Erken bir seçim analizi

04:0021/11/2018, Çarşamba
G: 21/11/2018, Çarşamba
Özlem Albayrak

Türkiye yerel seçim sathı mailine girdi. Gerçi henüz sadece aday adaylıkları belirlendi, bu yazının yazıldığı saatlerde adayları kamuoyunun dikkatine sunulan tek parti MHP’ydi.Henüz yani siyaset arenasında ciddi bir hareket yok, ama sosyal ve konvansiyonel medyalarda isim tahminlerine, üç büyük şehir totolarına çoktan başlandı bile.Aday tahmini yapmayacağım ama şimdiden siyaseti belirleyen saiklere, sosyolojik dinamiklere görebildiğim kadarıyla bakmak isterim, zira 31 Mart’ta yapılacak seçimleri

Türkiye yerel seçim sathı mailine girdi. Gerçi henüz sadece aday adaylıkları belirlendi, bu yazının yazıldığı saatlerde adayları kamuoyunun dikkatine sunulan tek parti MHP’ydi.


Henüz yani siyaset arenasında ciddi bir hareket yok, ama sosyal ve konvansiyonel medyalarda isim tahminlerine, üç büyük şehir totolarına çoktan başlandı bile.

Aday tahmini yapmayacağım ama şimdiden siyaseti belirleyen saiklere, sosyolojik dinamiklere görebildiğim kadarıyla bakmak isterim, zira 31 Mart’ta yapılacak seçimleri “sonuçlarının öngörülmesi zor” seçimlerden biri olarak değerlendiriyorum. Bir kere önümüzde ulusal bir teyakkuz oluşturacak, milleti birbirine kenetleyecek bir hadise henüz yok. FETÖ tehlikesi bertaraf edildi, 15 Temmuz atlatıldı, Rahip Brunson’un ABD’ye teslim edilmesiyle dövizin ateşi tamamen sönmese de bir parça düşürülebildi.

Dolayısıyla şartlar görece normal. Ama seçmenin siyasete bakış açısı çok sağlıklı mı, bilinmez. Sözgelimi kime dokunsanız, Suriyelilerle ilgili şikayet duyuyorsunuz: “Hükümet onların ev kirasını ödüyormuş, Suriyeli birkaç grup toplanıp bizim polisimizi esir almış Allah’tan daha sonra çevik kuvvet gelip polisleri onların elinden kurtarmış, Suriyeli erkekler kendi ülkelerinde savaşmayıp neden bizim ülkemize geliyorlar?” gibi…

Anlatıyorum, tanıştığım Suriyelilerden bazılarının varlıklı olmalarına, Türkiye’de iş güç sahibi olmalarına rağmen nasıl da diken üstünde oturur gibi tedirgin yaşadığını, bildiğim kadarıyla mültecilerin kirasının devlet tarafından filan ödenmediğini, niye ülkelerinde kalıp savaşmıyor dedikleri insanların Esad tarafından kendi halkını katletmesi istenen askerler olduğunu ve haksız yere sivil halka silah doğrultmak ya da ölmek seçeneklerinden birini tercih etmedikleri için Türkiye’ye sığındıklarını…

Suriyeliler konusu sadece bir örnek, İzmir’de geçtiğimiz yaz boyunca koku problemi sebebiyle Büyükşehir Belediyesi’ne, CHP’ye, Aziz Kocaoğlu’na öfkelenip duran, hatta medyadan saydıran İzmirlilerin; 31 Mart’ta seçim sandığına tıpkı düşmandan korur gibi, şehri AK Parti’ye teslim etmeme dürtüsüyle gideceğine de neredeyse eminim.

Elbette Türkiye’nin sosyolojisi siyaset sosyolojisi kitaplarında anlatılanlarla açıklanabilir durumda değil. Bölge bölge, sınıf sınıf, cemaat cemaat, motivasyonlar farklı, hassasiyetler farklı, öncelikler farklı. Normal şartlarda, yerel seçimlerin, genel seçimlerden farklı olması, ilk üç tercih nedeninin partilerin aday tercihleri, mevcut yerel yönetimden memnuniyet durumu ve ekonomi olması gerekirken; Türkiye’de bu durum tersine dönebiliyor; önceliği ekonomi, ülkenin beka sorunu ve ideoloji alırken; yerel dinamikler ikincil durumda kalabiliyor.

Elbette her iki durumun da, hem iktidar hem de muhalefet için avantajlı tarafları var. Sözgelimi ideoloji devreye girdiğinde, muhalefetin ana gövdesi olan CHP’nin İzmir’i kaybetmesi imkansız hale geliyor, tüm eleştirilere, tüm memnuniyetsizliklere rağmen. Öte yandan ülkenin beka sorunu olduğunu düşünen ve teyakkuz haline geçmiş kitleler de ama istikrarın sürmesi nedeniyle, ama bu ülkeyi koruyabilecek tek gücün ve niyetin iktidar kadrolarında olduğunu düşündüğünden, hükümet partisinin adaylarına yükleniyor, AK Partili yerel yönetimlere yönelik tüm eleştirilere, tüm memnuniyetsizliklere rağmen…

Kişisel anketimden çıkan sonuçlar ise şöyle: Suriyeliler konusunda yıllardır yapılan tezviratlar, CHP üyelerinin de dönem dönem yaptığı ajitatif paylaşımlarla katıldığı yalanlar büyümüş. Önceden sadece Şişli civarında yolda yürürken kulağınıza çalınan homurtular, giderek şehrin periferisine de yayılma emaresi göstermekte. Hükümet kanadının, ciddi bir stratejik halkla ilişkiler çalışmasıyla, bu konudaki ortak kanaat kemikleşmeden kamuoyu bilgilendirmesi yapması gerekiyor...

İkincisi, AK Partili belediyelerden memnuniyet oranının bundan sözgelimi 15 yıl öncesiyle aynı olmadığı, kıyaslanabilir bile olmadığı ortada. Bunu sadece bendeniz değil, araştırma sonuçları, bizzat AK Partililer de teslim ediyor. Öte yandan alternatifler de ortada.

MHP’nin güçlü olduğu şehirler var ama sonuçta bir kitle partisi değil. CHP de aynı durumda ama görece kitle partisi yakıştırması yapsak bile, ideolojik konformizm sayesinde parmaklarını kıpırdatmayı bile başaramıyorlar, CHP’nin ayağa kalkabilmesi için sadece bakış açısı değil zihniyet dönüşümü gerekiyor; zira ellerindeki belediyeleri asla kaybetmiyor, yenilerini de neredeyse istemiyor gibi gözüküyorlar… HDP’nin durumu da belli, terör örgütüyle organik bağı sürdükçe Türkiye partisi olma yolunda bir şansı olmayacak… Saadet Partisi’nin ise, bir alternatif olabilmesi için, tüm kırgın, kızgın, küskün muhafazakar seçmenin ilgisini çekebilmesi; Kürtlerden de, bir kısım ülkücülerden de oy alabilmesi gerekiyor ki, böylesi bir durum gerçek bir patlama anlamına gelirdi. Türk siyasetinde bu daha önce oldu mu, oldu. Tekrar olur mu, bilemeyiz…

Sonuç olarak, bugünden bakıldığında AK Parti’nin 31 Mart’ta alternatifi yokmuş gibi gözüküyor. Ama dediğim gibi, sonuçlarını kolayından öngörebildiğim bir seçim değil bu… Pek çok değişkenin dengesi, şartlar ve zaman gösterecek her şeyi…

#Türkiye
#AK Parti
#MHP
#CHP