. “Yaz yazlıktan, kış kışlıktan çıktı, baharlar zaten ortadan kayboldu”; “meyvenin sebzenin tadı kalmadı, kokusu uçtu gitti”, ya da “bu tuhaf hastalıklar da nereden peydah oldu, kanserler neden bu kadar arttı?” diye şikayet ediyorsak eğer, artık alışverişlerde naylon poşet kullanmamayı denemeliyiz; zira o çok kullanılan “hepimiz aynı gemideyiz” klişesi, bu durum için sonuna kadar geçerli.

Biliyorum, yıllarca pek çok çevreci örgüt ve Greenpeace, Yeşiller gibi çevreci hareketlerin eylemleri, romantik birtakım çılgınların sonu akim kalmaya mahkum çabaları olarak değerlendirildi. Çevreyi koruma bilinci geliştirme konusunda, kimseden bir Greenpeace eylemcisi kadar duyarlı olması da beklenmiyor zaten.

Ama dünyanın şakasının olmadığı da artık anlaşıldı, anlaşılıyor. Ve herkesin işin bir ucundan tutmasının vakti geldi de geçiyor. En azından plastik alışveriş poşetlerinden vazgeçmeyi deneyebiliriz. Değil mi?

#Çevre
#Plastik
#Poşet
#Doğa kirliliği
#Geri dönüşüm