EDISYON:

‘Cennetin krallığı’…

04:0025/09/2024, Çarşamba
G: 25/09/2024, Çarşamba
Nedret Ersanel

İsrail’in ülkede bir hafta olağanüstü hal ilan etmesi, Netanyahu’nun Lübnan halkına evlerini terk etmelerini söylemesi, ki öyle yapıyorlar, Beyrut dahil siz bu satırları okurken dahi vuruyor olması, bölgede zaten 40 bin askeri bulunan ABD’nin, ‘savaşın yayılması ihtimaline karşı’ mazeretiyle takviye asker göndereceğini açıklaması, ki o da İsrail’i korumak amaçlıdır ve uçak gemilerinin kara versiyonudur, hepsinin tam da, Filistin ile Ukrayna’nın ana gündemi paylaşacağı Birleşmiş Milletler toplantısının


İsrail’in ülkede bir hafta olağanüstü hal ilan etmesi, Netanyahu’nun Lübnan halkına evlerini terk etmelerini söylemesi, ki öyle yapıyorlar, Beyrut dahil siz bu satırları okurken dahi vuruyor olması, bölgede zaten 40 bin askeri bulunan ABD’nin, ‘savaşın yayılması ihtimaline karşı’ mazeretiyle takviye asker göndereceğini açıklaması, ki o da İsrail’i korumak amaçlıdır ve uçak gemilerinin kara versiyonudur, hepsinin tam da, Filistin ile Ukrayna’nın ana gündemi paylaşacağı Birleşmiş Milletler toplantısının
manzarasını seyrederek
yapılmasından daha büyük alay, meydan okuma olabilir mi?

Bölge ülkelerinin üst üste bu sefer Lübnan’a yönelik İsrail saldırısını kınamalarını/vahlanmalarını çaresizlik hissiyle eleştirebilirsiniz ve haklısınız ama birebir aynı durum Ukrayna için Avrupa özelinde de geçerli…

Üstelik onlar kınamıyorlar bile. ABD ve İngiltere ne istiyorsa paşa paşa yapıyorlar, ara sıra sızlansalar da, ‘höt’ dendi mi kaçacak delik arıyorlar. Hatta hatta, ABD-İngiltere arasında savaşın şiddeti konusundaki ayrışmalarda bile sinmişliklerinden an olsun sıyrılmıyorlar…

Lübnan’a kayan ilgi sanki, “Gazze gitti bari buraya bakalım” boyutuna doğru hızla yükseliyor.
Amerika’ya sorduğunuzda da, “bu iş çok uzadı, tansiyonu düşürmek lazım” türünden, aslında insanlığın yüzüne sövme anlamına gelen pişkinlik sözlerinden başka bir şey duymuyorsunuz…

İsrail, Filistin’de soykırıma başladığında uzun uzun Hamas’ı konuştuk. Şimdi de Hizbullah’ı konuşuyoruz. Bu örgütler yok olmaz. Ancak kendi başlarına karşılarındaki “armadayı” da yenemezler. Elbette İsrail’i yaralarlar, yavaşlatırlar, kim direnirse helaldir ama iş böyle çözülmüyor işte!

Kaldı ki,
bu örgütleri destekleyen kimi ülkelerin politik arayışları da istikrarlı değil
. Hangisinin ne zaman
nereye yatacağı
meçhul. Bu yüzden ihtiyaç duyulan, daha geniş bir okumanın yapılması…

‘YAŞAM ALANLARINI’ VE MİRASI BOŞALTMA PLANI…
Ukrayna savaşının çıkış noktası, 2014’ten gelen pratiği değil, stratejik planı söylüyorum,
Rusya’nın küresel oyuncu statüsünden düşürülmesiydi.
Bu yüzden, İngiltere ve ABD bu tür “eski imparatorlukların” yaşam alanlarının-hinterland/lebensraum, vs-düşürülmesi gerektiğine karar verdiler. (‘It’s time to let Ukraine join NATO, 21/09, Boris Johnson, The Spectator.)

Bu aklın en katalog hali Ukrayna’dır. Elbette, Atlantik ittifakının pekiştirilmesi, ekonomik çıktılar, silah ticareti, Çin, vs gibi, başka ayakları da vardır ama özü Rusya’nın pasifize edilmesidir…

İsrail vakası ise türevlerinden biridir ve “savunma” hamlesi olarak da okunabilir. Doğu’nun tarihteki en ileri ucuna Ortadoğu’da erişme girişimlerine karşı, yani Rusya-Çin’in bölgeye abanma, buradan Afrika-Akdeniz-Balkanlarla buluşma, Körfez’i tutma düşüncesine karşı bir ileri karakolun savunulması olduğu gibi, Türkiye özelinde, Gazze-Batı Şeria-biraz Ürdün-Lübnan-Suriye çizgisini, İran-Irak-Suriye-Akdeniz paraleli ile buluşturup bir başka imparatorluğun, Tahran’ı da sayarsanız iki imparatorluğun altını/mirasını boşaltma türünden amaçları da vardır. Türkiye-İran ayağı yeni de değil ama Doğu’nun cepheyi ileri almasıyla gelişen bir güncelleme vardır…


‘ESKİ AHİT’E DÖNÜŞ…

Bir diğer ilginç konu; Ukrayna ve İsrail özelinde “teo-politiktir”!..

Ayrı ayrı üzerinde duruldu, duruluyor ama hiç akla getirilmeyen,
iki vaka arasında nasıl bir teo-politik rabıta kurulduğudur…
İsrail’e yönelik kritiklerden biri, “arz-ı mevud”, “vadedilmiş topraklar”, “Kudüs”, hatta metaforik olarak “Cennetin Doğusu” veya “Cennetin Krallığı” üzerinden bir stratejinin/planın ilerletildiği düşüncesi iken, Ukrayna’da Hıristiyanlık/Ortodoksluk bağlamı üzerinden parçalanmanın gerçekleştirilmesidir. Moskova-İstanbul-Vatikan-Suriye-Kiev vs, Hıristiyanlık dengeleri içinde Ukrayna’nın kiliseler politikası, özünde Batı politikalarıdır tabii,
“Eski Ahit”e giden bir yol da kuruyor, gidip neo-conla buluşuyor…

Bunlar uzun ve ayrıntılı konular ama “parçalama” ve bir başka “öz”de buluşturma var. Hesabın büyüklüğü açısından “uyumu/senkronu” ihmal ediyoruz, not edip, geçiyorum…


YENİ BAŞKAN’IN DA GÜCÜ YETMEZ…

Kısa vadede Hem Ukrayna’nın hem İsrail’in devam edeceği anlaşılıyor. ‘Kısa vade’ dememizin sebebi, ABD başkanlık seçimlerinin bir “geçit yaratacağı” ve bunun sonunda barışa yürünebileceği, olmadı, en azından yeni dönemin şartlarını anlamak açısından Washington’da “neyin oturacağı” konusunda netlik beklentisidir…

47’nci Başkan’ın getirebileceği bir düzen yok ve olmayacak…

Mevcut adaylara bakarak da söylemiyorum. Trump veya Harris de belli mahfillerin adamları ve/veya bu sermayelerin uzantısı. Maddi olarak da almayınız. Sermaye; jeopolitik, teopolitik, ekonomik tarafları/cepheleri tarif ediyor ve bu başkanlara da etki edip, yönlendirecektir. Ama küresel istikrarsızlığı çözemez…

Bu yüzden aylar aylar önce,
“2024’ün anlamı yok, 2028 seçimlerine, 48’e bakın” diye altını çize çize paylaştım…2030’a
kadar giden süreç, yerkürenin dönüş yönünde değişiklik talep edenlerin nasıl bir yeni “Amerikan lideri”/liderliği ile karşılaşacaklarıdır…
Yani o zamana kadar yerleşik düzene itiraz edenlerin nasıl bir plan izleyecekleridir iş.
İtiraz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne, işin gerçeği sadece birine yönelik reddiye ile bitmemeli.
Küresel müesses nizamın kendi yaptıkları bu sistemin çürümesini hızlandırıyor zaten. İşlevsizlik özünde paslanma/kireçlenmedir, önce mafsalları sonra kalbi vurur…

Batı’nın yaptığı, “katastroflardan sonra düzen beklentisidir”! Suçu, yeni düzeni kuracak güce erişene, yolu bulana kadar, zaman kazanmak adına bu felaketleri üretmek ve beslemektir.

Geri kalanın suçu ise bu çürümüşlükle işbirliğini devam ettirmesi. Bu yüzden Filistin, Ukrayna ve şimdi de Lübnan’da masumların ölmesine boyun büküyorlar, maalesef boyun eğmedir…

#israil
#politika
#Nedret Ersanel

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.