İnsanlar eskiden birbirine mektup yazardı. Arkadaşlar, akrabalar, sevgililer, eşler… Hoca ile talebe arasında da mektuplaşmalardan söz etmek mümkün.
Bir de sarı zarflı resmî mektuplar vardı ki, insan onları çoğu zaman açmadan önce üç Kulhü bir Elham okurdu.
* * *
Hareket dergisi ile 1966’da tanışan, ilk önce orada desenlerini sonra hikâyelerini yayınlayan Mustafa Kutlu, daha sonra hayatına istikamet verecek iki kişiyle tanışır.
Biri hocası Orhan Okay, diğeri Ezel Erverdi.
Sonrasında Dergâh dergisi ve yayınevi dönemi başlar.
51 yıldan bu yana süren dostluk der Mustafa Kutlu, Ezel Bey’den bahsederken.
Dergâh’ın Şubat 2019 sayısında, yeni çıkan “Ya Tahammül Ya Sefer” kitabı üzerine, Orhan Hoca’nın Erzurum’dan 25 Kasım 1983’te yazdığı mektup yayınlandı.
Mustafa Abi, Orhan Hoca’nın cenazesine gidemediğini, arkasından bir yazı da yazamadığını, sevdikleri için eline kalem alamadığını belirtiyor.
O mektubun bir kısmına baksak…
* * *
Yaşşşa Mustafa,
İşte şimdi büyük romancı oldun.
Kitabını alalı zannederim bir ay kadar olmuştur. Geçen hafta, uyku tutmadığı bir gece okuyup bitirdim. Keşke zamanım olsaydı da o sırada şu mektubu yazabilseydim. Yani dumanı daha tüterken. Neyse, ne yapalım külü de yeter.
Vaktiyle, galiba iki senedenberi, parça parça okuduktan sonra şimdi bütünleşen kitapta teknik bakımdan, emîn ol, büyük bir zirveye geldin. Günümüzün başka roman yazarları bu bakımdan senden daha usta değiller. Bu beni o kadar rahatlattı ki sana anlatamam. Halâ belli bir yerde sayıklayan romanımız, soldaki birkaç döküntünün elinde bir matah zannediliyordu. Bu iş bitmiştir artık. Bu tarzın ilk denemesini yoksullukta denemiştin. Şimdi tamamlandı ve bir mükemmeliyete ulaştı. Kitabında (Sen hikâyeler demişsin ama niye? Olsa olsa ya hikâye ya roman olur. Ben bu sıkıntıdan kurtulmak için kitap deyip geçiyorum.) başka güzellikleri de yakalayabilmek için birkaç gece daha uykusuz kalmaya ihtiyacım var. Onları halletmeliyim. Bir defa, zannederim, hikâye çıktığı zaman sana yazmıştım, Hilâli Gördün mü, coğrafya, kozmoğrafya vs açısından hatalıdır. Galiba bir dergide de buna temas edilmişti. Hikâyede bu mesele çok mu mühim? “Kurgu” denilen usûl bunu mazur gösteremez mi? Bence hayır! Bu husus kurguya ait değildir. İslâmî kültür içinde geçen hikâyeyi okuyan, bu noktada tedirgin olacaktır. Bunu vakaya zarar vermeden halledebilirsiniz. Meselâ nasıl? O gece yarısı, baba ile oğul arasındaki konuşma “-Akşam, hilâli gördün mü?/-Evet, çok güzeldi…” şeklinde olabilirdi. Her neyse onu geçelim. Bir de benim anlayamadığım bir kısım var. Bu, belki de benim hatâm, bilemiyorum. “Sarışın Sorular” bölümündeki kim? Yani kahramanlardan hangisi? Yakalayamadım bir türlü. Belki ikinci üçüncü okuyuşumda bulurum.
Burada, hikâyeyi okuyan arkadaşlar da beğendiler. Bazıları romanın dışına çıkıp, kahramanları hayatta aradılar. Ben bile, hiç istemediğim halde gayri ihtiyârî, bu budur, şu şu olmalıdır diye zaman zaman düşündüm.
Fakat bütün bunları, hocalığımdan gelen bir alışkanlıkla ve lâf olsun diye söylüyorum. Yoksa kitap çok güzel. Öteki için yazamadıklarımı bilmem bunun için yazabilecek miyim. Yani bir tanıtma yazısı. İnşallah diyeyim. Yalnız senin için bir tehlike belirdi. Galiba bu senin son kitabın olacak. İçime öyle bir his geliyor. Bundan sonra yazacağın başka bir şey olabilir mi? Daha doğrusu bunu aşabilir misin? Çünkü bundan güzeli olamaz. Bu sözlerimin seni şımartmayacağını bildiğim için rahat rahat yazıyorum. Bundan sonrasını merak ediyorum. Belki konuda bir değişiklik ve zenginlik keşfedebilirsin, ama teknikte, yapıda, kompozisyonda bunu aşabilir misin bilemiyorum. 1905’lerde filan, bir otomobil yarışı yapılmış da, iyi arabalardan birine müşahit olarak bir de gazeteci binmiş. Araba birinci gelmiş. İndikten sonra intibâlarını sormuşlar, demiş ki “Korkunç! İnsan bedeninin bundan daha fazla bir sürate tahammül edebileceğini zannetmiyorum”. Arabanın hızı, o yıl için gerçekten korkunçmuş: Saatte 50 km.
Şimdi senin romanın da, olabileceklerin en güzeli. Dünyamızın, mevcut dünyaların en güzeli olduğu gibi. Daha güzelini şimdilik kafam tasavvur edemiyor. Ama, arabaların hızı o tarihten beri on katından fazlasına da ulaştı.
Şimdi başka müjdeni bekliyorum. Dergi çıkarabiliyor muyuz? Dergi…
(…)
Haydi hoşça kal. Cümle ehibbâya selâm ve sevgiler. Arada bana yaz. Sen iki yaz, ben bir yazayım, zararı yok. Allah’a emanet ol.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.