Cenazede alkış

04:0024/10/2018, Çarşamba
G: 24/10/2018, Çarşamba
Özlem Albayrak

Ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in cenazesinde alkış yapan grubu “burası kilise burada alkış olmaz” diye uyaran Papaz, geçtiğimiz hafta oldukça konuşuldu.Bunun sebebi şimdiye dek hemen tüm Teşvikiye cenazelerinde görülen ve ahiret hayatına, ölüye, ölüm gerçekliğine bir parça da olsa, inancı ve saygısı bulunan herkes tarafından homurdanarak, yüz ekşitilerek geçiştirilen rahatsızlığın, ilk kez bir din adamı tarafından ifade edilerek tescillenmiş olmasıydı.Doğrudur, bu “saygıya davet” uyarısı, bir

Ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in cenazesinde alkış yapan grubu “burası kilise burada alkış olmaz” diye uyaran Papaz, geçtiğimiz hafta oldukça konuşuldu.


Bunun sebebi şimdiye dek hemen tüm Teşvikiye cenazelerinde görülen ve ahiret hayatına, ölüye, ölüm gerçekliğine bir parça da olsa, inancı ve saygısı bulunan herkes tarafından homurdanarak, yüz ekşitilerek geçiştirilen rahatsızlığın, ilk kez bir din adamı tarafından ifade edilerek tescillenmiş olmasıydı.

Doğrudur, bu “saygıya davet” uyarısı, bir Teşvikiye cenazesinde bir imam tarafından daha önce hiç dile getirilmedi, ama zaten getirilseydi de o imam büyük ihtimalle lince uğrardı. Papazdan uyarıyı alan “alkış aydınları”, “ışıklar içinde uyusun” entelektüelleri ise, ilk anda şoktan sıyrılıp da çıngar çıkaramadı; zira uyarıyı yapan kolay lokma olabilecek bir imam değildi, bir papazdı.

Bizdeki tuhaf laik Kemalist aydınlanmacılık anlayışı için Doğu’ya ait olan ne varsa kötü ve aşağılanası, Batı’ya ait olanlar ise iyi ve hayran olunası olduğu için; İmam olsa topyekün girişilecek acımasız saldırı, Papaz için devreye sokulamadı.

Aslında elbette Batı’da da aydınlanma, rasyonelleşme, bireyselleşme, modernleşme dönemleri sonrası Hristiyanlık büyük ölçüde gözden düşmüş olsa da, bizim öykünmeci, aşağılık kompleksli aydınlarımız için hala, Batılı kökleri olan bir inanış olduğu için muteberdi. Türkiye topraklarında İslam şeytanlaştırıldı ama Hristiyanlığa bu yapılmadı. Son tahlilde, elbette laik Kemalist aydınlarımızın hepsi dinlere karşıydı ama, İslam’a karşı gösterilen açık iğrenme, Batılı kökleri olması hasebiyle Hristiyanlık’a reva görülmedi.

Bir süredir Teşvikiye’den kalkan, yazar, çizer, oyuncu, sanatçı cenazelerinde gördüğümüz ve hiç dile getirilmemiş olsa da, toplumun bazı kesimleri tarafından yadırganan alkışlama eylemine gelince; bu tuhaf durumun iki farklı nedenden kaynaklandığını düşünmekteyim. İlki sekülerizm, ikincisi ise ölüm gerçekliğini reddetme ya da görmezden gelme çabası.

İlki sekülarizm anlayışı, çünkü Cumhuriyet devrimlerindeki “dini devlet işlerinden ayırma” ilkesi bizde dini tamamen hayattan çıkarmak gerekliliği olarak algılandı, öyle işlem gördü. Dolayısıyla, bir cenazeye katılan ve merhumun ruhu için bir Fatiha okumayı kendine yakıştıramayan, bunu ontolojik bir çelişki gibi algılayan, öyle hisseden Cumhuriyet aydını ya da ilerici entellektüel, manevi bir ortam olan cenazede içine düştüğü maneviyat boşluğunu alkış tutarak kapatmaya başladı.

Böylelikle hem tekbir getirmek, dua ve sure okumak gibi “ay çok gerici” eylemler yapmak zorunda kalmadı, hem de ölüyü kendi meşrebince uğurlayarak kendini cenazede anlamlandırmış oldu. Öylesine karşı konulamaz bir dürtüdür ki anlamsız hissettiğiniz bir ortamda anlamlı hale gelmek, -hatırlayalım- Cem Karaca’nın “cenazemde alkış istemiyorum” şeklindeki vasiyeti bile cenazesinde alkış tutulmasına engel olamamıştı.

İkinci sebep, Zincirlikuyu Mezarlığı’nın girişinde yazılı bulunan ve kaldırılması için laisistler, Kemalistler tarafından yıllarca mücadele verilen “Her canlı ölümü tadacaktır” ayeti örneğinde de görüldüğü üzere, ölümü reddetmek, bir gün öleceği gerçeğini o an gelene kadar hatırlamamak dürtüsü ve hayatı ölüm yokmuş gibi isteğiyle ilintili bir durumu gösteriyor. Bu, sadece günümüz Türk aydınının sorunu değil ama, ölümün yeni bir dünyanın başlangıç safhası olarak değil de, hiçlik olarak algılanması, günümüz dünyasında her zorluğun üstesinden geldiği halde ölümün üstesinden gelemeyen çağ insanının genel bir stratejisi.

Ölümlülüğü metafizik olmaktan çıkaran insan, böylelikle onu görmezden gelebileceğini düşündü. Cenazelerde gördüğümüz “alkışlama” gibi yozlaşmaların bir sebebi de, ölümün seküler, modern, akılcı insanın hayatında konacak bir yerinin olmamasıdır yani.

Sonuçta, ölmüş olan insanları uğurlama ve onları anma biçimimiz, sevdiğimiz insanların ardından yas tutma ve birini kaybetmiş olma acısının üstesinden gelme biçimimiz, hayata karşı yaklaşımımızı da ele verir. Yozlaşarak, ölüm gerçekliğini reddetmeyi denemek de o yaklaşımlardan biridir. Kötü olanlardan biri ama sonuçta biridir…

Tüm bu tartışmaların ortasında ahirete uğurladığımız Ara Güler’e Allahtan rahmet dilerim.

#Ara Güler
#Cenaze