Gündemde, resmi tatil olmasına rağmen tırmanışını sürdüren döviz ve bu dramatik yükselişin “Ayşe teyzeye etkileri” var. Ama bana kalırsa, bu durum kadar önemli olan, artık tüm dünya tarafından unutulmuş görünen harap Suriye ve Suriye özelinde İran ve Esad güçleri tarafından kuşatılmış halde kaderini bekleyen İdlib. Öyle ki yazmamak bana, olası bir katliama destek olmak; öyle değilse de en azından kamuoyu oluşumuna katkı vermeyerek, İdlib’e olası bir saldırıya zemin oluşmasına müsaade etmek olarak gözüktü.
Sahiden, iç savaşın 7. yılında, küresel kamuoyu Suriye’ye ilgisini neredeyse tamamen kaybetmiş durumda. Dört milyona yakın mülteciyi topraklarında misafir eden, dolayısıyla ister istemez Suriye konusunda hassas olması beklenen Türk halkı bile aynı durumda. Suriye ile ilgili çevremde tek duyduğum şey, sokakların caddelerin Araplarla dolmasından ötürü kurulan ardı arkası kesilmez şikayet cümleleri. Yoksa kimsenin, “İdlib kuşatılmış, bir kısmı Halep göçmeni 2.6 milyon kişi daha ölümle karşı karşıyaymış filan” umurunda değil. Türkiye’deki pek çok kişide gözüken tek rahatsızlık kaynağı, bir restoranda yemek yerken çarşaflı bir Arap kadınla karşı karşıya gelme ihtimali.
Gerisi mi? Herkes gerisini boşvermiş, zaten pekala ortada olduğu gibi Türkiye’nin gündemi de öyle baş kaldırılıp başka yerlere bakılacak durumda değil. Yeterince ağır, yeterince kesif ve yeterince endişe yüklü. Neredeyse hayat memat meselesi.
Yine de geçen 7 yıl içinde Suriye’de neler olduğunu hatırlamak gerek; çünkü 2.6 milyon kişilik İdlib halkını ölüm ihtimalinden ancak hatırlamak ve hatırlatmak kurtarabilir. Avrupa’nın sınır kapısına dayanmadıkları müddetçe ölmeleriyle kalmaları kimsenin umurunda olmayan bu insanların, ancak ölmelerini değil yaşamalarını isteyenlerin çokluğu sayesinde ölümden kurtulma ihtimalleri olabilir. Bu da bilmeyi ve bildirmeyi gerektirir. Öyleyse Suriye’yi en başından itibaren yeniden hatırlayalım:
*2011 yılında Arap Baharı adı verilen süreçten etkilenen ve irili ufaklı protesto gösterileri yapmaya başlayan Suriye halkını şiddet yöntemleriyle sindiren Esad, reform isteyen halka sert müdahale yöntemleriyle mukabelede bulundu, ama bu protestoları durduramadı.
*Aynı yılın Mart ayı sonunda protestolar başka şehirlere sıçradı ve ülke geneline yayıldı. Rejim, gösterilere katılanların üstüne ateş açılması talimatı verince, göstericiler de kendilerini savunma çabası içine girdi. Esad’ın ordusundan, kendi halkını öldürmek istemeyen askerler koptu ve aynı yılın Temmuz ayında Özgür Suriye Ordusu kurulmuş oldu. Türkiye’nin Esad’ı ikna çabaları ise Ağustos’taki görüşmelerin ardından sona erdi.
*Bu arada savaştan ve ölümden kaçan mültecilerin Türkiye’ye akını başlamıştı bile. Çatışmaların çıkmasından 6 ay sonra başlayan göç, o gün bugündür sürüyor.
*2012 yılı başlarında, yani Suriye’deki iç karışıklık henüz 1 yaşını doldurmadan El Kaide’nin Suriye kolu olarak ortaya çıkan Nusra Cephesi’nin adı duyulmaya başlandı. Ardından 2013 yılı Nisan’ında DAEŞ, kafa kesme gösterileriyle küresel bir show unsuruna dönüştürülerek bölgede palazlandırıldı. Böylelikle Suriye’ye müdahale etmenin makul bir gerekçesi haline getirildi. PKK-PYD-YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde ABD tarafından desteklenmesi ise, Türkiye’nin güvenli bölge, uçuşa yasak hava sahası gibi makul taleplerine bile olumsuz yanıt vererek, bölgedeki çıkarlarını Türkiye’den ayrıştırmasından sonraya denk geliyor. Yani 2014 yılı başlarına…
*Bir anda terör örgütlerinin cirit attığı, muhaliflerin rejim askerleriyle savaştığı bir kaos ülkesi haline gelen Suriye, bölgede çıkar hesapları olan küresel güçlerin de fiili oyun alanına dönüşmüş oldu. İç karışıklığın sonra erme ihtimali ise, –bana kalırsa- tam olarak, ABD, Rusya ve İran’ın ülkede açıktan at oynatmaya başlamasının ardından bitti.
*2016 yılında Türkiye DAEŞ ve YPG unsurlarını temizlemek üzere bölgeye askeri operasyon düzenledi. İran ve Rusya’yla yapılan görüşmeler sonrası, onbinlerce Suriyeli Halep’ten İdlib’e tahliye edildi. Halep bu tahliyenin ardından rejim güçlerine bırakıldı.
*Bu 7 yıllık süreç içinde savaş öncesi nüfusu 22 milyon olan Suriye’nin yüzde 53’ü yerinden edildi. Bunlardan 6 milyona yakını mülteci olarak başka ülkeye göç ederken, 6 milyonu aşkın kişi de ülke içinde yer değiştirdi. Ülkede 500 bine yakın kişi ise ya öldü ya da kayboldu. Suriye’nin zengin tarihi mirası yok edildi.
*Artık küresel bir krize dönüşmüş olan Suriye meselesine, 2016 Aralık’ı ve 2017 Ocak’ında düzenlenen zirvelerle çözüm üretilmeye çalışıldı. Ancak Suriye’de henüz bir barış imkanı ufukta gözükmüyor. Türkiye ise son olarak, tıpkı Halep’te olduğu gibi yine başarılı bir diplomasi yürüterek İdlib’deki Suriyeli vatandaşların hayatını korumaya çalışıyor. Umalım da başarılı olsun.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.