Ortadoğu’yu dikdörtgen düşünürseniz, köşelerinden tutuşmuş bulunuyor. Yemen, İsrail, Suriye-Irak, İran-Pakistan. Batı Asya’dan Güney Asya’ya sirayet ediyor. Dikiş yerleriydi ve köşe müdavimleri açısından hiç sürpriz yoktur…
İran ve Pakistan 17 Ocak’ta gerçekleştirdikleri ‘ortak’ askeri tatbikatta denedikleri füzeleri 18’inde birbirlerine fırlattılar. Sadece bu garabet bile işin karmaşıklığına delil yazılabilir. Tahran sadece Pakistan’ı vurmadı. Irak ve Suriye’yi de vurdu…
Sadece Ortadoğu açısından değil, küre jeopolitiği açısından da son derece önemli gelişmelerin gözlerimizin önünde cereyan ettiği açık…
‘Kuzey Kutbu’ndan Hint-Pasifik’e yürüyen yırtık’ metaforu bu köşede çok önceden ve sık kullanıldı. Şimdi adı geçen ülkeler de dikiş yerleri olarak. Şeytan Kumaşı için parçalar kesiliyor ve baştan dikilmeye çalışılıyordu ama aslında yapılan eski düzenin yamanmasıydı…
İran-Pakistan taşı, yırtığın, Akdeniz-Suriye-Irak-İran-Pakistan-Afganistan-Hindistan parseline oturuyor. Kuzeyde Kafkaslar, Türk Devletleri, güneyde Basra-Körfez-Yemen’e kadar etkisi ve bağları var…
Büyük resimde ise Kuşak-Yol Projesi’nin, ABD-Çin yüzleşmesinin, kutuplar savaşının en stratejik cephelerinden birini oluşturuyor…
Bir, İran’da Çin ve Rusya’nın, ekonomik, politik, askeri yatırımları bulunuyor.
İki, Pakistan’da da Çin’in ciddi yatırımları var ama bir yandan da bu ülkede ABD etkisi hâlâ mevcut.
Üç, Pakistan’da stratejik Gwadar limanı (Belucistan’da kuruludur!) ile İran’daki Çabahar limanı, şu an dünyadaki stratejik yollar içinde en değerli üslerden ikisini oluşturuyor. Açıldıkları/açtıkları alanlar küresel rekabetin sembolüne dönüştürüyor onları…
Dört, Her iki ülke, hem dikey hem yatay hatta stratejik çizgileri birleştiriyor. Mesela Pakistan’ın Suudi Arabistan’la özel ilişkileri var ve bu politikalarını etkileme potansiyeline sahip. İran-Arabistan ilişkisini baştan kuran ise Çin! Ortadoğu dinamiklerini değiştiren bir adımdı ve iki ülkenin BRICS üyeliğiyle birleşip ABD’nin yüzünde şamar gibi patladı.
Beş, Şimdi Tahran-İslamabad arasında patlayan kriz de aynı etkiyi Çin ve Rusya’nın yüzünde yaratmış olmalı…
Altı, Bölge politiğinin en kritik/kıymetli taşlarından biri de Hindistan. Gazze krizinde İsrail’i destekledi. Bu krizde İran’ı destekliyor! ‘Çelişki’ meselenin gıllıgışlı yapısı hakkında fikir vermelidir…
Yedi, Hindistan’ın Pakistan’la derin anlaşmazlıklarını bilmeyen yok. İslamabad Afganistan’dan da ayrıca tehdit algılıyor. Bu yüzden ateş çemberine İran’ı eklemek istemiyor. Yine de çizgisini gösterdi; Tahran’la sorun istemediğini ama sorun isteniyorsa İran’ın doğru adreste bulunduğunu ihsas etti, karşı füzeleriyle de mesajı mühürledi…
Sekiz, İran-Pakistan hattı öyle stratejik ki, ABD-Çin-Hindistan-Rusya gibi dört büyük oyuncuyu mevzilere çekme gücü bulunduğu gibi, Türkiye-Irak-Suriye-Azerbaycan-S.Arabistan-Yemen-Afganistan-hatta Türkmenistan’ı bile strese sokma potansiyeli bulunuyor. Denizleri-ki daha önemlidir-saymıyoruz bile…
Dokuz, Burada beş olayı, ‘dikkat’ listesine eklemeliyiz. a) Rusya-İran arasında tamamlanan ve imza için iki ülke Devlet Başkanları’nın buluşma anını bekleyen büyük askeri-güvenlik anlaşması. b) Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın Mesrur Barzani ile Davos’ta yaptığı görüşme (16/01) ve Yine Sullivan’ın Irak Başbakanı Sudani ile yaptığı aynı yer/tarihli görüşme. Sudani’nin önümüzdeki dönemde ABD ziyareti yapması da sürpriz olmayacaktır. c) Pakistan Genelkurmay Başkanı’nın Aralık ayı ortasında gerçekleşen Washington ziyareti. (ABD’nin Irak ve Pakistan temasları neye işaret ediyor?) d) Pakistan’da Ocak ayı içinde yapılması beklenen ancak tarihi kesinleşmeyen seçimler. e) Türkiye ve İran Cumhurbaşkanları arasında gerçekleşecek iki kez ertelenmiş zirve…
On, Bu görüşmeler, Bağdat’ın yakın tarihli, ’koalisyon artık Irak’tan gitmeli’ açıklamalarına rağmen ABD’nin bölgede kalacağını, İran’ın Irak’ın kuzeyine attığı füzelerin de; -buraya dikkat-; ya bunu kolaylaştırdığını ya da buna reaksiyon gösterdiğine işaret ediyor. Uzmanlar olayları farklı/zıt yorumluyor, hangisinin haklı olduğunu zaman gösterecek…
On bir, Uzmanların zıt açıları tuttuğu ana soru; İran’ın, Irak-Suriye-Pakistan’a fırlattığı füzelerin, ABD-İsrail politikalarına mı yaradığı, yoksa ABD ve İsrail’in İran’ı hedefe oturtan yeni kuşatma politikalarına ön alma/diş gösterme mi olduğudur…
On iki, Füze saldırılarının tazelediği diğer korkutucu konu, ‘nükleer silahlar’ meselesidir. Pakistan’ın ezeli düşmanı Hindistan gibi nükleer silahı bulunması, nihayet İsrail’le birlikte İran’ın da bu eşitliğe ulaşma arzusu/hatta ulaştığı imaları yeniden gündemdedir. Beyaz Saray’ın Başkanlık seçimleri nedeniyle Trump’a yüklenmesi olarak da okunabilecek, “ABD’nin İran’la nükleer silah anlaşmasından çekilmesi bizi kötü duruma soktu. İran nükleer çalışmaları bir kutunun içine hapsedilmişti. Şimdi bu kutunun dışında” mealindeki yeni açıklaması, “Pandora Kutusu’nun açıldığına” yönelik vurgu mudur?
On üç, İran’ın füze atakları, Türkiye’nin Irak ve Suriye’de terörle mücadele gündeminin ortasına geldi. Türkiye-Pakistan ilişkilerini anlatmaya da gerek yok. İki ülke arasında gerilimin tırmanmasından rahatsızlığımız açık. Dışişleri Bakanları seviyesinde yaptığımız telkinler de bu yöndedir. Ancak, yeni jeopolitik kurulurken, Türkiye’nin olası savaşta nasıl bir yer tutacağını İran’ın anlaması gerekiyor. Nasıl Pakistan, bir de İran’la uğraşmak istemiyorsa, Tahran da Türkiye ile uğraşmak zorunda kalmasın! Bunu Ankara da istemiyor. Neden istemediği esas odağın gözden kaçırılmaması ile ilgilidir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.