Labirent…

04:0023/03/2024, Cumartesi
G: 23/03/2024, Cumartesi
Nedret Ersanel

Türkiye’nin teröre yönelik müstakbel Irak operasyonu ve olası komplikasyonlar dahil ‘muhtemel sonuçları’ geniş çaplı tartışılıyor… Terör örgütünü ‘bitirici/ezici’ boyutuna ilişkin güçlü açıklamalar kadar, geniş bir alanın jeopolitiğini de değiştirme kapasitesi bulunan adımın alenen ilanı, ‘duyduk duymadık demeyin’ ve ‘sonradan kimse ağlamasın’ anlamına geliyor. Aynı zamanda ‘tartma’dır ve dikkat, şu ana kadar herhangi bir ülke açıktan itiraz etmedi/edemedi! Yerel seçimler, Cumhurbaşkanı’nın nisan


Türkiye’nin teröre yönelik müstakbel Irak operasyonu ve olası komplikasyonlar dahil ‘muhtemel sonuçları’ geniş çaplı tartışılıyor…

Terör örgütünü ‘bitirici/ezici’ boyutuna ilişkin güçlü açıklamalar kadar, geniş bir alanın jeopolitiğini de değiştirme kapasitesi bulunan adımın alenen ilanı, ‘duyduk duymadık demeyin’ ve ‘sonradan kimse ağlamasın’ anlamına geliyor. Aynı zamanda ‘tartma’dır ve dikkat,
şu ana kadar herhangi bir ülke açıktan itiraz etmedi/edemedi!

Yerel seçimler, Cumhurbaşkanı’nın nisan ayında gerçekleşecek Irak ziyareti, ardından da harekât sıralaması yapılıyor. Ancak siz günlük gazetelerle, akşam ekranlarının hararetine çok bakmayın. Çünkü devlet yönetenler daha soğukkanlı ve ölçülü açıklamalar yapıyorlar…

Konunun stratejik boyunu, jeopolitiğini anlamak için uzun uzadıya analizlere gerek yok. Tartışmanın ilk 20 dakikası içinde konuyla direkt ilgili
en az 20 ülkenin
adı zikrediliyorsa bu
sadece askeri bir harekât değildir!

CEVAPLARINDAN DAHA TEHLİKELİ SORULAR…

Somali’den Ukrayna cephesine, Karadeniz, Balkanlar ve Doğu Avrupa dahil, Azerbaycan-Ermenistan’dan Basra’ya, İran’dan Çin’e, Körfez ülkelerinden Kızıldeniz’e, İsrail’den Cebelitarık’a, Mısır’dan Yunanistan’a, Suriye’den ABD-Rusya’ya dalgaları vuracak bir adımdan bahsediyoruz…

Kimileri çıkıp Irak’ta gerçekleşecek operasyonun bu çapta etkisini abartılmış jeopolitik diye tarif edebilir.
Allah’tan Türkiye artık belli çapın altına konuşmuyor
. Kaldı ki, daha Türkiye-Irak sınırının birinci santiminde işin nerelerden izlendiğini anlıyorsunuz…
En “sıkıştırılmış” haliyle 3-5 basit soru dahi, işin ne kadar gıllıgışlı olduğuna sizi ikna eder;
Bir
, İran bu işe ne diyor ve Tahran’la konuşuldu mu?
İki
, ABD, Irak’ta PKK’yı terk mi etti?
Üç
, ABD, Irak ve Suriye’den çekiliyor mu?
Dört
, Kalkınma Yolu, bir ulaşım/enerji/iletişim hatları yolu olmakla beraber aynı zaman bir kuşatma hattı mı?
Beş
, muhatabı aynı zamanda Çin ve Rusya mı?
Altı
, İsrail’in bu denklemde rolü var mı?
Yedi
, Mısır-Türkiye hattı, Irak-Suriye coğrafyasında ve Tahran’da ne ifade ediyor?
Sekiz
; Türkiye’nin olası tuzaklara çekilme ihtimali var mıdır, nelerdir?
Bunlar dahi işin alfabesidi
r. Ne İngiliz vardır ne Fransız. Putin bile Türkiye ziyaretine başlamamıştır. Zamanlı/zamansız tek bir değişken bile soruları da cevapları da dönüştürüverir. Örneğin, Trump kazanırsa? Örneğin, Kiev düşerse?..

BÖLGEDE GÜÇ BOŞLUĞU, KIVAM, ZAMANLAMA VAR MI?

Peki, bu denli çetrefilli işlerden, karmaşık hesaplardan tek kalemde kurtulmak, üzerlerinden atlamak mümkün mü?

Herkes bu soruya, ‘çok zor’, hatta ‘imkânsız’ diyecektir ve birçok açıdan doğrudur. Yalnız, başka sorular da var:
bölgede ciddi bir güç boşluğu görüyor musunuz?
Bu kadar ağır abinin bölgede bulunduğu bir zamanda, bölge aktörlerinin oyun değiştirici kabiliyetleri/ilişkileri, yerel figüranların dahi kitle indeksleri mevcutken tekrar soralım; bölgede ciddi bir güç boşluğu görüyor musunuz? Yanıt ‘evet’ ise, aynı zamanda bir
‘kıvam’ ve ‘zaman’ tarifi
yapmış olursunuz!
Bu halde geriye tek soru kalır; boşluğu dolduracak
güç kimde var?
Konjonktür ve güç çarpanının buluştuğu anlar doğru ve haklı hedefleriniz olduğunda ölümcüldür.
Türkiye’nin amacı doğru ve haklıdır. Geriye sadece bastığınız yere dikkat etmek kalır. Bu görev de diplomasinindir…
Bunu da örnekleyelim; PKK/YPG dendiğinde ilk akla gelen ülke ABD’dir.
ABD, Ukrayna-İsrail/Gazze-Başkanlık seçimleri üçgeninde ‘stratejik boğulma’ yaşıyor
ve en yüksek hedefi Çin konusunda istediği politikaları ilerletemedi. Bu güç boşluğu tarifidir. Diplomasi bunu tarif eder ve karar alıcıya aktarır…

Ancak aynı zamanda, mesela; Yunanistan-Türkiye ilişkilerindeki ani iyileşmeyi, İran’ın jeopolitik kaygılarındaki dramatik yükselişi, İsrail’in içinde bulunduğu hali ve çılgınlığından oluşan üçgeni de çizer ve büyük haritaya oturtup, yine karar vericiye sunar. Her bir ülke/oyuncu için bu tekrarlanır. İstihbaratla birlikte her biri için alternatif yollar, her karşı hamle için yeni yanıtlar hazırlar. Buna ‘oyun teorisi’ de denir. Milli Güvenlik pratiği böyle kurulur…

Kamuoyu ve kanaat önderleri açısından bu noktadan sonra konuyu neresinden tutacakları kendi meşrepleri ile ilgidir. İster, “gün bugündür” diyerek harekâtı haklı bulurlar, ister olası riskleri öne çıkararak temkin nasihat ederler.
Her ikisinin de aşırısı tehlikelidir!

ÇIKIŞ!..

Bu domino taşları serisinin ilk ayağı Irak olacağından, bu ülkede ilk tespit edilmesi gereken, çok sayıda iyi sıkılmamış contanın mevcudiyetidir…

Dahası her birinin baştan ve tek tek sıkılması da mümkün görünmüyor. Bu yüzden illa tüm oyuncuları ya da büyük güçleri değil, somunların sahiplerini, üreticilerini kapsamak gerekiyor. İlla dışarıda kalanları veya direnenlerin vidalarını ise Türk Silahlı Kuvvetleri sıkıştıracaktır…

Türk Dil Kurumu ‘Labirent’i, “Çıkış yeri kolay bulunamayacak kadar karışık koridorları olan yapı” olarak tarif ediyor. Stratejik labirentler de ise durum daha zordur. Çünkü mimarisi başkalarına aittir. Yani, ‘çıkış yeri’ hiç olmayabilir! Dönüp-durmakla kalmaz, tükenirsiniz! Bu halde konvansiyonel/klasik okumalar size labirenti işin başından haritalandırmanızı önerir…

Stratejik okumalar ise “labirenti sizin yapmanızı”!

#Terör
#PKK
#Irak
#Nedret Ersanel