Ramazan ayındayız, ne içinde bulunduğumuz huzur iklimini bozacak bir olumsuz gelişmeye ihtiyacımız var, ne de daha fazla kötü habere. Oysa her bir gün, kan donduracak türden haberler, ekranlardan, sayfalardan, telefonlardan akmaya devam ediyor.
Daha önceki gün anne ve babasını siyanürlü sıvı içirerek öldüren, kardeşlerini de öldürmeye teşebbüs eden 21 yaşındaki üniversite öğrencisinin vahşet haberiyle sarsıldı tüm Türkiye. Sözgelimi 2019 yılının bir Ramazan Mayıs’ında, sosyal medyada hayvanlara baltayla saldıran insan görünümlü yaratıklar aramızda yaşayabiliyor hala. Küçücük bebeklerin kaybolma haberleri de hiç eksik olmuyor ekrandan.
Bunlar toplumsal değer kaybı nedeniyle ortaya çıkan bozulma/düzensizleşme/çürüme göstergeleri. Kimisi buna “anomi” der, kimisi durumu “dünyanın büyüsünün bozulması” ve “demir kafes” sözleriyle açıklar, bir başkası için mevcut hali anlatan kavram “yabancılaşma”dır; bir diğeri toplumun içinde bulunduğu hali mahremiyet yitimine bağlar, öteki bireyselleşme ve belirsizliğin insanları bu duruma sürüklediğini savlar. Sonuçta toplumsal dönüşümler, kavramsal açıklamalarla da, sosyolojik tespitlerle anlaşılıyor.
Bir de nefret potansiyelini büyütmede, kötülük performansını çeşitlendirmede ideolojisinden ivme alanlar, yenilmiş grup psikolojisiyle ne yapacağını şaşıranlar var.
Sözgelimi, Bayburt’la Trabzon arasında bir dağdaki yol açma çalışmalarını takip ederken uçurumdan düşen ve aradan beş gün geçmesine rağmen hala bulunamayan Anadolu Ajansı muhabiri Abdülkadir Nişancı hakkında sahiden iğrenç temennilerle karşılaştık medyada. Anadolu Ajansı’nda çalışıyor olması, muhaliflerin gözünde bu talihsiz insanın her türlü empatiden yoksun kılınmasını gerektiriyormuş, anladık. Anadolu Ajansı’nda çalışıyormuş ya bir kere, muhalifler nazarında en ufak bir insanlık kırıntısı bile büyük ihtimalle hayatını kaybetmiş bu gazeteci için fazla oluyormuş, gördük.
Benzer özelliklere sahip insanların muhafazakar kesimde de bulunduğunu bilmiyor değilim. Komplo ve ispatsız söylentilere haber diye inanmaya dünden teşne; sosyal medyada gördüğü her şeyi gerçek olarak kabul ederek çoğaltmaya meyilli; kendi ideolojisinin hilafına dünyanın en doğru bilgisine bile sırt dönebilirken, ideolojisinin yalanına kutsal metin muamelesi yapabilecek denli sığlaşabilenler… Her partinin seçmeninde, her takımın holiganları arasında, her türden vatansever arasında böyle insanlar vardır
Ama muhalifler arasında bu gruptan insanların çok fazla sayıda olduğunu düşünmek için elimizde yeterli done var. CHP seçmeni her türlü komploya gözükapalı inanacak denli mitolojik bir dil oluşturdu ve uzun süredir o dil tarafından ifade edilen her bir cümleye kutsal metin muamelesi yapıyor. Bakınız, binlerce insanın Cumhurbaşkanlığı seçimleri gecesi Muharrem İnce’nin kaçırılmış olduğuna ciddi ciddi inanabilmesi… Öte yandan aynı kitlenin 31 Mart seçim gecesi 30 binlerde olan oy farkının 14 binin altına nasıl düştüğünü hiç umursamayıp, seçimlerin yenilenme kararıyla Ekrem İmamoğlu’nun “mağdur” olduğu algısı için çabalamaya başlaması…
Bütün bunları yazıyor olmam, muhalif kesimleri suçlama ya da kategorize etme amacı taşımıyor. AK Parti içinde de tepkilerinde aşırı, komplo teorisi meraklısı, çarpıtmaya dünden gönüllü; yalanda, iftirada, riyada, kibirde level atlamış olan belki binlerce destekçi bulunuyor. Ancak CHP kitlesi kendi partisiyle, sadece ideoloji bağlılığıyla açıklanması yeterli olmayacak derecede yoğun bir ortak aksiyon/duygulanım içinde. Bu insanları birbirine bu kadar kenetleyenin, AK Parti nefreti mi, yoksa CHP sevgisi mi olduğu ise çok su götürür. Umalım da her şey daha kötüye gitmesin.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.