24 Haziran’ın kaybedenleri

04:0029/06/2018, Cuma
G: 29/06/2018, Cuma
Özlem Albayrak

Önceki gün, 24 Haziran seçiminin kazananlarını değerlendirmiş, bugün için de kaybedenleri yazacağımı belirtmiştim. Seçim gününden başlayarak bugüne dek yapılan yorumlar, kaleme alınan makaleler, TV tartışmalarıyla, siz değerli okurun kaybeden siyasetçi ve partilerle ilgili yeteri kadar yorum duyduğunuza eminim. Ama zaten bendeniz de, bunlardan değil; bir kısım CHP seçmeninden bahsetmek isterim; her seferinde umutlandırılan sonra hayal kırıklığına bırakılan, kaybeden değilse bile kaybettirilen o

Önceki gün, 24 Haziran seçiminin kazananlarını değerlendirmiş, bugün için de kaybedenleri yazacağımı belirtmiştim. Seçim gününden başlayarak bugüne dek yapılan yorumlar, kaleme alınan makaleler, TV tartışmalarıyla, siz değerli okurun kaybeden siyasetçi ve partilerle ilgili yeteri kadar yorum duyduğunuza eminim. Ama zaten bendeniz de, bunlardan değil; bir kısım CHP seçmeninden bahsetmek isterim; her seferinde umutlandırılan sonra hayal kırıklığına bırakılan, kaybeden değilse bile kaybettirilen o geniş kitleden. Kimse partisi seçim kaybetti diye kaybeden olmaz aslında; ama CHP’lilerin bir kısmı, her seferinde böyle hissediyor, aslında hissettiriliyor.



Şöyle başlayayım; Bir kısım CHP seçmeni, bundan önceki dönemlerde ortaya atılan “oylar çalınıyor“ söylemini o kadar kolay benimsedi ki; 24 Haziran’da da aynı seçmenin bir biçimde manipüle edileceği aslında görebilenler için ortadaydı. Önce, araştırma şirketleri sahipleri eliyle çeşitli kanallarda CHP’nin önde olduğu ve AK Parti’nin kaybedeceği propagandası yapıldı -Sonar’dan Hakan Bayrakçı, anket sonuçlarını bilerek manipüle ettiklerini sonradan ekranda itiraf etti, Hüsnü Mahalli gibi bazı gazeteciler de “gaz verdim” itirafında bulundu-. Seçim günü sandıkların açılmaya başladığı ilk saatlerde ise, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, “Seçim ikinci tura kaldı” şeklinde bir açıklamayla, bazı CHP destekçilerini daha da heveslendirdi. Bu arada, seçim sonuçları ekranında Cumhur İttifakı’nın oy oranını yüzde 48 olarak gösteren Halk TV’de de, Erdoğan’ın aslında barajı aşamadığı söyleniyor ve Anadolu Ajansı’na saydırılıyordu.

Kitleler, hem anketlere, hem bazı kanallara, hem de CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı’nın o gece söylediklerine çok çabuk inandı. Gerçi ertesi gün CHP yönetimi, Bülent Tezcan’ın “Seçim ikinci tura kaldı” açıklamasının, oyların yüzde 5’i sayılmışken yapıldığını açıkladı –ki bu da inandırıcı değil, çünkü ilk dakikalarda Cumhur İttifakı’nın oyları yaklaşık yüzde 60’larda açılmıştı, sonra giderek düştü-. Ama o gece, kurmaylardan kimse ortaya çıkmayıp, başka bir açıklama da yapılmayınca bir kısım CHP’liler seçimi kazandıklarını ama sonuçların duyurulmasının bir biçimde engellendiğini düşünmeye başladılar. Zaten açık unuttukları musluktan evlerini su bassa “Hep Erdoğan’ın suçu, eskiden böyle şeyler olmazdı” diyecek kadar tuhaflaştırılmış bu kitleler tüm bunların üstüne bir de, -belki CHP yönetimiyle arasındaki sürtüşmeden, belki üzüntüden-, Muharrem İnce’nin ekrana çıkmaması eklenince, yüzlerce komplo üretmeye başladı.

Sosyal medyada savaşa gider gibi Muharrem İnce’nin kaçırıldığını söyleyenler, ağlayanlar, bir haber alabilmek için sabaha dek parti merkezinin önünden ayrılmayanlar aldı sırayı. Gerçekten de Muharrem İnce’nin bilinmeyen bir yerde tutulabileceğine ya da ailesiyle tehdit edileceğine inanıyordu insanlar. Oysa kanaatimce asıl inanılması zor olan –bunu hakaret ya da küçümseme amacıyla asla değil ama tespit olarak söylüyorum- 1950’den bu yana hiçbir zaman tek başına iktidar olacak kadar oy alamamış bir partinin adayının, hiç denenmemiş bir sistemde, hem de ilk turda yüzde 50’den fazla vatandaşın oyunu alarak seçilmesi olurdu.

Düşünün ki, gazeteci kılıklı bir provokatör, “mürekkebi uçan mühür” yalanını ortaya attı ve bu tezvirata, CHP’lilerin tamamını kapsamayan ama “karakteristik” diyebileceğim kadar önemli bir bölümünü karşılayan kısmı inandı. AK Parti’yi “uçucu mühür yaparak” CHP’nin iktidara gelmesini engellemekle suçlayacaksak, CHP’nin 1950’den bu yana seçilemediği düşünüldüğünde, o zamandan bu yana tüm rakiplerini de aynı gerekçeyle mi suçlayacağız? Sürekli kazanıyordu da ilk mi kaybetti CHP? Hep kaybediyordu yine kaybetti, AK Parti’nin bu durumda neden uçucu mühre ihtiyacı olsun ki? Öte yandan katakulli işleri, bir oyunda kazanana değil, kaybedene yakışır. AK Partililerin “mesajı aldık” diyerek ve üzgünlükle karşıladığı yüzde 42 oranını yakalasa bayram yapacağı ortada olan CHP değil de, neden AK Parti düşünsün uçucu mühür yapmayı?

CHP yönetiminin, başarısızlıklarını, seçmeni komplolarla uyutarak kapatma stratejisini anlayabiliyorum. Ama sürekli AK Parti seçmenini bilimsel olmamakla, hurafelere filan inanmakla suçlayan insanların; Muharrem İnce’nin kaçırıldığına, ailesinin birilerinin elinde olduğuna bu kadar kolay inanabilmesi tuhaf değil mi? Burası Gotham şehri değil ki; hikaye de fantazma dünyasının karanlık çağlarında değil, Türkiye’de ve şimdi geçiyor.

Doğrusu, bendeniz bu kitlenin de söylenen yalanlara, yapılan manipülasyonlara, -gerçeğin ne olduğunu bilebilecek durumda olmalarına rağmen- inanmak istediği için inandığı düşüncesindeyim. Nitekim, hem seçime beş kala, kafayı çekerek Cumhurbaşkanı’na küfür edip, hem seçim sonucunu şampanyayla kutlamayı vaat ederek “ayak kokusundan kurtuluyoruz” diye neşe saçmak tam da bu tipolojiyi tarif eden hareketler. Sonuçlar ortaya çıktıktan sonra, CHP’nin adayı da bizzat, “Adam kazandı” dediği halde, “Aslında biz kazandık, İnce tehdit edildiği için öyle konuştu” şeklinde algı yapan ya da yapılmış algıyı devam ettiren, yayan da aynı kitle. Seçim sonuçlarını, günler sonra kabul edebildikten sonra ise, bu kez de “Ben senin daha iyi yaşaman için, uçak bileti alıp gidip oy kullandım, artık ne halin varsa gör” dedikleri AK Parti seçmenine bu kez açıktan “koyun, çomar” demeksizin hakaret eden de aynı grubun mensupları.

Kendileri yani, üsttencilikte zirve, hadsizlikte doruk, küstahlıkta uzay oldukları halde, kıymeti bilinmemiş çilekeş millet sevdalısı rolünün de hakkını kendi sarmal rutinlerine, küçük dünyalarına dönmeden önce giderayak verdiler. Yine burnu yere düşse eğilip almaz modunda, elbette karşı dağları ben yarattım tutumunda.

Seçim gecesiyle ilgili çeşitli söylentiler, teoriler var ama bunlar açık değil; açık olan o gece seçimin asıl kaybedeninin bu rezillik olduğu. Hem partisi tarafından kaybettirilmiş, hem de kaybettirilmeye gönüllü olmuş o kitleyi “loser”dan daha iyi karşılayacak bir kelime de bulamıyorum. Ve son olarak CHP seçmeni dediğimiz ve milyonlarca insandan oluşan koca bir toplumsal grubu tek bir yazıyla harcama niyetinde değilim elbette, ama hepsinin aynı olmadığını kabul etmekle birlikte, CHP seçmenine rengini verenin bu güruh olduğunu söylemeliyim. Üzücü gerçek bu!

#CHP
#Muharrem İnce
#Muahlefet