Netflix ve konvasiyonel medya: Galibi belli bir savaş daha

04:0020/02/2019, Çarşamba
G: 20/02/2019, Çarşamba
Özlem Albayrak

Yılmaz Erdoğan’ın Organize İşler Sazan Sarmalı filminin, henüz sinemalarda gösterimdeyken Netflix’te de gösterilmeye başlanması çeşitli tartışmalar başlattı. Ardından Netflix’in Recep İvedik 6’ya da 3,5 milyon Euro teklif ettiği haberleri yazılınca, bunun bir seferlik bir şey olmadığı ortaya çıktı ve “sinemaya gitme ve geleneksel sinema işletmeciliği ölüyor mu” tartışmaları ateşlenmiş oldu.Bazı yapımcıların, filmini Netflix’e sattığı söylenen, hatta film çekilmeden önce parasını Netflix’ten aldığı

Yılmaz Erdoğan’ın Organize İşler Sazan Sarmalı filminin, henüz sinemalarda gösterimdeyken Netflix’te de gösterilmeye başlanması çeşitli tartışmalar başlattı. Ardından Netflix’in Recep İvedik 6’ya da 3,5 milyon Euro teklif ettiği haberleri yazılınca, bunun bir seferlik bir şey olmadığı ortaya çıktı ve “sinemaya gitme ve geleneksel sinema işletmeciliği ölüyor mu” tartışmaları ateşlenmiş oldu.



Bazı yapımcıların, filmini Netflix’e sattığı söylenen, hatta film çekilmeden önce parasını Netflix’ten aldığı iddia edilen Yılmaz Eroğan’ın kendini savunmak için başvurduğu argümanlar ise şunlar: Sinema salonları da tekelleşiyor, kârın büyük bölümüne el koyuyor ve vizyona giren filmlerin yapımcılarına yeteri miktarda kazanç bırakmıyor.

Ama görünen o ki mesele, artık kim haklı ya da kim haksız konularından biraz daha karmaşık. Zira evinizde büyük ekranlı bir Smart TV’niz (-ki ortalama hemen her evde var bu), fiber olması bile şart değil, ortalama hızda bir internetiniz ve elbette Netflix üyeliğiniz varsa, Netflix tarafından satın alınan vizyon filminin dışında kalan diğer onlarca belki yüzlerce dizi ve filmi de sinema salonlarından belki de daha konforlu şartlarda izleme imkanına sahipsiniz demektir…

Gerçi Organize İşler Sazan Sarmalı filminin bir istisna olduğu ve bundan sonra sinema zincirleri ve Netflix arasında bu tür anlaşmazlıklar yaşanmayacağı iddiaları varsa da; Netflix’in Recep İvedik 6’nın da peşine düştüğü haberlerinin gelmesi, bu platformun reklam ve duyuru fırsatlarını kaçırmak istemediği ve bu uğurda ele geçen her fırsatı kullanacağı anlamına geliyor…

Öte yandan teknolojiye meraklı olanların rahatlıkla erişebileceği ses ve görüntü sistemlerinin sinema salonlarından daha konforlu şekilde evlere uyarlanabilmesi, konvansiyonel sinema seyrinin sonu konusunda eski zamanları görmüş ve o devirlerin dolayımsızlığını tatmış olanları endişeye sevk ediyor doğrusu. Eh bir Cuma akşamı, evinde, patlamış mısırı, çerezi, çayı kahvesi önünde, kanepeye uzanmış vaziyette, Netflix’ten Organize İşler Sazan Sarmalı’nı açıp izlemekle, sinemada izlemek bir olmaz, değil mi? Hangi sinema salonu ev rahatlığını insana sağlayabilir ki?

Netflix’in ABD’de ya da Türkiye dışındaki ülkelerde vizyon filmlerini ücret ödeyerek satın alıp almadığını bilmiyorum; Türkiye’deki sorunun Yılmaz Erdoğan’dan mı yoksa Mars Sinemaları’ndan mı neşet ettiği de, işin içyüzünü yakından bilmeyen biri tarafından kolayından söylenemez herhalde. Netflix, Mars Sinemaları ve filmin yapımcısı BKM arasındaki sorunun nasıl nihayetleneceği de henüz bilinmiyor.

Kesin olansa şunlar: Netflix Türkiye’de Yılmaz Erdoğan’ın filmi sayesinde belki de hiç yapamayacağı reklamı yapma olanağı buldu. Organize İşler’i Netflix’ten geçici abonelik alarak deneme süresi içinde izleyenlerin yarısı aboneliği devam ettirse Netflix büyük bir sıçrama yapmış olur. İkincisi; Netflix platformunu toplumun kalburüstü kesiminin, yabancı dizi ve filmleri orijinal dillerinde takip edenlerin tercih ettiği düşünülür, hele de Türkiye’de bu böyledir. Oysa, Organize İşler üzerinden yapılan bu reklamla, Netflix’in tıpkı ABD’de olduğu gibi ortalama vatandaş düzeyinde tercih edilebilecek bir seçenekler paketini ve çok izlenenleri de sunduğu ortaya çıkmış oldu. Bu da Netflix’in Pazar payı şimdiye dek –sözgelimi- yüzde 5’se, bu rakamın ikiye katlanacağı anlamına gelir.

Bu tartışmadan tamamen bağımsız olarak Netflix ya da benzeri platformların gelecekte TV ve sinema ikilisinin yerini alacağını iddia edenlerin çok da abartmadığını düşünmek için elimizde her türlü done var doğrusu. Yıllardır, kendi markası altında dizi ve film çekiyor Netflix. İş yaptığı lokal bölgelerde de durum farklı değil. Türkiye’de Hakan Muhafız’ı bizzat çekti; Leyla ile Mecnun, Karadayı, Suskunlar, Ezel gibi eski efsanevi Türk dizilerinin eski bölümleri erişime açık şekilde duruyor.

Halen TRT’de yayınlanan Diriliş Ertuğrul da Netflix’te mesela. Yabancı ülkelerden dizi ve film satın almayı, gişesi ve imdb puanı yüksek yapımların peşine düşmeyi de ihmal etmiyor bu platform. Bize geleli çok olmadı ama dünyanın pek çok ülkesinde oldukça yaygın bir eğlence platformu olarak onbinlerce kişi tarafından tercih ediliyor ve çeşitli alternatifleri de internet üzerinde yeralıyor. Neflix ve birkaç kullanıcı tarafından paylaşılarak ödenebilecek “çoklu kullanım” seçeneğiyle –eğer tercih edilirse- oldukça hesaplı hale de gelebiliyor.

Doğrusu adı Netflix olmasa da, izleyicilerin ilerleyen yıllarda bir şeyler izlemek için yöneleceği platfomların TV’ler değil, bu mecralar olacağını sanıyorum ben. Bunun iyi mi, kötü mü olacağı elbette tartışılır ama parayı bastırıp gişe filmini almaya da; bu film üzerinden orantısız şekilde reklam yapma uyanıklığına da sanırım alışmalıyız.

#Organize İşler - Sazan Sarmalı
#Netflix
#Sinema
#BKM