Akışta sürpriz yok…
Dikiş yerleri atıyor ve yırtıkların çok az kısmı yamanabiliyor…
‘Baltık’tan Pasifik’e kadar’ diyerek vahşiliğe teyellenen şeytan kumaşından yeni dünya çıkarmaya çalışıyoruz ve maalesef elimize yüzümüze bulaştırmış durumdayız…
Üstelik gelişini gördüğümüz halde, bangır bangır bağırdığı halde…
Devam eden Ukrayna savaşını, İsrail’in yaptığı soykırımı ya da ABD Başkanlık seçimleri gibi takvimlenmiş rutinleri dahi “müstakil” saydığımızdan, yerkürenin ülkemizi de ‘darlayan’ basıncını aşarak yüzeye çıkmaya çalışıyoruz…
Çalışıyoruz da, ne kadar derindeyiz, ‘iskandil alan’ yok…
Mesela…
Irak’taki Kalkınma Yolu ABD’ye sorulduğunda, “her türlü entegrasyon girişimlerini destekliyoruz” diye yuvarladılar. Rusya’dan ses yok. Galiba aramız da limoni. Çin büyükelçisi ise, “katkı vermeye hazırız” mealinde bir kart attı ortaya ama.. ‘Bu stratejik projenin arkasında büyük güçler var mı, yoksa nasıl’ sorusu boşlukta sallanıyor.
Bu bir tanesi. Bölgesel vakumların, ekonomik handikapların hatta iç siyasette partilerin gelgitlerini artıran nedenlerin hep aynı küresel alametlerin tezahürleri olduğunu atlıyoruz. Çünkü başımızı kaldıramıyoruz…
O kadar çoklar ki, birer cümleden sadece başlıklarını yazmaya kalksak bunun gibi onlarca köşe cüce kalır. Hele içlerinde öyle kalın olanlar var ki…
Hâsılı, kırmızı dosyalar yığıldıkça yığılıyor.
Ama bir ucundan tutmak zorundayız…
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Avrupa ziyaretinden başlayalım…
Tabii bu Çin-Avrupa ilişkileri hakkında bir şey anlatıyor; ABD ve NATO’nun Çin’e yönelik net ve katı tavrından yükselerek gelen, Ukrayna savaşıyla birleşen süreç, bu kıtayla Pekin ilişkilerini bozdu. Bozmak istemeyenleri de ABD ‘düzeltti’. Hizaya gelmeye birçok ülke gönülsüz boyun eğdi. Bir kaç tanesi de sızlandı. İşte onlardan biri Fransa. Sırbistan nispeten. Macaristan ise özellikle Ukrayna savaşına ciddi tavır koydu…
Ajandaya baktığımızda, Ortadoğu, İran, İsrail-Gazze, Kızıldeniz başlıkları konuşulmuş. Yani Çin, Fransa’yı sadece Avrupa için değil, küresel bir aktör olarak da gösterdi/muhatap aldı. Macron’un, AB’nin stratejik özerkliğini sık dillendiren, bu anlamıyla Avrupa’da liderlik kollayan bakışını da besledi. Fransa temaslarına Avrupa Konseyi Başkanı’nın (Leyen) üçlü bir masa etrafında poz vererek kareleştirdiğini de anımsatalım…
Esasen “eski/yaşlı Avrupa’nın çekirdeği” olarak tarif edilen Paris ve Berlin’in Çin’le ilişki kurma arzuları hep var. Kısa süre önce Şansölye Scholz da Pekin’e gitmişti. Ancak ABD eziciliği karşında fazla kımıldayamadı…
Yani, ziyaret edilen üç ülkenin Ukranya konusunda ABD’nin işini zorlaştıran, elini tutan pozisyonları Çin’e iyi geliyor. Bu yüzden de Avrupa’nın özerkliğini destekliyor…
Çin, bu ülkeleri Avrupa’ya sızmanın gedikleri olarak görüyor. Bu tarif, istilacı düşman havası veriyorsa da, Pekin’in söylemi, “özerk bir Avrupa’yla eşit ve kazan-kazana yaslanan ilişki kurmak”…
Bu nedenle iki ağır/ağdalı konuyu takip gerekiyor…
Bu müesses Batı düzeninin tüm kabullerine karşı olduğu gibi, Çin’e karşı aba altından sopa göstermek anlamına geliyor. En azından Pekin öyle anlıyor. Yurt dışındaki yatırım/paraları hem Rus parasının kat kat üzerinde hem de yaklaşan ABD-Çin yüzleşmesinde bunlara el konulma riski ürkütücü…
Sanırım ‘herkese’ dersler var!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.