‘Anadolu’ hesapları…

04:005/10/2024, Cumartesi
G: 5/10/2024, Cumartesi
Nedret Ersanel

TBMM’nin yeni yasama yılı açılış oturumunda Genel Kurul’a hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İsrail’in Anadolu’yu da içine alan bir ütopya peşinde koştuğu yönündeki sözlerinin kimi kesimlere daha açık izah edilmesi gerekiyor… Tabii bir de, artık ‘muhalefet’ diyemeyeceğimiz, sıra dışı bağnazlık kategorisine yerleşik bir grup var ki onlar külliyen zaman kaybı… Öte yandan, bölgenin mevcut/gelişen jeopolitiğine bakan ama hiç anlamayan, bu anlamazlığı da yine hükümete fatura eden, örneğin, “İsrail,

TBMM’nin yeni yasama yılı açılış oturumunda Genel Kurul’a hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İsrail’in Anadolu’yu da içine alan bir ütopya peşinde koştuğu yönündeki sözlerinin kimi kesimlere daha açık izah edilmesi gerekiyor…

Tabii bir de, artık ‘muhalefet’ diyemeyeceğimiz, sıra dışı bağnazlık kategorisine yerleşik bir grup var ki onlar külliyen zaman kaybı…

Öte yandan, bölgenin mevcut/gelişen jeopolitiğine bakan ama hiç anlamayan, bu anlamazlığı da yine hükümete fatura eden, örneğin, “İsrail, Anadolu’yu mu işgal edecek? Nasıl olacakmış, ordusu kaç kişi”, vs, türünden köhne-konvansiyonel akıllar var ki, evlere şenlik…

Muhatabımız ise, bölgeye ve dünyaya bakarken siyasi gözlüklerini kaldırıp, dürbünlerini çıkaranlardır…

***

Cumhurbaşkanı’nın konuşmasındaki ilgili bölümü kısaca hatırlayalım…

“Vadedilmiş topraklar’ hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dinî bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır.

Şu anda
bütün hesap
bunun üzerinedir.

Türkiye içindeki bazı İsrail dostlarının, bazı siyonist severlerin, gönüllü veya paralı siyonizm propagandası yapan aparatların anlamadığı işte budur.

Birileri ısrarla görmek istemese de Netanyahu hükûmeti,
Anadolu’yu da içine ala
n bir ham hayal kurmakta, ütopya peşinde koşmakta, bu niyetlerini de çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir.

7 Ekim’den beri yaşanan her gelişme, bu tehdidin boyutunu biraz daha artırmaktadır.

İsrail’in, Filistin ve Lübnan’daki saldırılarını çok yakından takip ederken, I
rak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde, bölücü örgütü maşa olarak kullanmak suretiyle, nasıl birer küçük uydu yapı kurmak istediğini
de çok net görüyoruz.”

***

İlk sabitlememiz gereken, bölgede herhangi bir ülkenin yek başına Türk Silahlı Kuvvetleri ile, hele
elinden toprak alacak kadar
baş edecek güçte olmadığıdır. Bu güç tarifidir.
Rahatlama vesilesi değildir.
TSK’nın daha da yükseltilmesi/tahkim edilmesi gerekiyor. Biraz sonra okuyacağınız “
bütünleşik yakın risk
” haritası bunu dayatıyor…

İran-Irak-Suriye-Akdeniz-GKRY-Yunanistan-Avrupa ve Akdeniz hattı, bir terör koridoruna yatak oluşturuyor. Aynı hat üzerinden ilerleyen ya da buna gayret eden diyelim, ikinci bir hat daha var. İran çizgisi. Bu çizgi zaman zaman koridor üzerindeki unsurlarla da konjonktürel işbirlikleri kurarak bazen tutunmaya bazen yayılmaya çalışıyor…

Somut örnekleri Bafıl Talabani veya daha tazesinden, İran’ın yeni Cumhurbaşkanı ve hükümetinin ABD ile kurduğu ilişkilerde izleyebiliyoruz. Irak ve Suriye’deki cari nüfuzunu zaten cepte sayıyoruz…

Üçüncü hat, İsrail’in soykırımıyla yürümeye başlayan; Filistin (Gazze, Batı Şeria)-Lübnan-Suriye ve Türkiye sınırıdır…

Burada “
köklerle
” buluşuyor. Terör örgütü PKK/YPG’nin kuruluş/inşa aklında mevcut İsrail genetiğini/mirasını canlandırırken, Irak ve Suriye’de mukim ABD güçleri ve uzantılarıyla buluşuyor. Son günlerde bölgede tekrarlanmak istenen ve yine “kadim dostumuz” McGurk tarafından organize edilmeye çalışılan seçimler, hatta uygun açıklık bulunursa eş zamanlı çifte seçim (iki ülkede birden) arayışı da devam ediyor…
Kabaca anlattığımız bu tablo aslında “an” içinde farklı bir uzam üretebilir.
Hatların kavuşması jeopolitik sinerji üretebilir
ve bu çok açık bir milli güvenlik meselesidir. Devletlerin ulusal güvenlik hesaplamaları tam da bunun içindir. O anda geriye silahlı güç yüzleşmelerinden başka çıkış yolu kalmaz!

Adı geçen ülkelerin tamamında stratejik obruklar oluşur ve ortaya çıkan enerji Türkiye’ye yönelik ağır bir meydan okumaya dönüşebilir. Bunun “an” seviyesinde benzerini daha evvel yaşadık; 15 Temmuz sadece Türkiye ile ilgili değildi. Bölgesel iz düşümünü, İran, Irak, Suriye, Rusya gibi komşularımız o gece gördüler ve korktular. Biliyorlardı ki-Allah saklasın-Türkiye düşerse, hepsi düşecekti. Ve zamanla değil, şok dalgasıyla olacaktı…

O durumda Türkiye coğrafyasının nasıl bir parselizasyona uğrayacağı endişesi, vasat akılların kestirebileceği, “kaç askerle” gibi sersem sorularının veya “Erdoğan muhalefeti sessizleştirmeye, iktidarını pekiştirmeye çalışıyor” türünden çapsızlıklara yaslanılacak durum değildir…

Kaldı ki Türkiye’nin ulusal güvenlik mimarisi bu tehdidi, “bu uçak gemileri neden burada” sorusunun kurulduğu günlerden beri tarıyor…

İsrail’in ordusuyla Türkiye’yi işgal edeceği dar açısıyla risk analizi yapılabilir mi? ABD ne? PKK/YPG ne? Yine bunlar tarafından beslenip, büyütülüp, devşirilmiş bölgedeki diğer örgütler ne? Yunanistan ne? İngiltere ne? Hepsi birden ne?
Bölgedeki devasa devinim ne?

***

Rusya neden şimdi ve hızla Türkiye-Suriye normalleşmesini masaya getirdi ve destekliyor? İsrail ordusu Moskova’yı işgal edecek diye mi? Yoksa Batı’nın İsrail üzerinden kuzeye yürüyüp müttefikleri ile buluşmasını engellemek için mi?

İsrail’e, bu ağır insanlık trajedisini gerçekleştirmesine rağmen, ABD ve İngiltere’nin dünyanın gözündeki kredisini harcamasına rağmen, sınırsız destek ve teşvik verilmesinin nedeni ne? Sadece Tel Aviv’in bu ülkeler nezdindeki özel durumu mu?..

Tıpkı Avrupa’daki Ukrayna gibi, Ortadoğu’daki Doğu cephesinin yarılması ile de ilgilidir. Kimi bölge ülkelerinin “yanlış yola” kapılmalarının engellenmesi ile ilgili. Hint-Akdeniz deniz miğferinin tutulması ile ilgili…

Güney Kıbrıs, Yunanistan ne? 3 Ekim’deki MGK bildirisinin 5’inci maddesi odur! Netanyahu’nun BM Genel Kurulu’nda açtığı “hayır ve şer eksenleri” haritaları odur. Hindistan’dan gelip İsrail üzerinden Yunanistan’a giden yol nedir? Türkiye-Irak arasındaki ‘Kalkınma Yolu’nu “kesmiyor” mu?

Türkiye, “oldubitti”ye yakalanmak istemiyor. “An” odur…

#İsrail
#Türkiye
#Anadolu
#Nedret Ersanel