Yangın çıkaranı anında vuralım, sonra yargılarız

04:0023/08/2019, Cuma
G: 23/08/2019, Cuma
Mehmet Şeker

Orman yangınları can yakıyor. Alevlere ekranda yahut sayfada bakmak bile zor.Cayır cayır sesler duyuluyor sanki.Her yaz aynı dert başımızda.Bir gün içinde 29 yerde yangın çıktı geçen gün.Yangınlardan bir tanesi sayılan, aslında aynı anda beş noktada başlamış, sonra birleşip büyük bir yangına dönüşmüş.Birbirine yakın mesafelerde beş yerde birden aynı anda yangın kendiliğinden çıkmaz.Bu işin içine insan karışmış belli ki.*Her metreye bekçi dikmek mümkün olmadığına göre, buna çözüm bulmak için kameralar

Orman yangınları can yakıyor. Alevlere ekranda yahut sayfada bakmak bile zor.

Cayır cayır sesler duyuluyor sanki.

Her yaz aynı dert başımızda.

Bir gün içinde 29 yerde yangın çıktı geçen gün.



Yangınlardan bir tanesi sayılan, aslında aynı anda beş noktada başlamış, sonra birleşip büyük bir yangına dönüşmüş.

Birbirine yakın mesafelerde beş yerde birden aynı anda yangın kendiliğinden çıkmaz.

Bu işin içine insan karışmış belli ki.

*

Her metreye bekçi dikmek mümkün olmadığına göre, buna çözüm bulmak için kameralar kullanmaktan başka çare yok.

Fotokapan dedikleri cinsten.

Harekete duyarlı kamera, yangın başladığı anda fark edilmesini sağlar ve acil müdahale edilebilir.

*

Ancak bunun da sakıncalı yanı var.

Sakınca şurada:

Yangın ilk anda tespit edilir, hemen gidilir, büyümeden söndürülür.

Yangına sebep olan ve kameraya yakalanan kişi ise, o süre içinde orada beklemez, çeker gider.

Bu yüzden, kameraların yanına bir de otomatik silah kurulmalı.

Her kim ki bir yerde yangın başlattı, o anda tetik işleyip o kişiyi indirmeli.

Tehlikeli yerinden vurması şart değil.

En münasip yerine nişan alıp yaralaması yeter.

Sonra sakince yakalanır.

Rahmetli Attila İlhan’ın dediği gibi, “usuletle ve suhuletle” yargılamasına geçilir.

*

Çok mu sert göründü?

Hiç değil.

Az bile.

Unutmuş olamayız.

Üç ağaç için ülke yıkılıyordu birkaç sene önce.

Yüzlerce, binlerce, on binlerce ağaca kıyan biri için, bacaktan yaralama hafif bir şey.

Ormanda kendi halinde yaşayıp giderken, alevler arasında kalan ve kaçamayıp acı çığlıklar içinde yanan onca hayvancık için ayrıca ceza verilmeli.

Tavşan, çakal, tilki, kurt, ayı, börtü böcek, örümcek, karınca…

Dallara yuva yapmış yüzlerce cins kuş, vs…

Sabahtan akşama rızkı peşinde koşan bütün hayvancağızları düşünün…

Her biri için, sadece bir günlük hapis cezası verilse bile, bin senede çıkamaz.

ASIRLIK SÖZLER

Şerif Aydemir’in Ötüken Yayınları arasında çıkan Mendilim Sende Kalsın isimli kitabında “Kırçıl Palto” isimli bir hikâye var ki okuyanın yüreğini sızlatıyor. O paltoya kimler tav olmadı ki… Oradan seçtiğim, toprak kokulu, asırlık sözler… Hangisi kaç asırlıktır, bilinmez. Belli ki bazıları Ötüken’e kadar uzanıyor.

Çok söz, hayvan yükü.

Uzak yeri urgan ile ölçme.

Peynir iyi de, it derisine basılı.

Kartalın beğenmediğini, karıncalar kapışır.

Yiğit yiğide at bağışlar.

Baktın kar havası, eve gel kör olası.

Bir ucu Halep’e bir ucu Şam’a bakıyor.

Aç dışarı, çıplak içeri kaçarmış.

Erinden gülen kadının, zülüfleri tambura çalarmış.

Çıngıraklı deve kaybolmaz.

Toy kuşu, yumurtasının içinde uçmaya başlarmış.

Acından karnı gurlar, başına nergis bağlar.

Çay kuşu, çay taşıyla vurulur.

At nallanırken, kurbağa ayağını uzatmaz.

Anadan deliye muska neylesin?

Çingene ölüsü, çalgıyla kalkar.

#Orman
#Yangın
#Şerif Aydemir
#Attila İlhan