Mavi hap, kırmızı hap, turkuaz hap…

04:0021/09/2024, Cumartesi
G: 21/09/2024, Cumartesi
Nedret Ersanel

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamalarıyla Türkiye’nin BRICS’e başvurusu resmî olarak teyit edildi ve nedenlerini de öğrenmiş olduk… Bakanın açıklamalarını sadeleştirirsek, 1,5 nedeni var; birincisi, Türkiye’nin bir “ küresel güç matrixi ” çıkardığı, buna bakarak, çok kutupluluk üzerinden hareketlerini düzenlediği anlaşılıyor… Anlaşılıyor ki, başvurunun sebep-sonuç ilişkisi yalın bir gerçekliğe yaslanıyor; Batı güç kaybediyor, Doğu güç kazanıyor. Yükseliş parametreleri içinde ekonomi de var,

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamalarıyla Türkiye’nin BRICS’e başvurusu resmî olarak teyit edildi ve nedenlerini de öğrenmiş olduk…

Bakanın açıklamalarını sadeleştirirsek, 1,5 nedeni var; birincisi, Türkiye’nin bir “
küresel güç matrixi
” çıkardığı, buna bakarak, çok kutupluluk üzerinden hareketlerini düzenlediği anlaşılıyor…

Anlaşılıyor ki, başvurunun sebep-sonuç ilişkisi yalın bir gerçekliğe yaslanıyor; Batı güç kaybediyor, Doğu güç kazanıyor. Yükseliş parametreleri içinde ekonomi de var, enerji de var, silahlı kuvvet de var, jeopolitik de var. Yolu da daha var ama onu da, “içine girince göreceğiz”…

Bir evvel, ‘Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusu küresel bağlamdan bağımsız ele alınamaz’ yazmıştık, şimdi, Türkiye’nin,
küresel güç merkezleri”ni ölçerek bu kararı aldığı teyit edilmiş oluyor. Doğru yerden devam edelim…

Batı’nın eridiği teşhisi içinde Türkiye-AB ve Türkiye-ABD ilişkilerinin ayrı yeri olduğu aşikâr. O da buçuk nedeni oluşturuyor; “AB ile ekonomik entegrasyon tam üyelik ile taçlandırılsaydı, böyle bir arayış içinde olmayabilirdik”…

Yani Batı’ya küskünlük var. İleri giderek, tükenmişlik de var. Yalnız, buna bakarak bir aralık yoklayanlar olabilir, “dinlensen geçer” gibilerinden, çocukluğun alemi yok; “Avrupa’da aşırı sağ yükseliyor, iktidara gelirlerse Türkiye-Avrupa ilişkileri nasıl olur” sorusuna Sayın Fidan,
“fark etmez çünkü, zaten bize iktidarlarında hep aşırı sağ varmış gibi davrandılar”
yanıtını veriyor.

Türkiye sadece kırgın değil, aynı zamanda kızgın!

***

“Buçuğu”, üye olsak başvuru olmazmış gibi de okumamak lazım;
Türkiye, AB’ye üye olsaydı da, bu matrix yüzünden Doğu’yla ilişkilerini tanzim etmek zorunda kalacaktı
. Kaldı ki bugün bıraksalar Avrupa ülkeleri de mesela Çin’le ilişkilerini, Orta Asya ilişkilerini iyice sıkılaştıracak. Çok kutupluluk çalışacak, Doğu daha çok siyasi ve ekonomik pay alacak, siyasi ve jeopolitik sonuçları olacak…

Yine aynı nedenle, şu an dünyadaki krizler ABD Başkanlık seçimlerinin sonuçlarını belirleyici sayarak bekliyor ama oradan da hangi aday kazanırsa kazansın mevcut dalgalanmaları süt-liman edecek sonuç çıkamaz. Bu beklenti eski alışkanlıklara yaslanıyor, hepsini terk etmek lazım…

***

Bir örneğini/teyidini NATO Genel Sekreteri Stoltenberg veda konuşmasında verdi; ‘İngiltere ve Türkiye olmadan Avrupa kıtasının güvenliği olmaz’ dedi. Bizim matbuat da övünç/gurur manşetleri yaptılar bundan…

Peki, İngiltere Brexit’le Avrupa’dan tüyerken ve Türkiye, Avrupa tarafından biteviye eziklenip, dışarı itilip-kakılırken neredeydiniz? İlahi tesadüf mü bilemem, Stoltenberg’le neredeyse aynı saatte Brexit kelimesi jeopolitik tahlil olarak Sayın Fidan’ın ağzından çıktı. Kaldı ki, Ankara bu gerçeği bas bas bağırmadı mı zamanında? Şimdi de durum aynı. AB milim kımıldamıyor.
Taktik ihtiyaçlar için Türkiye el altında bulunsun, jeopolitik gerçekliklere gelince ı-ıh!
Konuşmasında Hakan Fidan, “Türkiye’yi kaybettiniz”e kadar getirdi lafı, hatta ağzından da çıktı bu kelime! Diplomatik incelik gereği sonra yumuşattı ama mevcut hal zaten bu…
Ve bir takvimlenmiş tarihi gerçeklik daha: ta 2008’den başlayarak bu işin tavsamaya başladığını düşünüyor Ankara. Evet,
yetkililerin ağzından, “AB üyeliği hedefimiz”dir cümlesini duyuyoruz ama bunun artık geçiş döneminin sancılarını ayarlama, komplikasyonları önleme esnekliği olup-olmadığını da akla getirmeliyiz…

***

Aynı kontekste, Türkiye’nin “yeni jeopolitik rütbesi”nin yüksekliğini vurgulamak adına, Sayın Fidan’ın Ukrayna-Rusya savaşındaki son durum tahlilindeki bir farklılığa bakmak gerekiyor…

Şu sıralar püskürtülmeye çalışılan Kursk istisna ve/veya müzakere masasında koz yaratma girişimi kabul edersek, savaşta bir donma halinin yerleşik hale geldiği, bunun da zaman içinde “yeni bir sınır veya yeniden bir sınır” üretme potansiyeli barındırdığı gözlemleniyor…

Bu ne demek; Batı’nın Doğu’ya yönelik olarak “sınırlandırılması”, Rusya’nın da eski ve yeni müttefikleriyle Ukrayna’nın kaybettiği topraklar dahil yeni sınırları olduğu, adı konulmasa da bir tür “demir perde”nin yeniden çekilebileceği şeklinde kıymetlendirilebilir.
Demir Perde-II’nin Türkiye bölümünde ne olacağı herhalde düşünülmeli!

Ukrayna-Yunanistan-Güney Kıbrıs-İsrail hattı-ihtimali ve buraya yapılan askeri yatırım konusunda Ankara’nın hazırlık ve planları ne olmak lazımdır?

***

Aynı zincirin baklalarından olmak üzere, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve 15 Temmuz döneminin büyükelçisi John Bass’ın ziyareti de bu baptandır…

Tercüme ediyoruz ki adamın söylediği, “
biz Irak ve Suriye’de kalıyoruz arkadaş, yani PKK/YPG de kalıyor, siz bu normalleşme işlerinde, Rusya ve İran için ne yapmayı düşünüyorsunuz bakalım
”dır…

İsrail’in, Gazze-Batı Şeria-Lübnan-Ürdün-Suriye ve sonrası (!) yolundaki ilerleme aklıyla cem edildiğinde, bu mesaj, cepheleri yönetmesinde Türkiye’ye stres yüklüyor…

Güneyimizdeki bu haritayı alıp, yukarıdaki küresel güç
matrisine
yerleştirdiğimizde de, sadece bizim değil, bölge oyuncularının da artık karar vermesi gerekiyor…
Mesela, İran-Türkiye ilişkileri. Terör devletinin İran sınırından Akdeniz’e ulaşmasının önünü keserken,
İran’ın Akdeniz’e ulaşma yolunu ve ortaya çıkaracağı jeo-politik gerçekleri hesaba katmalıyız
! Tahran bize Akdeniz kartını açıyor ve Irak’ta terör örgütü üzerinden ABD’yle zımnî ittifak kurup ilerlemeye çalışıyorsa,
Hazar’ın da kendi başına aynı derdi hatta daha büyüğünü açacağını hesap etmeli
. Aslında etti de, “bölgemizde jeopolitik değişiklik istemiyoruz” lafı odur…

Tamam, her iki başkent yüzyıllardır barış hattı olan sınırın kıymetinin farkında ama bir başka tür mücadele devam ediyor! Kapıları açık tutuyoruz İran’a. Ama cereyan yapıyor bölge!

#Hakan Fidan
#Türkiye
#BRICS