Birden başım ağırlaştı. Gövdemin üstünde kocaman bir şey hâline dönüştüğünü hissettim. Oturduğum yerden kalkıp kanepeye zor attım kendimi. Yastık çabucak ısındı. Ters çevirdim. Akşam akşam nedir bu sıcak!
Başımın ağırlaşması, okuduğum kitap yüzünden. Bütün kahramanlar dertli. Hepsinde ağır keder, üzüntü. Baştan sona kaç kişi varsa, kahramanların ne kadar yakını, ne kadar tanıdığı varsa, yolda yürürken karşılaştıkları dâhil, hepsi bezgin, yılgın, acılı.
İçlerinden hiç mi neşeli biri çıkmaz? Bir tanesi biraz olsun mutlu olamaz mı? Birazcık eğlence çok mu gelir? Hep değil, devamlı değil, bir süreliğine birinin içinde hafif bir bahar rüzgârı essin. Umut beslesin de bir konuda, ona tutunsun. Sevdiğine sarılır gibi sarılsın umuduna. Yarın desin, gelecekte desin, şöyle bir hayırlı gelişme bekliyorum desin birine. Yahut demesin de içinden geçirsin sadece.
Hayır. Sanki bütün dünya hasta. Bütün dünya acılı. İnsanların hepsi aynı; içlerinde büyüyen bir ateş taşıyor. Bir yokluk, bir yoksunluk… Hele yoksulluk, en bol olanı. Yiyecek lokma bulmak mesele.
Bahtiyarlık, unutulmuş ve asla hatırlanmayan bir şey.
Aşk bile iki ucu keskin bıçak.
Zaten daima öyledir de, burada sanki çok daha keskin. Sapı bile yok bıçağın. Unutmuşlar. Hayır, unutmamışlar da kasıtlı öyle yapmışlar. Tutmak isteyenin eli de kesilsin, kan dereye dönsün diye.
Kavuşan yok, ayrılan çok. İyileşen yok, hasta haddinden fazla. Ölenin hesabı bilinmiyor.
Borçlar bitmiyor, artıyor. Sıkıntı azalmıyor, devleşiyor. Keder, bir avuca sığacak kar topuyken çığa dönüşüyor. Yer gök hüzün.
Bir, üç, beş, on… Her hikâyede karanlık fazlalaşıyor. Sayfalar dolusu çile. Çile bülbülüm çile. Bütün dünyaya yetecek kadar sıkıntıyı bir kitaba sığdırmak insafsızlık.
Akşam yürürken mırıldandığım bir şarkı vardı. Bir tarafını hatırlayamadım. Zaten hepi topu bir dörtlük, henüz ikinci kıtaya geçmemiştim, üç mısrada kaldım. İlk mısra tamam, son mısra tamam, aradaki bir mısra da hatırımda. Fakat biri yok. Hatırlayamadığım ikinci mi yoksa üçüncü mısra mı onun da farkında değilim. Hangisi olduğunu tam bilemiyorum
Başımı yastığa koyunca, bari onu hatırlarım diye düşündüm. Yok, düşünmedim de birden bire o geldi aklıma. Nasıl gelmekse!
Bu sefer daha beter oldu. Hangi şarkı olduğunu bile unutmuşum. Ne ilk mısra, ne son mısra var şimdi. Hatırladığım, sadece bir şarkının bir kısmını hatırlamayışım.
Neydi, neydi, neydi?
Yastığı çevir.
Öbür yüzü biraz serinletsin yüzünü. Bu sıcak beni öldürecek.
Küresel ısınma dedikleri yalan değilmiş. Geldi çattı. Eskiden ohoo diyorduk. Doğru değildir, uyduruyorlardır diyorduk. Varsa da biz göçüp gittikten sonra etkilenir buralar sanıyorduk. Hiç de öyle değilmiş. Dünya çoktan cayırdamaya başlamış. Gittikçe daha da ısınacakmış. Sanki dünyanın içindeki büyük ateş, o kıpkızıl lavlar, yeni ısıtmaya başladı dış kısmı. Akşamın bu saatinde bu kadar sıcak mı olurmuş? Biraz olsun serinlik çıkmaz mı? Bina bütün gün emdiği güneşi kusuyor. Arkasından deprem gelmesin de…
Şarkı neydi?
Yoksa türkü müydü?
Allah’ım ben bu kafayı ne yapayım?
Hatırlamadığımı biliyorum, neyi hatırlamadığımı bilmiyorum.
Bu kitap beni çok etkiledi. Ciddi ciddi karamsarlık aşıladı. Şurup gibi içtim yazarın o karanlık, umutsuz, uyumsuz düşüncelerini. Satır satır. Hem de keyifle. Başlangıçta da öyleydi, sonraki hikâyeleri de okurken son derece hoş buldum. Güçlü ifadeler, şahane anlatım. Usta ne de olsa.
Bitirince, geriye kalan bir katran. Geriye kalan, kazanda kaynatılan simsiyah asfalt. Yola çakıl döşeyip bunu üstüne döksünler, bütün çukurlar kapansın. Bir de silindirle geçmek lâzım tabii. Eh onu da yazara bıraksınlar. Gelsin, yazdığı hikâyelerdeki kahramanların dertleri kederleri, nasıl okuyanı silindir gibi eziyorsa, o da asfaltın son işlemini öylece tamam etsin.
Değiştir yastığı. Türküyü düşün. Yok, şarkı olsa gerek. Aklına gelen bütün başka şarkıları geri gönder. Hiç birinden tek kelime diline düşmesin. Belki böylece daha kolay hatırlarsın. Kov o yeni gelenleri. Onlarla işin yok. Sadece o unuttuğunu düşün. Hatırlamadığın, aklından uçup giden neydi, nasıldı?
Hiç değilse makamını çıkarsan biraz, tıntır tıngır mırıldanabilsen. Lay lay lay desen. Lom lom lom desen, çıkmaz mı?
Yok. Mümkün değil.
Bu böyle olmayacak. Yastığın altına bir kalıp buz getireyim, beze sarıp koyayım.
Bir daha bu yazarın kitaplarına elimi sürmeyeyim.
Bir daha kendi başımayken şarkı türkü mırıldanmayayım.
Dünyayı daha fazla ısıtmayayım.
**
Geceye bir şarkı bıraktım. Yarım yamalak hâliyle, unuttuğum o şarkıyı. Artık, tamamlamak işi, onun olsun.
Uçaklar sessiz geçiyordu, geride rüzgâra hediye gibi beyaz bir iz bırakarak.
Gözlerim kapanacak gibi ağırlaşırken, hikâyelerdeki o kahramanların, acılarla piştiklerine kanaat getirdim. Başka türlü olamazdı. Kimseye taşıyabileceğinden fazla yük verilmezmiş. Ben bir şarkıdan ancak üç mısra taşıdım. O da bir yerden sonra tamamen uçtu gitti. Geriye sıcak kaldı.
Yazara gönlümden selâm saldım. Madem barıştık, diğer kitaplarının peşine düşmeliyim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.