İkiyüzlülerle ne konuşulur?

04:0013/11/2018, Salı
G: 13/11/2018, Salı
Mehmet Şeker

Üçüncü dünya savaşına her gün bir adım daha yaklaşırken, dünya liderleri, Birinci Dünya Savaşı’nın sona erişinin yüzüncü yıldönümünü Paris’te kutladılar.Törenin çok da gösterişli olduğu söylenemez.Orta halli bir tören bile demek mümkün.İki tıngırtı, bir yemek ile geçiştirildi.Hava yağmurluydu.*Attila İlhan olsaydı da yağmurlu bir Paris ikindisini anlatsaydı.Hoş, Fransızlar ‘ikindi’den pek anlamaz, yağmurlu bir Paris akşamı da olurdu.Ardından, bu tür toplantıların anlamı, samimiyeti ve temennilerin

Üçüncü dünya savaşına her gün bir adım daha yaklaşırken, dünya liderleri, Birinci Dünya Savaşı’nın sona erişinin yüzüncü yıldönümünü Paris’te kutladılar.


Törenin çok da gösterişli olduğu söylenemez.

Orta halli bir tören bile demek mümkün.

İki tıngırtı, bir yemek ile geçiştirildi.

Hava yağmurluydu.

*

Attila İlhan olsaydı da yağmurlu bir Paris ikindisini anlatsaydı.

Hoş, Fransızlar ‘ikindi’den pek anlamaz, yağmurlu bir Paris akşamı da olurdu.

Ardından, bu tür toplantıların anlamı, samimiyeti ve temennilerin ne ölçüde gerçekçi olduğuna da temas ederdi muhtemelen.

Aramızdan ayrıldığına göre, ya eski yazdıklarına bakacağız ya da kendi fikrimizi yeşerteceğiz.

*

Paris’teki buluşmada, liderler ayaküstü görüşmeler yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Tramp’la ve Rusya Başkanı Putin’le görüştü.

Kısa kısa.

Daha sonra özel olarak bir araya gelerek, daha uzun -ikili- toplantılar yapmaları bekleniyordu.

Gerek olmadığına karar verilmiş.

İsabet buyurmuşlar.

*

Reis bakmıştır…

“Ne konuşacaksın bunlarla” demiştir kendine.

Bunca zaman toplantılar yaptık, konuştuk, sohbet ettik, iki ülkeyi ilgilendiren bütün meseleleri gündeme getirdik, uzun uzun tartıştık, üçüncü ülkelerin durumlarını ele aldık, sözler aldık, sözler verdik, kararlar aldık, kararlar verdik, yazdık, çizdik, imzaladık, tokalaştık, güldük gülüştük, kaşlarımızı çattık, bacak bacak üstüne attık, kameralara görüntü verdik, inandık, inandırdık, güvendik, güvendirdik ya da öyle göründük…

Sonuç?

Sıfıra sıfır elde var sıfır.

*

Adamlar hâlâ gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar.

Teröristlere TIR’lar dolusu silah ve cephane gönderiyorlar.

TIR dediğimiz üç beş tane değil, binlerce…

Ağır silahlar bile var TIR kasalarında.

Terör örgütünü bir kabul ediyor, bir etmiyorlar.

Yanar döner adamlar bunlar.

Teröristlerin bazılarının başına ödül koyuyor, bazılarının sırtını sıvazlıyorlar.

*

Bir teröristi sağından görünce “Tamam, bu terörist hakikaten” diyorlar, solundan görünce “Yok canım ne teröristi, gayet temiz biri” diyorlar.

Elmanın bir yarısını diğer yarısından ayrı düşünmek mümkünmüş gibi, terör örgütünü bir bakıyorsun kabul ediyor, bir bakıyorsun baş tacı ediyorlar.

Terör örgütü dediğimiz, bir kulüp, bir dernek gibi bir şey değil efendiler...

Askerleri, polisleri, sivilleri, çocukları, kadınları, bebekleri, gençleri, yaşlıları hiç ayırmaksızın öldürmeleri ilk vasıfları.

Tanıdık tanımadık bakmadan, doğulu batılı demeden.

Böylesine vahşi, böylesine cani bir örgütü, o adamlar besleyip büyütüyor, destekliyor.

Onlarla ne konuşulur?

*

Nedim Şener’in bir sözünü hatırlayalım.

Yeni okumaya başlayan kızı, Nedim cezaevinde iken, annesine şöyle söylüyor:

“Babam eğer gerçekten teröristse, ben onu desteklemem anne.”

Bu ne müthiş bir haldir.

Küçücük bir çocuğun anladığını, koca koca adamlar görmüyorlar, anlamıyorlar. Ya da anlamamak için gayret ediyorlar.

*

Aynştayn’ın sözüyle veda edelim.

“Üçüncü dünya savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum ama dördüncüsü taş ve sopalarla yapılacak.”

#ABD
#Fransa
#Almanya