Hayvanlara işkence artık durdurulsun

04:0021/12/2018, Cuma
G: 21/12/2018, Cuma
Özlem Albayrak

Geçtiğimiz günlerde tüm Türkiye bir sosyal medya videosuyla sarsıldı. Binlerce belki yüzbinlerce insan, papağanına işkence eden ve bunu çektiği video ile sosyal medyada paylaşan Murat Özdemir’i sosyal medya yoluyla da olsa protesto etti.Zira, hayvanlara ilk kez işkence edilmiyordu bu ülkede. Köpeğini arabasının arkasına bağlayarak kilometrelerce sürükleyeni de gördük, kaçamayacak şekilde bir yere bağladığı hayvana sopayla vura vura, kemiklerini kıra kıra öldürene de şahit olduk. Küçük bir yavru

Geçtiğimiz günlerde tüm Türkiye bir sosyal medya videosuyla sarsıldı. Binlerce belki yüzbinlerce insan, papağanına işkence eden ve bunu çektiği video ile sosyal medyada paylaşan Murat Özdemir’i sosyal medya yoluyla da olsa protesto etti.



Zira, hayvanlara ilk kez işkence edilmiyordu bu ülkede. Köpeğini arabasının arkasına bağlayarak kilometrelerce sürükleyeni de gördük, kaçamayacak şekilde bir yere bağladığı hayvana sopayla vura vura, kemiklerini kıra kıra öldürene de şahit olduk. Küçük bir yavru köpeğin dört bacaklarını kesecek kadar insanlıktan çıkanlar da oldu, hayvanları bir çuvala koyarak yüksek yerlerden atanlar, kedi-köpek yavrularını zifte bulayarak öldürenler, hayvanları kutulara kapatarak onları açlıktan öldürenler de oldu.

O kadar çok ve devamlı hayvanlara işkence haberiyle, görüntüsüyle karşılaşıyoruz ki hergün, olanlara artık “istisna” deyip geçebilmek için durum fazlasıyla vahim…

“Biz hangi ara bu kadar merhametsiz olduk?”
sorusunu elbette kendi içimde sorguluyorum, ne tür bir toplumsal aneminin bu duruma neden olabileceğini, bu toplumda bu kadar çok hastalıklı insanın olmasının neye dalalet ettiğini kafamda evirip çevirerek düşünüyorum. Ama doğrusu, şu anda işin merhamet boyutunda değilim, zira insanlarda merhamet duygusunu varlığının, ahlakın varlığıyla karşılıklı bağımlı olduğunu düşündüğümden, ahlakın ise değer yargılarıyla belirlenen son derece bireysel bir süreç olduğuna inandığımdan, hiç bu toplara girmeyeceğim. Bireyin değerleri, etik duygusu, etikle gelen gelen birtakım duygu-durumları kendini bağlar.

Ama suç başka. Ve merhametsizlik kişisel bir hal diye; bir canlıya zarar vermenin bedeli elini kolunu sallayarak yürüyüp gitmek olmamalı. Çünkü etik, temel olarak bir başkası (canlı ya da değil) hakkında sorumluluk duygusu taşımaktır ve her etik dışı davranış suç olmaz. Ama eğer etik dışı davranış bir başkasının haklarını çiğneme noktasına geliyorsa bu suçtur ve cezalandırılması gerekir. Cezalandırılması gereken davranış cezalandırılmadığında da, toplumdaki bütünlük duygusu tehlikeye girer.

Dolayısıyla hayvanlara işkence etmek, içerdiği merhametsizlikle etiğin alanına da giriyor ama bendeniz bu davranışını suç olmasıyla ilgiliyim doğrusu, çünkü etik dışı davranışın tek yargıcı vicdandır ve bu bireyin dışındaki kimsenin müdahil olabileceği bir süreç değildir; ama suçun yargıcı toplumdur ve suçun sırf ortak vicdanı rahatlatmak için bile olsa cezalandırılması gerekir.

O kadar çok örnekle karşılaştık ki, Türkiye’de artık hayvan hakları konusunda bir toplumsal teyakkuz oluşmuş durumda ve hayvanlara işkence edenlerle ilgili caydırıcı ve ciddi cezaların bir an önce çıkarılması gerekiyor. Gerçi bu teyakkuz oluşmasaydı da bir canlıya işkence etmenin, onu öldürmenin, bedenine zarar vermenin cezası yine olurdu.

Ama bu kez toplumsal hassasiyet de var. İyi ki var. Zira durum bu haldeyken bile, hayvan haklarıyla ilgili elle tutulur, sadre şifa verir bir yasa ortada yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan bundan iki ay önce Hayvan Hakları Yasası ile ilgili çalışmaların hızlandırılmasını, hayvanlara işkence eden ve onları öldürenlere verilen cezaların arttırılmasını istedi istemesine; ama yıllar, belki onyıllar önce çıkması gereken yasa için neden bugüne dek beklendiği sorusunun doyurucu bir cevabı yok.

En son hazırlanan taslağa göre, sahipli veya sahipsiz hayvanlara işkence eden, onları öldürenlere 4 aydan başlamak üzere hapis cezası verilebilecek, aynı suçu tekrar işleyenlerin cezası katlanarak arttırılacaktı. Ancak, bu taslak henüz yasalaşmadığı gibi, cezalar da hala caydırıcı olmaktan uzak. Geçtiğimiz yıl köpeğinin iki kulağını keserek sosyal medyadan paylaşan kişiler para cezasıyla kurtulmuştu. Bu tasarıya göre, aynı suçu işleyen kişiler mahkeme süreci sonunda 4 ay ceza alırsa, suçunun bedeli olarak hapis filan yatmadan, para cezası ödeyerek kurtulabilir.

Oysa, sokak hayvanı ya da değil, herhangi bir hayvana ceza veren birinin yaptığının bedelini ağır şekilde ödeyeceğini bilmesi gerekiyor. Geçtiğimiz yıl, o videoyu paylaşan kişiye, hayvanın kulağını kesmenin ciddi bir suç olduğu belletilmiş olsaydı, belki de bu bir yıllık sürede pek çok benzer örneği ve son olarak papağan videosu izlememiş olacaktık.

Durkheim’a göre toplumsal kuralların işlerliğini sağlamada; sapma ve suçun önlenmesinde “din” önemli bir faktördür. Bu görüş hala kısmen doğru da; ama insanların yaptıklarını yapmaktan engelleyen şey, Allah korkusu ya da vicdan değilse, herhalde hukuk olmalı. Değil mi?

#Murat Özdemir
#Merhamet
#Vicdan
#Hayvan
#İşkence
#Şiddet