Bunu sindirelim önce…
Dünya jeopolitiği boşlukta sallanıyor…
‘Güvende hissetmeme’ duygusu verebilir bazılarına. Ama onlar başından beri bu topraklarda kendilerini oynatacak ipleri, ‘Puppet Master’ olarak da hep büyük güçleri aradılar…
Türkiye’de bu ipler kesiliyor. Boşluğa düşüyorlar. Onların ‘kaos’ dedikleri ipsizlik. Kaos yayıldıkça düşüşleri hızlanacak…
Cumhurbaşkanı’nın, ‘daha adil bir dünya mümkün ama ABD ile değil’ atağı, bu tahayyülün ‘Ankara stratejisi’ olarak uygulandığını gösteren sayısız işaretlerden biri mi?
Ve bu açıklamadan iki gün sonra, ‘Başkan Biden Erdoğan’ı arayacak’ mealindeki haberlerin muştuladığı ne?
‘Amerikasızlık ihtiyacı’ Türkiye’de hep konuşuldu ama gerçekleşme ihtimali bir o kadar korkutucu bulundu. Hâlâ da korkuyorlar. Bu yüzden, son umut tutunabildikleri her Batı vaadine, muhtemel ziyaretine deli gibi sarılıyorlar…
Mesela bir tanesini savaş uçaklarının alımında izliyoruz; Amerika’nın F-16’ları vermek zorunda olduğunu, çünkü Ukrayna’da Rusya’nın kazanacağının anlaşıldığını, bunun da Avrupa’da, askerî yükseliş/yığınak/tahkimat ve dahi stratejik müttefik ihtiyacı doğuracağını kestiriyorlar…
Kiev’in kaybetmek üzere olduğunu kabullenmek elbette aşama ve sonrasını da tuttursalar bile aslında yaptıkları, ‘iplerini yukarı bakarak çekiştirmek’!
Madem böyle bir projeksiyon var, geliştirelim; Diyelim, Rusya gerçekten kazandı; doğal sonucu olarak Kiev iktidarı düştü, komşular pay için üşüştüler (!), hepsinden önemlisi ABD/NATO siyaseten yenilmiş oldu…
Avrupa’nın kapılacağı paniği hayal edebiliyor musunuz? Daha yeni, Almanya Genelkurmay Başkanı, “kendimizi savunacak bir gücümüz yok” açıklaması yaptı. Berlin de bu konu ciddi mesele. Tabii bu açıklamanın, Almanya Savunma Bakanı Pistorius’un “Ukrayna’nın müttefiki değiliz” sözlerini takiben geldiğini hatırlatalım. Korku Avrupa’ya yayılıyor; hafta sonu da Belçika yöneticileri, “bir saldırı olsa üç saat sonra kendimizi taş atarak savunmak zorunda kalırız” diye askeri durum raporu vermişti! (Korkuyu, Newsweek’in 10/12 tarihli ‘NATO ally fears Russian Invasion and possible defensive war’ makalesinde ellerinizle tutabilirsiniz.)
Almanya’nın Rus istilasına uğrayacağına kadar giden bu ‘öngörüler’in korkma mı korkutma mı olduğuna Türkiye müstakilen cevap bulmak zorunda!..
Çünkü, madem kestirmelerde bulunuyoruz, elimizde de AB Dışişleri Bakanı Borrell’in, “Ukrayna savaşı ABD Başkanlık seçimlerinden önce bitmeyecek” taahhüdü var (!), o seçimlerden Trump’ın çıktığını düşünün…
Avrupa başı kesik tavuklar gibi Türkiye’nin kapısına yığılmaz mı?
Amerikan kamuoyu yoklamaları-bugün için-Biden’ın büyük ihtimalle kaybedeceğini, Trump’ın kazanacağını söylüyor. Seçimdir, bilemeyiz. Ama öyle olursa, Trump’ın hem içeride hem dışarıda-eski dönemiyle de kıyaslan-mayacak-hesaplaşmaya gideceği aşikâr…
ABD’nin içine kapanacağı, Avrupa ve NATO’ya ilgisini kaybedeceği, belki Türkiye ve Rusya ile daha samimi olabileceği, yine geçmiş döneme bakıldığında tahmin edilebilir. (Ama güvenilemez.) Böylesi durumda kapınıza gelmiş ya da ‘beklediğiniz kapıyı açmış’ Avrupa’ya ne diyeceksiniz?
“Verin uçakları Rusya’ya gidiyorum” mu?
Sanmıyorum.
İsveç’in üyeliğini hemen onaylamamızı, F-16 uçaklarını da derhal almamızı şiddetle tavsiye edenler, korkuları getirip kapınıza bırakıyorlarsa, sırtlarından çengelli bir ip olup-olmadığına daha dikkatli bakmak gerekiyor..
Küresel güçte dalgalanma olduğu konusunda artık kimsenin şüphesi kalmadı. Ucu Batı’ya dokunsa da Batıcılar bile “gariplik” olduğunu inkâr edemiyorlar. Yaklaşık 6-7 yıl önceden alametleri bu köşeden okumaya başlayanlar için bu teslim bayrağı sanılabilir.. Değil! Çünkü iyileşmeden önce daha kötü olacak…
Bir evvel Ukrayna etrafında gerçekleşmesi muhtemel yeni paylaşım savaşları ihtimalini yazmıştık. İsrail’in Gazze soykırımının da tehlikeli çıktıları olacak. Mesela Irak’ta böylesi kırılma bekleyen ciddi uzmanların etütleri bulunuyor. Aynı zamanda Suriye demektir ve Ankara meseleye böyle baktığını, “bu uçak gemileri neden burada” diyerek sezdirmişti.
Türkiye ile Körfez-Arap ülkeleri arasına kılçık atmaya çalışan karaçalılar da çok; Gazze davasında ön alınmasından rahatsızlık duyduklarından, ‘bu ülkelerin iktidarlarını kendi halkları gözünde kötü gösteriyor Türkiye’ demek istiyorlar. Ankara bunu yutmadığını çoktan gösterdi; dikkat ettiniz mi bilmem; Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı ortak zirvesinden çıkan bildiri Türkiye’deki tartışmalarda yerden yere vuruldu ama hükümet bildiriye stratejik sonuçları açısından sahip çıktı. Hatırlayalım, bildiriye imza atan ülkeler, bir kaç ülkeyle birlikte Türkiye’yi, “herkesle görüşmeye yetkili” ilan etmişlerdi!
Gazze kriziyle eş zamanlı gerçekleşen iklim zirvesinde, fosil yakıtlar sınırlansın diye bastıran Batı ülkelerinin, Arap ülkelerinin gözünde nasıl göründüğünü ise hiç gündeme getirmez bu karaçalılar…
Oysa Ortadoğu denilen haritanın ana stratejik sınırlarını oluşturan enerji hatları ve ‘koridorlar’ meselesidir bu ve OPEC+ ülkeleri buna karşı yüksek perdeden direniş gösteriyorlar. Esasında küresel doğu-batı geriliminin bir cephesidir artık bu kurum…
Üye ülkeleri üzerinde hâkimiyetini kaybeden Batı’nın, bölgede bir de İsrail yüzünden yediği golü yavaş çekimde tekrar tekrar izleyeceğiz! Bunların da, önümüzdeki on yılın her anına yansıyan sonuçları olacak…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.