Cumhurbaşkanı’nın, ‘Deniz Harp Okulu Diploma Töreni’nde yaptığı konuşma içinde kurduğu, “… Avrupa Birliği ile Şangay İşbirliği Teşkilatı arasında tercih yapmak mecburiyetinde değiliz” cümlesi hayli ilgi çekti. Medya da manşetleri için genellikle bu ifadeyi seçti… Türk dış politikasının hülasasını veren bu yaklaşım yeni değil. Ankara’nın özgün dış politika üretme kapasitesinin üretimleri/ sürprizleri hemen her gün karşımıza çıkıyor… Soğuk Savaş döneminden yadigâr, ‘kutupları idare etme’ tecrübesi
Cumhurbaşkanı’nın, ‘Deniz Harp Okulu Diploma Töreni’nde yaptığı konuşma içinde kurduğu, “… Avrupa Birliği ile Şangay İşbirliği Teşkilatı arasında tercih yapmak mecburiyetinde değiliz” cümlesi hayli ilgi çekti. Medya da manşetleri için genellikle bu ifadeyi seçti…
Soğuk Savaş döneminden yadigâr, ‘kutupları idare etme’ tecrübesi ile ‘yeni dünya düzeni’ izahlarından gelen, “fırsatlar da var riskler de var” kabulünü birleştirip süreci değerlendirmeye çalışıyoruz…
Fakat cümleyi bir daha okuyup, herkesin çıkarımlarından farklı bir soru soralım…
“… Avrupa Birliği ile Şangay İşbirliği Teşkilatı arasında bir tercih yapmak mecburiyetinde değiliz”…
Zaten kıyamet buradan kopuyor. Türkiye’nin herkesle eşit, saygın, adil ilişki arayışı, ister-istemez Batı’ya ‘bağ(ım)lı/yapışık/ilişik’ düzenini bozuyor. Taraflar arasında ortaya geliyorsunuz ama Batı’nın ve batıcıların algıladığı, “Türkiye uzaklaşıyor”dur. Uzaklaşıyor mu? Evet. ‘İlişikten ortaya yürümenin doğası’ budur…
Ayrıca, Türkiye’nin Batı’ya kızgınlığı var, haklıdır, bu da fark yaratıyor, siyasi sonuçları oluyor. Konuşmanın ilgili bölümünde yer alan cümlelerde kendini gösteriyor…
“Türk dış politikasına Ankara eksenli bakmak yerine Batı başkentlerinin penceresinden bakanların tezviratlarına aldırmayacağız.”
Burada ‘Batı’ müsbet mi menfi mi?
Ya da…
“Türkiye yönünü sadece Batı’ya dönerek menzil-i maksuduna varamaz”…
Burada da aynı pejoratif/yermeli tınıyı hissediyoruz. Kaldı ki bu etütlere ihtiyaç da yok. Türkiye’nin son on yıllık döneminde karar alıcıların tamamının Batı’ya yönelik ağır kritikleri ortada duruyor…
***
Şimdi topu daha uzun oynayalım…
Bu sürdürülebilir mi?
Türkiye’nin 360 derecelik dış denge politikasını getiren iç dinamikleri vardı. Büyük ilerleme gösterdik. İlişkilerimizi eşit ve adil düzleme/dengeye çekme çabalarımız gelişme gösterdi. Üstüne, bunu kolaylaştıran, bununla buluşan küresel bir konjonktür de ortaya çıktı…
Kutup cephelerinde denge bozuldu ve Batı siyasi, ekonomik gücünde erime yaşanırken, Doğu’da yükseliş meydana geldi. Sonucunda dünyada jeopolitik kara delikler/obruklar oluştu. İşin nereye varacağına dair biz değil herhangi bir ülke kesin cevaplara, politikalara sahip değil…
Yine konuşmada zikredilen, “Doğu ile ilişkilerimizi güçlendirirken Batı ile köklü iş birliğimizi ilerletmenin yollarını arayacağız”daki sır da biraz burada; ‘köklü işbirliğimizin kurulduğu yollar’ hâlâ var mı? ‘Yok’ anlıyoruz çünkü ‘arayacağız’ deniyor…
Cumhurbaşkanı’nın daha evvel zikrettiği ve bu teorik düzleme yaslanan, “Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olmak istiyoruz” açıklamasını da dosyaya katabiliriz.
Irak’ta vurulan SİHA’mızın faili ve nedeni üzerine tartışmalar devam ediyor…
Olağan şüpheliler ABD ve İran. Konjonktüre bakıldığında Amerika daha önde görünüyor. Irak-Türkiye ilişkileri ile Kalkınma Yolu Projesi’nin vaat ettiği jeopolitik potansiyelden Amerika’nın rahatsızlığı tahmin edilebilir. Suriye ile normalleşme adımlarıyla birleşmesi de onlar için korkutucu bir tablo üretiyor…
Ancak bir ihtimali daha listeye eklemekte fayda var…
Irak’ın “doğası”!..
Bir, Irak’ta stres birikiyor. İki, Bu projeyle duyulur hale gelen “Türkiye’yle ilgili mutsuzluk havası” var. Üç, bunlar kimi açıklamalara da yansıyor. Dört, gücü az veya çok kimi örgütlerden, ‘Türkiye, Irak’ın içişlerine karışıyor’ mealinde sızlanmalar duyuluyor. Beş, yükselen Irak milliyetçiliğini de önemsemeli ve bu karışıma ilave etmeliyiz. Altı, Amerika’nın bu ülkeye yaptığı kötülük o kadar ağır bir miras bıraktı ki, muhtemelen herhangi dış etkiye-iyi niyetli bile olsa-alerji gösteriyorlar. Yedi, Irak meclisinde de aynı kırılganlığı gözlemleyebiliriz. Türkiye ile ilişkilere eleştirel yaklaşan malûm cephelerden siyasiler var. Sekiz, Stresin pik yaptığı yerlerden biri de Kerkük. Buradaki dış etkiyi iyi tasnif etmek gerekiyor. Dokuz, Petrol meselelerine dikkat! On, İşte SİHA’ya saldırının bu bileşenlerden çıkma ihtimali var. Ankara-Bağdat ilişkisi kıymetli. Türkiye mevcut hükümeti sakınıyor. Ancak yeni sabotajlar bekleyebiliriz.