Kaç yıl oldu saymadım… Sen, ellerin karşısında mahcubiyet duymayalı, sahi kaç yıl oldu?
Meclis’te hareketli bir gündü.
Yüzden fazla milletvekili hakkında fezleke bulunduğu, bunların içinde sadece bir kişinin dosyasında “cinsel taciz” suçlaması yer aldığı açıklanmıştı.
Sen de çıkıp kahramanca kendini savunmuştun.
“Dürüstseniz dokunulmazlığımı kaldırın. Namusluysanız dokunulmazlığımı kaldırın” diye meydan okuyordun.
*
O en kahraman Rıdvanlığını yutan yuttu, alkışlayanlar bile vardı.
Yüzlerce dosya içinden sadece senin için ayrıcalık yapılmayacağını ve o sözlerin kuru gürültüden ibaret olduğunu bilenler, gargara yapıp tükürdü.
Ondan sonra, “honki ponki toni nok…”
Yıllar geçti, kimse umursamadı; neredeyse unutuldu gitti.
Sanki tam olarak Şenay’ın “Çiki çiki şayne tiki tak tok” deyişi gibi, anlamsız, rastgele sözlerdi onlar.
Şimdi anlamı var mı?
Yok tabii.
Kimsenin hatırladığı yok, hatırlasa bile umursayan birini görmek imkânsız.
*
Hafıza sorunumuz olmasa, zaman her şeyin üstünü kalın mı kalın bir örtüyle örtmese, durum değişirdi.
O takdirde, dosyada geçen konular hakikaten ciddiye alınır ve insanlar çıkıp uyarırdı:
“Düz dolan, düz otur ay kişi…”
Sen istediğin kadar “Hacı oy muhtacı” diye kapı kapı dolaş, meydandan meydana kükre.
İşte, öyle olmadığı için, böyle oluyor.
Anladın sen onu.
*
Bir ara okuduğun şiir pek hoştu.
Hangi şiir diye merakla sorma hiç.
Şiir olduğunu inkâr etmen de beyhude.
Hatırlatalım…
“Çıkmışsın yenmiş, çıkmışsın yenmiş
Yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş…”
*
Emin ol ki bu sözler “Minareler süngümüz” kadar etkiliydi.
Ne demek?
Şu demek: O kadar etkili ki, böylesine esaslı, böylesine gerçeği haykıran mısralar, asla cezasız kalmazdı, kalamazdı.
Eğer hitap ettiğin kişinin elinde yetki olsaydı, sana, (zat-ı şahanenize desek de olur) Erdoğan’a verildiği gibi dört ay değil, en az dört yıl hapis cezası keserdi.
Gerçi o da elinden geleni ortaya koymaktan geri durmadı.
Hemen “Gel bakalım buraya” diyerek, kürsüye çağırdı ve aday gösterdi.
“Biraz da sen yenil, daha iyi yenil” der gibi.
Sen de koşa koşa, zıplaya zıplaya gittin.
Vatana millete hayırlı olsun. Olacaktır da.
Parti yönetimine layık görmeyenler, asansörde bile saygı göstermeyenler, cumhurbaşkanlığını verecek mi, göreceğiz.
*
Peki, bunun rövanşını görmeyecek miyiz?
Diyelim ki rüyaların gerçek oldu, seçildin.
Vakit kaybetmeden yeni hükümeti kurmak gerekecek.
Malûm, yeni sistemde Başbakanlık yok.
Olsa, onu hemen Kemal Bey’e tevdi eder, “Gel bakalım buraya” diye çağırırsın; ona ne şüphe.
Fakat yok öyle bir makam; iş başa düşecek.
Hükümeti kurarken, kimleri alacaksın? Bakanların kimler olacak?
(Nasıl, klavyemden bal damlıyor değil mi? Sakın rüşvet-i kelam sanma; ihtimalleri konuşuyoruz.)
Seçmen, bir ipucu görseydi, belki daha fazla meylederdi altı oka.
Öyle görünüyor ki, her halükârda 24 Haziran’dan sonra iki kişiden biri “tarihî bir şahsiyet” olarak anılır hale gelecek. Biri zat-ı şahaneniz, diğeri Kemal Bey.
Artık gayet açık ve net durum şu: İki cambazdan biri ipten düşecek.
Zayıf elle çekilen restin sonucu başka türlü olmaz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.