‘Her şey 7 Ekim’le başladı’ şebekesi…

04:0018/11/2023, Cumartesi
G: 18/11/2023, Cumartesi
Nedret Ersanel

Türkiye’de Gazze krizini 7 Ekim’le başlatan bir kast var ve ‘kist’ okuyabilirsiniz… 75 yıllık ‘istilacı tür’ün yaptıklarını görmezden gelmeye devam ediyorlar… Bu ‘öncesizler’ grubu, ‘Hamas saldırısının sonucu bütün bu olanlar’ diyorlar ve tercümesi şu tabi; ‘İsrail’in yaptıklarını hakkettiler’ … Biz de, çok afedersiniz aptal gibi, “bakın burada bir sebep -sonuç ilişkisi var, on yılların işkencesinden geçen bu insanlar, ölümle ölüm arasında tercih yapıp, savaşarak ölmeyi tercih ettiler” diye yırtınıp



Türkiye’de Gazze krizini 7 Ekim’le başlatan bir kast var ve ‘kist’ okuyabilirsiniz…

75 yıllık ‘istilacı tür’ün yaptıklarını görmezden gelmeye devam ediyorlar…

Bu ‘öncesizler’ grubu, ‘Hamas saldırısının sonucu bütün bu olanlar’ diyorlar ve tercümesi şu tabi;
‘İsrail’in yaptıklarını hakkettiler’
Biz de, çok afedersiniz aptal gibi, “bakın burada bir sebep -sonuç ilişkisi var, on yılların işkencesinden geçen bu insanlar,
ölümle ölüm arasında tercih
yapıp, savaşarak ölmeyi tercih ettiler” diye yırtınıp duruyoruz…

‘One minute’ vakasında da öyle olmuştu; o krizin sebebi de Filistin’de yaşananlar, ‘öldürmeyi iyi bilirsiniz siz’di. O zaman, ‘şimdi yandık’ demişlerdi. Sadece bazılarının ahireti yandı.

Suçun büyüğü bizim; göstermeye çalışmayı, haklılığın, Türkiye’nin davasının, insanlığın ve gazeteciliğin sorumluluğu saydık ama bu tez, ‘
göremedikleri
’ fikrine yaslanıyordu. Yanlış oradadır…

Televizyonlarda, gazetelerde, dijital mecralarda, sosyal medyada, kamuya açık hangi basın-yayın imkânı varsa hepsinde bu insanlar, ‘istediğiniz kadar konuşun, 7 Ekim’de başladı’yı savunurken, “Allah’ım nasıl bu kadar körleşebilirler” diye hayıflananlar, aslında hepsinin gerçeği/geçmişi pekala bildiğini ıskaladılar.


NETWORK: SUÇ SAYILMAYAN SUÇLAR AĞI…

İsrail’i yaptığı katliam/soykırım, savaş ve insanlık suçları için yargılayabiliyor musunuz? Ancak o zaman uzantılarını da mahkûm edebilirsiniz.

Uluslararası kuruluşlar ezik, devletlerin yöneticileri sinmiş, parlamentoları ruhlarını kaybetmiş, medya zaten onların elinde, aradan yol bulup şikayet başvurusu yapmaya çalıştığınız kurumları kuranlar onlar.

‘Çaresizliğin öfkesi’nin işe yarayabileceği tek güç merkezi ‘halklar’, onlar da yorulacak, zamanla kanıksayacaklar.
O safhaya da geçiyoruz işte. Sorun ‘iyi’ kalmak değil, kötünün kaybetmemesi…
Aynısını Ukrayna savaşında yaşadık.
Onlarca tartışma platformunda o insanlarla karşılaştım, tartıştım. Hepsi, yine aynı yerden başlatıyorlardı savaşı; ‘Rusya, Ukrayna’ya saldırdı, böyle bir şey olmaz, egemen devletin toprakları işgal edilemez’…

Oysa öyle pis bir gelişme bölümü vardı ki savaşın yakın geçmişinde. Kavgası aylar sürdü ama bunun uzun zamanda dokunan bir şeytan kumaşından olduğunu, bilgileriyle, belgeleriyle, tarihiyle göstermemize, yadsınamaz şekilde ispat etmemize rağmen ikna edemedik, kafalarında şüphe bile yaratamadık. Onbinlerce genç dünyanın elinden kayıp gitti…

Neden? Çünkü, “koskoca” kimi akademisyenlerin, gazetecilerin, emekli asker ve diplomatların, siyasilerin, işin tarihi boyutunu, sebep-sonuç ilişkisini bilmiyor olabileceklerini varsaydık…

Biliyorlardı!

Biliyorlardı ama ‘network’un zihnen hatta kalben üyesiydiler.


POLİTİK AİDİYETLER VE BATICI YOBAZLIK…

ABD, İngiltere ve İsrail’in gücüne ilişkin kutsama ve tapınma hali, ‘zamanı gelince bunun hesabını sorarlar’ korkusu üst çatı. Öyle ki, Netanyahu’nun günah keçisi olarak arenaya atılması bile İsrail veya ABD’ye laf gelmesin aklına yaslanıyor…

Oysa bu ülkeler ve benzerleri işlenen günahın ortakları. Sivilleri öldüren silahları onlar veriyorlar ve
vahşetin durması için araya girebilecekleri tehdit ediyorlar…

Afganistan ve Irak’ın mahvedilmesinin ardından Ukrayna’yı enkaza çevirdiler, şimdi Filistin/Ortadoğu’ya aynısını yapıyorlar. Milyonlar gitti. Biz de hep birlikte televizyon ekranlarında, ‘İsrail askerleri tünellere girer mi girmez mi’ diye elde değnek harita bakıyoruz…

Oysa, kan banyolarından çıkabilmek için önce
hem içimizdeki hem dünyadaki şebekenin, üzerine de aralarındaki bağın anlaşılması gerekiyor…
Bizim
Akıl Odası
’nın, ‘Kağıtçılar, Taşçılar, Makasçılar’ başlıklı ve geçtiğimiz Salı günü (14/11) yayınlanan bölümünde şebekenin ‘üstünü’ anlattık. Altını, yani Türkiye’deki ticaret, şirketler, medya, siyaset, sosyal doku, devlet içindeki ayakları, nihayet bunların kamuoyuna yansıyan ‘tetikçiler’ sınıfı olduğu gibi duruyor.

‘Zor ortağın ziyareti’…

Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine ne diyeceğine ilişkin takvim küresel bakışların altında ‘ilerliyor’…

Perşembe günü TBMM Dış İlişkiler Komisyonu’na geldi ve tartışıldı, sonra ileri tarihe ‘atıldı’.

Anlıyoruz ki, Ankara üçlü mutabakatın gereği olarak İsveç’in adaylığını Meclis’e sundu ama onay için ne tarafların ne kamuoyunun ne de dünyanın
kıvamı
müsait değil. Sonuç olarak Türkiye konuyu ‘uzatacak’ gibi görünüyor…

Konunun ayrılmaz parçası haline dönüşen F-16’ların alınması da iyice çetrefilli hale geliyor…

Savunma Bakanı Yaşar Güler’in savaş uçakları konusunda söylediklerine bakalım…

Bir
, ‘F-35 konusunu düşünmeliyiz. Kesinlikle alma taraftarı değilim’…
Bu zaten, ‘
düşündük, almıyoruz
’ demektir. Almıyoruz da, zaten vermiyorlar da, hukuki süreci ne durumda? Ödenen para nasıl halledilecek? F-16’lar üzerinden ‘mahsuplaşma’ söz konusu ise bunları alacağımız kesin mi?
İki
, Avrupa yapımı 40 adet Eurofighter Typhoon alma isteğimiz; “İngiltere ve Ispanya ile görüşüyoruz. Üç ülke ile ilgili. İngiltere, İspanya, Almanya. İlk ikisi ‘evet’ diyor. Almanya’yı razı etmek için çalışıyorlar. Biz çalışmıyoruz. Olursa almayı planlıyoruz”.

“Biz uğraşmıyoruz” ve “olursa” önemli ama..

Üç
, Bir de Berlin’in duruşu var. Alman Şansölyesi Scholz’un buna rıza göstermeyeceği güçlü şekilde dillendiriliyor…
Sebebi de;
S-400’ler, Türkiye’nin sınır harekâtları, İsveç, Ankara’nın İsrail’i ‘terör devleti’ ilan etmesi.

Bunlar Cumhurbaşkanı’nın Berlin ziyareti arifesinde söyleniyor. “Zor bir ortağın ziyareti” diyorlar.

Umarız Türkiye’nin politikası; sadece savaş uçakları için değil, genel olarak Batı ile bağımlılığı sürdürecek savunma alış-verişlerinin biz hazır olana kadar oyalanmasıdır…

#Türkiye
#Gazze
#Filistin
#İsrail