Gelin de adaletten bahsedin

04:0014/07/2018, Cumartesi
G: 14/07/2018, Cumartesi
Mehmet Şeker

Yeni Şafak ve Tvnet’teki çalışma arkadaşları olarak, aziz şehidimiz Mustafa Cambaz’ı kabri başında dualarla andık.Gözlerimiz doldu, duygulandık; birbirimize onu her gün daha çok özlediğimizi söyledik.Hayatın geçiciliğini bir defa daha anlamaya çalıştık.Onun en güzel yere gittiğini düşündüğümüz için gönlümüz ferah olsa da el açıp kendi adımıza yalvardık.Bize de öyle bir yolculuğun nasip olmasını ve aynı yerde buluşmayı diledik.Kimin, nereye, nasıl, ne zaman gideceği belli değil.Cenab-ı Allah hepimize

Yeni Şafak ve Tvnet’teki çalışma arkadaşları olarak, aziz şehidimiz Mustafa Cambaz’ı kabri başında dualarla andık.

Gözlerimiz doldu, duygulandık; birbirimize onu her gün daha çok özlediğimizi söyledik.

Hayatın geçiciliğini bir defa daha anlamaya çalıştık.



Onun en güzel yere gittiğini düşündüğümüz için gönlümüz ferah olsa da el açıp kendi adımıza yalvardık.

Bize de öyle bir yolculuğun nasip olmasını ve aynı yerde buluşmayı diledik.

Kimin, nereye, nasıl, ne zaman gideceği belli değil.

Cenab-ı Allah hepimize en hayırlısını nasip etsin.

*

Böyle zamanlarda hatıralar canlanıyor insanın gözünde.

Bir gün şöyle olmuştu, deyip anlatmaya başlıyoruz sırasızca.

Mustafa’yı tanıyanların anlattığı ve anlatacağı hep güzel, hep gülümseten hatıralar.

Bu, rastgele, kendiliğinden ve kolaylıkla oluşabilecek bir durum değildir, takdir edersiniz.

Hep güzelliklerle anılmak için, ona göre yaşamak şart.

*

Ulu Camiler albümünü hazırlamak için, ülkeyi bir baştan bir başa birkaç defa dolaştı Mustafa.

Bazı camilerin fotoğrafları daha önceden çekilmiş olsa da, son haliyle vermek istediğinden, tekrar çekmek gerektiğini düşündü.

Tek başına yola çıktı.

Her gün konuşur haberleşirdik.

Bazı günler birkaç defa.

Dağ bayır demez, tırmanırdı.

Oraya ulaşmak iki saat sürer denilen kalelere, koşar adım on dakikada çıkar, aşağıdakileri hayrette bırakırdı.

İndiğinde takılanlar olurdu…

“Keçi gibi nasıl çıktın be abi oraya?”

Minarelerin şerefelerinden çektiği karelerin onun için değeri başkaydı.

Camilerin kubbelerinde dolaşırdı.

Çalışırken kendinden geçerdi çünkü işine aşkla bağlıydı.

*

Yaz sıcağında mola vermeden koşturduğu için, bir defasında aşağı indiğinde ilk rastladığı büfeden ayran istemiş.

Kendi anlatmıştı. Yan taraftaki tabureye oturmuş, ayranı saniyede bitirmiş. Bir ayran daha istemiş, sonra bir tane daha…

Büfecinin hayret dolu bakışları arasında dördüncü ayranı da bitirdikten sonra bir çay istemiş.

Sıra hesabı ödemeye gelince, büfeci parayı reddetmiş.

“Ben böyle güzel ayran içen birinden para almaktan utanırım, helal olsun” demiş.

*

Son turda Samsun’daki camileri çektikten sonra Amasya’ya geçmiş.

Cebinde sadece beş lira kalmış.

İstanbul’dan isteyeceğine, gazeteden arkadaşımız Murat Bey’in izne çıktığını ve orada olduğunu bildiğinden, şehre gelir gelmez onu aramış.

Demiş: Aga, cebimde beş lira kaldı. Karnım da aç. Ama önce şu güzel Yeşilırmak kenarında birer çay içelim.

Çaydan sonra Alikaya’ya çıkıp yemek yemişler.

Akşam için otel ayarlamışlar, ihtiyacı olan borcu da tedarik etmişler.

İki gün orada kalıp işini tamamlamış.

Daha önce birkaç defa gittiği Amasya, bu defa ona daha bir güzel gelmiş.

Bir gün de keyif için kalmak istemiş. Şehrin tadını –yine– gezerek çıkarmak için.

Sonra dönüşe geçmiş.

Dönerken de “Bu memlekette her şehre bir Murat Bey şart” diye mesaj yazdığını tebessümle hatırlıyoruz şimdi.

*

15 Temmuz’un gözü dönmüş katilleri, böyle güzel bir insanı bizden aldılar.

Ve ne gariptir, “Benim suçum yok, sadece verilen emre uydum” diyenlerden bazıları affedilerek, serbest bırakılıyor.

Şimdi gelin de adaletten bahsedin.

İnanan bulursanız, haberimiz olsun ki hayret makamından peşreve başlayalım.

#15 Temmuz
#Adalet