Bir yol daha var!..

04:0016/12/2023, Cumartesi
G: 16/12/2023, Cumartesi
Nedret Ersanel

Biden efendi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde, ‘İsrail’in kendini savunma hakkını destekliyoruz’ diyerek süngüyü düşürmemeye çalışsa da, Pentagon’un, “sivilleri korumak stratejik zorunluluk” söylemi, basınçtan buruşan teneke kutulara dönmeye başladıklarını gösteriyor… ‘Taktik zorunluluk olsa dilediğiniz kadar öldürün” anlamına geliyor bu yaklaşım elbette ama onlar açısından sorun, “stratejik zorunluluk”tan ne anladıkları. Zayıf noktaları orası çünkü… ABD, AB, BM, Papa, Pentagon hatta ‘Yeni

Biden efendi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde, ‘İsrail’in kendini savunma hakkını destekliyoruz’ diyerek süngüyü düşürmemeye çalışsa da, Pentagon’un, “sivilleri korumak stratejik zorunluluk” söylemi, basınçtan buruşan teneke kutulara dönmeye başladıklarını gösteriyor…

‘Taktik zorunluluk olsa dilediğiniz kadar öldürün” anlamına geliyor bu yaklaşım elbette ama onlar açısından sorun, “stratejik zorunluluk”tan ne anladıkları. Zayıf noktaları orası çünkü…

ABD, AB, BM, Papa, Pentagon hatta ‘Yeni Zelanda-Avustralya-Kanada üçlüsünün yayınladıkları ortak bildirinin altından sırıtan Londra, hasılı, 70 gündür Tel Aviv’i kollayan “Batı”nın, şimdi çark etmese de ‘yükü artık az paylaşması’,
ağırlığı Netanyahu’ya taşıtması
, açık politika değişikliğidir…

Elbette pes edecekler. Bunda şüphe yok. Bizim canlarımız gitmiş olacak mesele o…

Nasıl ödetebiliriz?


‘KÜRESEL TÜKÜRÜK’ ETKİLEMEZ…
İsrail’in ve destekçilerinin işleyip/ortak oldukları savaş suçlarını gittiğe yere kadar kovalamak elbette bir yöntem ve can acıttığını biliyoruz. İsrail duyduğu rahatsızlığı Türkiye’yi hedefe oturtarak zaten söylüyor. Gözünde bir kaç ülke var ki, savaştan sonra hesaplaşılacak. Ankara’nın korkusu olmadığını görebiliyoruz ama politik olarak derdi,
İsrail’i bir daha benzerini tekrarlayamayacak hale nasıl getireceği…
İşte bunun, uluslararası hukuk, BM, vs., gibi zaten “onların elinde” bulunan mekanizmalar üzerinden ‘
tatmin edici’
sonuçlar üretmesi imkansız değil ama zor görünüyor. Çok çok küresel kamuoyu önünde utandırırsınız ki, ar damarları olsaydı son BM Genel Kurulu oylamasından çıkan sonuçların, suratlarına yapışan “küresel tükürük” olduğunu anlarlardı…

Geriye ne kalıyor?

En büyük kart orada duruyor!

Ukrayna savaşının
anlamını
hakkınca sindirdiysek sır orada…

Bugün Ukrayna’yı kimin kışkırttığı, beslediği, Rusya’ya saldırttığı, iki ülkenin yakınlaşma adımlarını nasıl bozduğu, Avrupa’yı alet ettiği, umutları kalmasın diye Kuzey Akım’ı kimin havaya uçurduğu-çok detayı var ama onları TBMM’nde İsveç’in NATO üyeliği kabul oylaması yapılacağı zamana saklıyorum-artık belli…

Batılılar da (bizdeki Batıcılar hariç) adlı adınca ve her gün bunları ABD ve İngiltere’nin yaptığını yazıp, söylüyorlar. Yani
Ukrayna’da her iki taraftan ölen on binlerce “çocuğun” katili bu ülkeler ve NATO!

Buraya kadar tamam mı?

Peki,
ABD bunu niye yaptı?
Hedefi neydi?
İngiltere ve NATO niye yaptı? Amaçları neydi?

BATI’NIN SINIRLARINI TÜRKİYE ÇİZER…
Ukrayna, NATO’nun genişleyip genişlemeyeceğini gösterecekti.
Tek kutupluluğun, yani küresel Amerikan hegemonyasının devam edip etmeyeceğinin işareti olacaktı!
Bugün yapılan
Doğu-Batı tartışmalarının, Tek Kutup-Çok Kutup gerilimlerinin özü bu
kadar işte. (Hiçbir yerden anlaşılmıyorsa, Biden’in son aramasında, bebekler ölürken Gazze’yi kerhen konuşup, İsveç, yani NATO diye tutturmasından anlayın.)

Bir imzaya kalmış İstanbul Anlaşması’nın sabote edilmesinin sebebi budur. O gün sadece ‘acil ateşkes’ değil, kesin barış sağlanabilir, binlerce insan, şimdi neredeyse yok olan Ukrayna kurtulabilirdi. Savaşın Avrupa’ya ve dünyaya ağır faturası hiç çıkmazdı…

Bilerek bozdular çünkü
risk altında olan varoluşlarıydı!

Bugün Kiev, Rusya karşısında geriliyor ve hemen herkes kesin yenilginin yaklaştığını izleyebiliyor. ABD de dahil İngiltere de dahil. Fakat hâlâ bırakmıyorlar. “Son Ukraynalı ölene kadar” lafı odur. Çünkü mesele bir iki ülkenin, vatandaşları ile birlikte haritadan silinmesi değil. Tek Kutup, iktidarları çöküyor…

Öte yandan, İsrail sorunu/Gazze krizi, kutuplar savaşının Doğu lehine gelişimini ve belki de sonuçlanmasını kolaylaştırdı…


KUTUPLAR ARASINDA İSRAİL’İ DONDURMAK…
İsrail, “tek kutupluluğun” tüm arazlarını bünyesinde barındırıyor.
Hatta II. Dünya Savaşı’nın ve Soğuk Savaş’ın tüm kötü mirasını da. Ortadoğu’nun tarihî ve kangren yaralarının da hepsi yine bu ülkenin ruhunda canlı travmalar olarak mevcut.
Ukrayna gibi, Doğu-Batı rekabetinin cephesine dönüşme potansiyeli taşıyor.

İsrail sadece Arap ve Müslüman ülkelerle mi çevrili hâlâ? Yoksa, gittikçe daha çok Doğu cephesi ülkeleriyle mi muhatap oluyor artık?

Suriye ne? Irak ne? İran ne? Katar ne? Hatta S. Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ne? Bir hataya bakan ülkeler de sınırda, Mısır ne? Her “ne”nin altında büyük güçler yatıyor! Gazze savaşı devam ederken, Katar’da yapılan İklim Zirvesi’nde OPEC+’ın direnişi neydi? Biden, 7 Ekim’in sebebi olarak neden Hindistan-Körfez-İsrail-Avrupa koridoru projesini gösterdi? Bu hat kim?

Peki Türkiye ne?

Onun için Ankara, Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bildirisini benimseyip, dünyayı turluyor.

İsrail cephedir artık ve ‘uçak gemileri niye burada’nın cevabı odur.
Karada sıkışıyorlar, deniz-hava desteği verebiliyorlar. Üsler kuşatılmıştır!

PANDORA’NIN KUTUSU DAHA AÇILMADI!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9 Aralık’ta “Hıristiyan, Müslüman, Yahudi fark etmez, kimsenin kendini dışında tutamayacağı sorumluluk altındayız. Tüm vicdanlı insanlar dik durmak, hakkı, hakikati cesur yüreklilikle konuşmak zorundadır. Bir kere Pandora’nın Kutusu açıldı. Zulmün çirkin ve vahşi yüzü her an her yerde karşımıza çıkabilir” demişti..

O Pandora Kutusu, insanlığa yönelik kötülükleri ifade için kullanılmış bir metafordu. Ama hemen ardından gelen cümle,
“Batı üzerine titrediği güvenlik ve refah düzeyini kökten sarsacak sınamadan geçtiğinin hâlâ farkında değil”
, jeopolitik Pandora Kutusu’nun açılma ihtimalidir. Yukarıda Pentagon’un, “stratejik zorunluluk” dediği de odur.

Anahtarı Türkiye’nin elindedir…

#ABD
#Türkiye
#Biden
#İsrail
#Erdoğan