Benim doğduğum köylerde
buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
savur biraz!
Hikâye isimli şiirinde, memleketini anlatan Cahit Külebi, 1997’de vefat etti. Mezarı Niksar’da. Erzurumlu Emrah ile yan yana yatıyorlar.
*
Benim doğduğum köyde de buğday tarlaları pek azdı. Sonraları iyice azaldı. Değirmenler bir bir kayboldu. Çoğunluk zeytin ağaçları ve meyveler. Kıraç yerden gelen, her tarafı orman sanır.
Evvelce ipekböcekçiliği de çok yaygındı ve bu sebeple bol miktarda dut ağaçları bulunurdu.
*
Vaktiyle Millî Eğitim Bakanlığı bir genelge yayınlar.
Tarım derslerinde, projeye dayalı çalışmalar yapılması istenir.
Ortaokul Müdürü Naci Pehlivan, ne yapılabileceğini araştırınca, önceden olduğu gibi koza fikri doğar.
Zira pek çok kişi, “Eskiden şöyle koza yapardık, böyle dut yaprağı taşırdık, Bursa’ya gider Koza Han’da satardık” diye anlatmaktadır.
Öyleyse bu işi canlandıralım der Naci Bey.
*
Danıştığı kişiler, “En önemlisi dut yaprağı bulmak, onu halledersek gerisi kolay” derler. Hemen Okul Aile Birliği toplantıya çağrılır.
Biri ”Bende yirmi tane dut ağacı var, hepsini bağışlıyorum” der, diğeri “Bende de on ağaç kaldı” diye atılır. Beşer onar birçok ağaç olduğu görülür.
Ölçüp biçerler: Yapabilir miyiz, yaparız…
Öğretmenler kurulunda karar alınır. Bu proje için valiliğe yazı yazılır. Okuldaki boş iki sınıfın kullanılması için izin alınır. İlçe Tarım Müdürlüğü’nden yardım istenir.
Bursa İpekçilik Enstitüsü’ne de çalışmalar anlatılır ve destek talep edilir.
Enstitü her yıl istedikleri kadar tohum verebileceklerini, ileriki yıllar için de yüz tane dut fidanı göndereceklerini bildirirler.
*
Dedikleri gibi tam vaktinde tohumlar gelir.
Dokuz dönümlük bahçenin etrafına dut fidanları dikilir.
Kurtçuklar, ilk zamanlar bir kucak dut yaprağı ile doyarken, bir müddet sonra traktör dolusu yaprak ister. Hepsini yerine getirirler. Öğrenciler heyecanla dut yaprağı taşıyıp böceklerin yiyişini takip etmekte, veliler şevkle yardıma koşmaktadır.
Kuru dallara çıkan kurtçuklar, kozalarını örmeye başlar.
*
Vakti dolunca, kozalar toplanır. İki çuvala doldururlar, Koza Han’a giderler.
Yanlarına gelenler, fiyat sorar.
Naci Bey “Ben Umurbey Ortaokul Müdürüyüm. Bu kozaları öğrenciler yetiştirdi. Fiyatın ne olduğunu bilmiyorum” deyince, etraftakilerden biri “Buranın müdürü de Umurbeyli. Seslenin gelsin, köyündeki çocukların yetiştirdiği kozaları görsün” der.
Çağırırlar, gelir ve çuvalların başına toplanan kalabalık içinde açık artırma başlar.
Piyasanın üzerinde bir fiyatla satış yapılır. 45 bin lira kazanılmıştır.
Para okul derneğine aktarılır. Herkes memnun, öğrenciler sevinçli.
*
Fakat sonraki yıllarda ipekböcekçiliği devam etmez. Niye?
Onu da Naci Pehlivan’a sorduk, şöyle anlattı:
- Birkaç gün sonra, sınavları denetlemek için bakanlık müfettişi geldi. Konuyu anlattım. Bir iş başarmanın mutluluğu vardı. Hâlâ geç kalan ve askıya yeni çıkmış böcekler de görünüyordu. Köşede de bir kucak kadar dut dalı bulunmaktaydı.
Müfettişin yüzü değişti. “Bu ne biçim bir iş” dedi. “Sen sınıfı pisletmişsin. Soruşturma açmam lazım.”
On beş gün sonra bakanlıktan bir yazı geldi. Soruşturma açılmıştı. Ben bakanlığa savunmamı yaptım. Yazışmaları ve yapılanları anlattım. Sonuçta bir şey çıkmadı ama benim de şevkim kırılmıştı. Zaten ertesi sene tayinim çıktı, buradaki görevimden ayrıldım. Dut ağaçları da bakılmamıştı. Onlar da yok olup gitti.
*
Şimdi gidip o müfettişi bulsak. Çoktan emekli olmuştur ya, niye öyle yaptığını sorsak… Ne cevap verir?
Ne derse desin, mühim değil. Geçmiş gitmiş.
Bizde, faydalı işler yapan mutlaka cezalandırılır. Değişmesi gereken, işte bu kafadır. Ne kadar değişti?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.