Pakt!

04:003/08/2024, Cumartesi
G: 3/08/2024, Cumartesi
Nedret Ersanel

Küresel hercümerc içinde en açmaz görünen sorunların çözümüne, en azından bu krizlerin neresinden/nasıl tutulması gerektiğine ilişkin yaklaşımlar bile üzerinden atlanıp geçilen, fark edilmeyen cümlelere dönüşe-biliyor… Hatta kendi Dışişleri Bakanınızın tespitlerini, çıkış yollarına ilişkin, yeni, şümullü, açık haber değeri olan okumalarını dahi ıskalayabiliyorsunuz… Filistin’de yaşanan İsrail soykırımı üzerinize doğru sıçramaya başladığında, Tahran’da yaşanan suikastla birlikte Lübnan ve Suriye’ye


Küresel hercümerc içinde en açmaz görünen sorunların çözümüne, en azından bu krizlerin neresinden/nasıl tutulması gerektiğine ilişkin yaklaşımlar bile üzerinden atlanıp geçilen, fark edilmeyen cümlelere dönüşe-biliyor…

Hatta kendi Dışişleri Bakanınızın tespitlerini, çıkış yollarına ilişkin, yeni, şümullü, açık haber değeri olan okumalarını dahi ıskalayabiliyorsunuz…

Filistin’de yaşanan İsrail soykırımı üzerinize doğru sıçramaya başladığında, Tahran’da yaşanan suikastla birlikte Lübnan ve Suriye’ye doğru atağa kalktığında, Amerikan Kongresi’ndeki alkışlar Ortadoğu kuzularının sessizliğiyle buluştuğunda, aslında çözümün olaylarda değil, tüm bölgede olduğunu daha çok fark etmeye başlıyorsunuz. Çözüm bulamadığınızda parçadan uzaklaşmak, sorunun bütünde olduğunu gösteriyor. Tabii göz müsaitse…

***

Herkes gibi Ankara da, İsrail’in sınırsız “cesaretinin” arkasında ABD olduğunu görüyor. Görüyor ama bir farkla; Amerika’nın siyonizme yaklaşımını “şartlanmışlık” olarak tesbit ediyor ve bu doğru esasında kangrenin de sebebi. Çünkü ‘şartlanmışlık’, yaklaşımınız ne kadar doğru, sabırlı ve iyi niyetli olursa olsun, muhatabınızın ‘çıldırtıcı’ bir körlük ve sağırlıkla sizi dondurması demek…

Hırsızın çalarken çekilmiş fotoğrafını gösterdiğinizde bile, “sizin makinanız yanlış çekmiş” yanıtını alıyorsunuz ve ağır bir çaresizlik çukuruna yuvarlanıyorsunuz…

Önce de yazmıştık, sonunda iş şuraya gelir; kendi siyasi ikballeri uğruna Gazze’de bebek bedenlerine basıyorlar ve kendilerini şartlandıran sahiplerini de Kongrelerinde ayakta alkışlıyorlar.
Alkışladıkları aynadaki suretleridir.
Haliyle herkesin eli-kolu bağlanıyor. Bağlanmakla da kalmıyor, size sirayet etmesi çok muhtemel yangının alevleri yüzünüzü yalamaya başlıyor…

***

Böylesi halde çözüm bulmak da, bulamadığınız durumda çözüm üretmek de mümkün görünmüyor. Hakan Fidan’ın geçtiğimiz perşembe günü verdiği bir röportajda, ‘sınırlı’ tuttuğu da anlaşılan, ama “nedir” diye üzerine gidilmeyen bir cümlesini açılışa alarak Türkiye’nin yürüttüğü “bölgesel” adımlara giriş yapalım, aynı zamanda ‘tehlikenin’ tarifidir…

“Bölgenin yaşanan olayların geldiği durum endişemizi çok daha artırmış durumda. İsrail’de söylenen sözleri dinleyen yok, kulaklarını kapatmışlar. Uluslararası sistem İsrail’e bir şey söylemekten aciz durumda.
Ne zaman uluslararası sistem bir duvara toslar, büyük bir kriz yaşar ondan sonra İsrail’le geliştirdiği ilişkiyi gözden geçirir. Bunun dışında ben bir önleyici adım atılmasını açıkçası mümkün görmüyorum”…

Bölgenin ve dünyanın zaten savaşlar üzerinde yaşadığı, çok sayıda irili ufaklı ülkenin iç çalkantılarla, dünyanın ekonomik belirsizliklerle boğuştuğu bir dönemde, Sayın Fidan’ın “duvara toslamak ve büyük bir kriz” olarak beklediği nedir? Keşke sorulsaydı.

Bakan’ın kısa süre önce olası bir ‘3’üncü büyük savaşa’ atıf yaptığı da anımsandığında, çözümün dahi “düzenin duvara toslamasıyla” tarif edildiği muhtemel durum nedir?

Bu işin birinci kısmı…

***

İkinci kısım da, sorunlara tek tek değil, kökten ve toptan, kapsayıcı çözüm bakışıyla yaklaşmakla ilgili…

Ortadoğu ‘genelinde’ bu ne/nasıl olabilir?

Yine hatırlatalım; Türkiye-Suriye normalleşme girişimlerinin geliştirilmeye çalışıldığı bu dönemde, bir seri bölge ülkesinin ve kimi bölge dışı ülkelerin bu adımları desteklediğini paylaşmış hatta bir liste de çıkarmıştık; Mısır, Irak, BAE, S. Arabistan, Katar, zaten Türkiye, Rusya ve Çin gibi…

Buna Sayın Fidan’ın yurt dışına yaptığı ziyaretlerdeki konuşmalarının satır aralarında yaptığı bazı göndermeler eklenmiş, ben dâhil sayısı iki-üçü geçmeyen gazeteci de, “burada yeni bir şey mi var” mealinde yazılarıyla ilavelerde bulunmuştu. (“Dışişleri Bakanı Fidan’dan bölgede yeni ‘güvenlik ittifakı’ çıkışı”, 31/07, S.Ergin, Hürriyet.)

“Şunu önceliyoruz; sadece Türkiye’yi değil, bölgemizi de bir istikrar adasına çevirmenin yollarını arıyoruz. Bunun için ekonomik düzen kuruculuk, ekonomik işbirlikleri çok önemli. Bölgemizdeki ülkelerde eğer istikrarsızlık oluşturucu bir durum varsa, bizden destek istendiğinde her zaman vermeye hazır olduğumuzu da söylüyoruz. Bir de; bizim bölgemizin kronik bir sorunu var;
bölgedeki devletler ne birbirlerine çok fazla güveniyorlar ne de dışarıdaki hegemonun tasallutundan beri olabiliyorlar. Bunu kökten çözmenin yolu, açıkçası; bir güvenlik platformu, bir güvenlik paktı oluşturmak. Aslında kendi güvenliklerini kendilerinin sağlayacağı, birbirlerine tamamıyla güvenebilecekleri bir bölge güvenlik paktı/platformu oluşturdukları zaman ne dışarıdan gereksiz müdahalelere açık hale gelirler ne de birbirlerine karşı istikrarsızlık üretirler”…

Bu kadar açık söylenmesi ilktir. Henüz bedenlenmemiştir ama ilerleme var demektir, çözücüdür. Geniş kapsamlıdır!

Anlaşılıyor ki,
Cumhurbaşkanı planın hamisidir, desteği bulunuyor hatta müstakilen üzerine eğiliyor.
Birçok ülkeyle konuşulduğu, görüşüldüğü de kuvvetlice hissediliyor. Kümeler değil hepsidir! Yapılacak çok işi, el tutan bir ton mevzuatı olduğu belli. Kaldı ki birçok ülkenin iç sorunları da adımları ağırlaştırabilir. Ama kıymeti tartışılmaz.

Özüne bakıldığında; bölgenin kaderi haline gelmiş iç çatışmalara ve daha önemlisi, dışarıdan yapılan girişimlere set çekme potansiyeli vadettiği ortadadır. Bölgenin bağımsızlaşması üzerinedir ve dahi “güvenlik” dendiğinde, üniforma da olacağından hayli tartışmayı ve tuzağı da üzerine çekeceği aşikârdır.

İşte bölgenin tümü için bir çözüm/çıkış yolu olarak özgün aklın kurulduğu da, bir samimi davet olduğu da ortadır.

#Gazze
#Filistin
#Soykırım
#İsrail
#Netanyahu
#Nedret Ersanel