Pazar akşamı Fransa İçişleri Bakanı’na “veba virüsü” gönderilmesi Batı’nın vesikalığını ancak bu kadar iyi kareleştirebilirdi…
Olimpiyatların açılış seremonisi ‘ortaçağa dönüşün’ en açık sembolizmini oluşturdu ve-dahî mevcut dünya haliyle ancak bu kadar uyumlu olabilirdi…
***
Mesela, LGBT gösterisi! Bunun, ‘Son Yemek’ tablosuyla birlikte işlenmesi bu konulara meraklı kesim açısından daha derin anlamlar da üretti ama ‘orijinalinde’ masada oturanlardan birinin “erkek mi kadın mı” olduğu tartışmaları özelinde de okunabilir; öykünün başladığı ve günümüzde bağlandığı yer açısından da manidar sayılabilir…
***
Kendileri dışındaki dünyanın nasıl olması gerektiği konusunda bir yönetici elitinin fikri olsa da, Batı’nın “etraflarında” ne olduğunun farkındalığını yitirdiğini görmüş bulunuyoruz. Çok önemlidir, bir anlamıyla, ‘kendi kuyusunu kazma’ sayabiliriz…
Netanyahu’nun Kongre’de alkışlarla karşılanmasını, kendisine kırmızı halılar serilmesini de, ki normaldir; ‘kan izini göstermez’, aynı kontekste yerleştirebiliriz. Dünyanın gözleri önündedir!
Cumhurbaşkanı’nın dört gün önce dillendirdiği, “2’nci Dünya Savaşı’nın galiplerinin ekonomik, siyasi, askeri ve diplomatik çıkarlarını korumak amacıyla kurulan kürsesel sistem miadını doldurmaya başlamıştır” sözlerinin Batı sosyolojisi ve kültürü bağlamında da nasıl bir çürümeye denk geldiği işte yukarıdaki “haldir”…
Uzatmayalım, Rönesans kabullerinin dibini dahi kazır bu gidiş ve çıktılarını da, yani “insanın yüceltilmesini, meydan okumasını”, ‘secularisme’yi de beraberinde götürür. E, daha nasıl orta-çağ olur ki?
Hasılı; korkuları, hırçınlıkları aslında Batı değerlerinin sendelemesi/tökezlemesi değil, düzenlerinin/pastalarının elden gitme ihtimalidir…
***
Gelelim Türkiye-İsrail “ilişkilerinde” yaşanan son duruma…
Cumhurbaşkanı’nın, “oraya da gideriz” çıkışıyla gelişen, Tel Aviv’in Ankara’ya “Saddam”ı, Ankara’nın Tel Aviv’e “Hitler”i gösterdiği aşamaya…
Batı bağlantılı politikaların yıllar sonra önümüze hangi faturalarla geldiğinin örneklerinden biri bu. Irak’ı da vermemek gerekiyordu, Libya’yı da, yani Saddam’ı da Kaddafi’yi de…
Mısır, Irak, BAE, Katar, S. Arabistan, Rusya, Çin ve tabii Türkiye, Suriye ile normalleşmeyi destekliyorlar. İsrail’in Gazze’den sonra Kuzeye yürümesi de bu akımı teşvik ediyor…
ABD’de de bu konuda kalem oynatan ikazlar görünür olmaya başladı. Suriye politikasının gözen geçirilmesi, Amerika’nın bölgeden atılması ihtimali, Türkiye’nin Suriye’de ‘son perdeyi’ açmak üzere olduğu vurgulanıyor. (‘Erdogan’s outreach to Assad may signal final curtain on Syria War’, 29/07, Responsible Statecraft.)
İşte Cumhurbaşkanı’nın İsrail’e yönelik son çıkışı bu konjonktürü hem arkalıyor hem baskısını artırıyor. Yoksa savaş filan ilan etmiyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.