Terör örgütü PKK ile yatakçısı ABD’nin Suriye’ de kurguladığı 11 Haziran ‘seçimlerini’, Tel Aviv, Gazze soykırımından ‘sıyrılırsa’, İran ve Türkiye’yi “yaşam alanından” uzak tutma planı/ihtarı olarak değerlendirebilirsiniz… Ermenistan’da Paşinyan’a yönelik muhalefete Kilise’nin de katılmasını, y eni Doğu-Batı sınırının daha genişlemesini önlemek adına Hazar operasyonu sayabilirsiniz… Keza Gürcistan’da , Gürcüceyi bile doğru dürüst konuşamayan Cumhurbaşkanı’nın, “Etki Ajanları Yasası”nı referanduma
Terör örgütü PKK ile yatakçısı ABD’nin
de kurguladığı 11 Haziran ‘seçimlerini’, Tel Aviv, Gazze soykırımından ‘sıyrılırsa’, İran ve Türkiye’yi
“yaşam alanından” uzak tutma planı/ihtarı
olarak değerlendirebilirsiniz…
Paşinyan’a yönelik muhalefete Kilise’nin de katılmasını, y
eni Doğu-Batı sınırının daha genişlemesini önlemek adına
Hazar operasyonu sayabilirsiniz…
Keza
, Gürcüceyi bile doğru dürüst konuşamayan Cumhurbaşkanı’nın, “Etki Ajanları Yasası”nı referanduma götürerek ülkeyi kadife ayaklanma havuzuna itekleme aklını,
denklemleri,
Savaşı’nda Rusya’yı meşgul etme ve dahi aynı Hazar haritasının diğer taktik paftası kabul edebilirsiniz…
, Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan’ın hayatını yitirmesi ile ortaya çıkan boşluğun yerine, bölge politikalarında
Tahran’a yeni bir iktidarla seçenek geliştirme potansiyeli
sunulduğunu akla getirebilirsiniz…
24 yıl aradan sonra gerçekleşen
buluşmasını, Rusya’nın üzerine yürümek vitrini ardında, Biden sonrası olası Trump dönemi
kabul edebilirsiniz…
Keza, 6-9 Haziran’da yapılacak, 450 milyon insanın oy kullanacağı
seçimlerinde kıta ülkelerinin başı kesik tavuklar gibi birbirlerine nasıl çarpıp sersemlediklerini de, “aşırı sağ” korkular yüzünden elde gram kalmış demokrasilerini nasıl ezip geçtiklerini de alametler dökümüne ekleyebilirsiniz.
Çünkü AP’de ‘menfaat’, bir tür ‘Ponzi’ tezgâhıdır…
bir yandan Ankara’ya buseler gönderip, öte yandan Ege krizini canlı tutup, ‘Türkiye’yi ilgilendirmez’ demesini,
ve
TSK’nın dikkatini dağıtma olarak akılda tutabilirsiniz. Cumhurbaşkanı’nın
EFES-24’ten Suriye’ye çektiği çizgi
odur…
Türkiye’nin, aynı konuşma metni içinde, İsrail’le birlikte ABD’yi eli kanlı ilan edip, hem de
AB, İslam İşbirliği Teşkilatı, NATO’yu
toptan aynı kan banyosunun vurdumduymazları ilan etmesini, “alayınıza rest” saymak isteyebilirsiniz…
Ankara bu konuşmayı yaparken, Pekin’de
aynı masa etrafında toplayan
, “Ortadoğu’da, Batı Asya’da, Afrika’da santim gerilemeden aynen duruyorum, siz de korkmayın” mesajına kulak verebilirsiniz…
Hintli Başbakan’ın, aynı anda hem
ilan edip hem ‘
’ düzenini değiştirip “zorunlu askerliğe” terfi ettirmesini de, sadece Rusya’ya karşı meydan okumada geri basmadığı anlamında değil,
uzun ve çeşitli çatışmalara hazırlıklar
listesine yazabilirsiniz…
Gözden kaçan oturumlarda, mesela
-
toplanan NATO ülkeleri toplantısında, “batı silahları Rusya’yı da vursun” kanaatlerini açıklayan 32 ülkeden 24’ünü bir gün Türkiye’nin korumak zorunda kalabileceğini, içlerinde özellikle
ve
Finlandiya’nın en önde gittiğin
i tespit edebilir, aynı oturumda İngiltere’nin, “Ukrayna bitti ama savaşa devam” mealinde fısıldadığını duyabilirsiniz…
Tam da bu sırada,
yönelik mahkemede kendisine yöneltilen 34 ayrı suçun 34’ünden de suçlu bulunmasını, Biden’ın, “Onu Oval Ofis’ten uzak tutmanın tek yolu” yorumunu yapmasını, yukarıdaki ve aşağıdaki tüm maddelerin başlığına yazabilirsiniz…
Trump’a 11 Temmuz’da verilecek ceza aynı zamanda aday ilan edileceği ABD Cumhuriyetçi Parti kongresine denk getirildiğinden, parmaklıklar arkasında bir eski Başkan/aday görebiliriz. Bunları
hangi mahfilin nasıl bir güçle
sağladığını düşünme hakkınızı kullanabilirsiniz…
Tersi de hakkınızdır; Trump’ın cezalandırılmasını, erken Başkanlık ilanı, sandık zaferi olarak da okuyabilirsiniz! Ve bu ihtimali de karşı mahfilin ‘ters psikoloji’ oyunu diye şifreleyebilirsiniz…
Gerçekten de kritik -ama küresel bağlamda belirleyici/kesin olmayacak-
başkanlık seçimlerini perde arkasından ayarlama çabalarını
oyunları olarak sunan çok yorum yapılıyor. Oysa hissedilmesi lazımdı ki,
‘derin devletin’ gücü artık her şeye yetmiyor,
yetişemiyor. Bu kadar gıllıgışlı oyunun aynı anda sahnelenip, bir türlü murada erilememesi odur. Derin devletin rakibinin ‘para’ olduğunu bir türlü sindiremiyoruz. Trump’ın mahkeme kararından sonra Elon Musk’la buluşmasını ne sanıyoruz acaba?
‘Deli’ ile ‘Demans’ arasında seçim olmaz! Olmadığı için asıl,
önemlidir! Kuyruğu o koparacak, ‘diyet kolu’ o kesecek…
Her gün yenisi ile yüz yüze geldiğimiz yerleşik ve küresel ekonomik düzenin sütun çatlaklarını ‘hâlâ tartar mı’ diye tekrar tekrar ölçmeye gerek yok;
süper güçler birbirlerinin ülke dışındaki varlıklarına el koymaya,
bir diğerinin de gözünü korkutmaya başladılar mı başlamadılar mı? Geçmiş olsun…
Soğuk Savaş’ta bile yaşanmamış,
çatışmanın bir süper gücün topraklarına kayması
örneği de görülmemiştir. Nasıl sonuçlanacağını bilen var mı? Yine geçmiş olsun…
Düzenin ‘ortası/arası, idare ederi kalmadı’.
Ya mevcut uluslararası politik ve ekonomik düzenin arkaik obruğuna yuvarlanacağız ya da ‘teknoloji ve parada’ başka ‘level’a geçeceğiz!..
En kesin bilgi, Biden’ın seçildiği başkanlık seçimlerinde yaşanan Kongre Baskını vakasından (6 Ocak 21) başlayarak, kurulu dünya düzeni ve uluslararası yapıların nasıl çatırdadığını, Ukrayna’da, Gazze’de, İsrail’de, BM’de, mahkemelerde, NATO’da, AB’de, Çin’le rekabette gözümüzün önünde yaşanan sayısız örnekte izlerken,
düzenin başındaki ülkenin de bütün bunlarla “eş zamanlı ve uyumlu olarak” nasıl dibe vurduğudur.
Bir evvel yazdığımız, “Mad Max Dönemi” budur. Sistem arızasıdır, ‘kapatıp açmaya’ çalışıyorlar. Artık öyle çalışmaz. Her şeyin ‘ekonomik ömrü’ vardır…
#ABD
#Trump
#Politika
#Nedret Ersanel