3’üncü büyük savaşa güle-oynaya gittiğimiz söylenemez ama ‘vurdum-duyar’ olduğumuz da iddia edilemez herhalde…
Türkiye için de söylemi-yorum; bütün ülkeler konuşuyor, kimse birbirini duymuyor. Bu halleri biliriz; ilk bomba düştüğünde o sis bir anda dağılır, ‘ışık’ olur, oraya doğru yürürsünüz. Yani savaşın ‘kafası sonra gelir’!..
İlla topyekûn kül olmak şart değil. Dünyanın farklı bölgelerinde ama birbirine bağlı/ilişik savaşlar da 3’üncü savaş demektir. Yıkımı eş olur. Çünkü
küresel ve eş zamanlı savaşlar silsilesi ile klasik manada Dünya Savaşı’nın şartları artık aynı ve mevcut…
fazlasıyla var. Cari gerilimlerde hatta pandemi döneminde birbirlerinin malına/parasına çökmeyle başlamışlardı. Şimdi ittifaklar içinde haraç kesmeler başladı. Başta ABD olmak üzere, ekonomik balonların patlayacağına yemin edip, ‘2025’ diye tarih veren çok ekonomist var. Makro/temel parametre grafiklerini burnumuza dayayıp, “savaş demek bu savaş” uyarmaya çalışıyorlar…
mebzul miktarda. Ukrayna ve Gazze taraf ülkeler kadar bölgenin, dünyanın canına okuyor. Yayılma risklerini söylemeyen yok. Herkes, ‘kıvılcıma bakar’ diyor ama kıvılcım bunlar zaten. En anlamayan bile bir düzine yanıcı coğrafya sayar. Artı, silahlanma yarışı. Kimse bir defa satmakla durumun kurtulmayacağını biliyor. Askerî savunma kompleksi öyledir, ‘ürünler’ tüketilsin ister.
‘Tanrıyı kıyamete zorlama’nın liderleri, İsrail de öyle ABD de öyle, zıvanadan çıkmış durumdalar ve ABD Başkanlık seçimlerinin hazırdaki adayları zaten bu demek. İnanıyorlar! Bu tür akılların yapmaktan çekineceği hiçbir şey yoktur. Bu konu açıldığında aklıma 1990 tarihinden kalan o video geliyor; hani baş-hahamın Netanyahu’ya, “Mesih’in gelişini hızlandırmak için bir şeyler yap. Bugün gelmesi için. Belli ki yeterince çalışmıyorsun” dediği. Bunları marjinal kesitler saymamak lazım. Sayıları değil,
önemlidir!
dünyanın yerleşik enerji akış yolları ve hakimiyetinde de kökten değişimler yaşanıyor. S.Arabistan veya OPEC+’ın tavırlarındaki değişimi, siyasetlerinin bir uzantısı olarak değerlendirebilirsiniz ama küresel müesses nizamın örneğin “petro-dolar” gibi taşıyıcı sütunlarını bozması Batı hegemonyasına bir tür meydan okuma ama, aynı zamanda, “
”yi kurmaya çalışıyorlar. “Temiz enerji” ismi verilmesinin anlamı yok. Hayata geçirilmesi için yıllık 2 trilyon dolar yatırım gerekiyor. Kimsede olmayan bu para nereden çıkacak? Almanya’daki Yeşiller Partisi güzel örnektir; “temiz enerji için savaşı destekliyorlar”! Ve enerji de 3’üncü savaşın alametidir…
: kör-topal fark etmez; bugün dünya hâlâ Batı sistemine yaslanıyor. Yaslanıyor da asıl o sallanıyor. ABD ve Avrupa’nın ürettiği uluslararası düzen, kendini yaratan ve ayakta tutan tüm kolonları/değerleri bizzat kendi yiyor. Sadece BM veya Uluslararası Adalet mekaniğinden bahsetmiyorum; o sistem, İsrail-Filistin meselesinde dünyanın önüne her gün yeni havuçlar koyarak ve zamana yayarak binlerce insanı öldürüyor. Durdurma gücü olduğu halde kıpırdamayanlar katilin ortakları. Onlarca ülke de paralize olmuş gibi sadece izliyor. İşte “sisli kafa” bu. Ve Vertigo’dur; ‘figuratively a state in which all things seem to be engulfed in a whirlpool of terror’ diyorlar, ‘mecazi olarak her şeyin bir terör girdabına kapılmış göründüğü haldir”. Görüntüye kapılmayanlar kıymetlidir…
sıra dışı bir yükseliş/sıçrama var, hepsinde değil, özellikle birinde, o biri diğer hepsini yükseltiyor, daha doğrusu yükseltir görünüp hepsini yönetme potansiyeli geliştiriyor. Yapay Zekâ, devletleri şaşırtmış görünüyor, şaşırma biraz da korkma halidir, küresel güvenliği tek başına etkileyebilecek bir “aklın” kimin elinde olacağı/kalacağı rekabeti de, 3’üncü savaş için sebep oluyor. Sadece sebep değil o savaşın bizzat silahı olmak anlamına geliyor.
, bu teknolojinin ardındaki
yapısına baktığınızda da, ellerinde milyon, milyar değil, trilyonlarca dolar tutan/yöneten yatırım şirketleri ortaya çıkıyor. ‘Nvidia’! Bayrak yarışının son düzlüğünde atağa kalkmış gibi o da şimdi ortaya çıkıyor? Beteri, iki, üç ve beşinci maddelerle bağlantılılar. Bazen paralel bazen düşman olarak!
Birçok bilim insanı, uzman, çeşitli ülke liderleri gibi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da, “3’üncü Dünya Savaşı’nı yakın risk olarak görmesi”ne, medyanın yaz günü izlenecek bir şey bulduk şehvetiyle üzerine atladığı bu konu çocuk oyuncağı değil. Doğru-dürüst konuşulmalı. Kimin elinde kaç uçak/tank var istatistiklerini gösteren grafikler izlenirliğe hoş gelebilir ama o da işte aynı sisli kafadır…
Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin günlük rutinidir her riski görüp, tehdide uygun hazırlık yapmak. Esasen, yıllar öncesinde Ankara’dan görülüp, MGK kararlarına girmiş hazırlıklardan bahsediyoruz. O gün stratejik paragrafları atlayıp, şimdi ‘kimin elinde kaç nükleer bomba var’ cetvellerini bininci kez yayınlayanlar, dünyada olduğu gibi bizde de akıllara felç indirmeye-bilmeden-el veriyorlar…
Uyuşma/uyutma yüzünden kimse de çıkıp,
“TSK, 3’üncü dünya savaşına hazır ama kime karşı”
diye de sormuyor!
Ukrayna savaşında ‘ortada’, Gazze’de İsrail’e karşı durup, büyük savaşta hangi cephede mevziye yatacaksınız? Balkanlar, Hazar, Ortadoğu, Karadeniz, Pasifik, Afrika’da safınız neresi olacak? Her geçen gün ‘seçiminizi yapın’ diye sizi zorlayacaklar. Kimi çatışmalarda pozisyon korumak nispeten kolaydır. Temmuz ayında yapılacak NATO zirvesinde bu bağlamda alınacak/açıklanacak kararlarda nerede olacaksınız?