Öyle bir seçim yaptık ki, kaybolmayan sakız gibi.Yapıştı, gitmiyor. Bitmeyen bir seçim yapmayı başardık.Tadı da her gün biraz daha kaçıyor.Say say sonuç yok.Madem öyle saymaktan vaz mı geçelim?Yapılması gereken, mazbata diye tutturanların gönlünü hoş tutmak mı, yoksa seçmenlerin verdiği oyların karşılığını ortaya çıkarmak mı?Hile var, hurda var, hırsızlık var.İstiyoruz ki netice net çıksın.Kimsenin aklı karışmasın.Fakat bu haliyle mümkün değil.*Yoğun tartışma sebebiyle öyle bir yere geldik ki, kim
Öyle bir seçim yaptık ki, kaybolmayan sakız gibi.
Yapıştı, gitmiyor. Bitmeyen bir seçim yapmayı başardık.
Tadı da her gün biraz daha kaçıyor.
Say say sonuç yok.
Madem öyle saymaktan vaz mı geçelim?
Yapılması gereken, mazbata diye tutturanların gönlünü hoş tutmak mı, yoksa seçmenlerin verdiği oyların karşılığını ortaya çıkarmak mı?
Hile var, hurda var, hırsızlık var.
İstiyoruz ki netice net çıksın.
Kimsenin aklı karışmasın.
Fakat bu haliyle mümkün değil.
*
Yoğun tartışma sebebiyle öyle bir yere geldik ki, kim kazansa, diğeri kepçe.
Abicim, adamlar yirmi beş yıldır uzak kaldıkları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı almak için öyle hırslanmışlar ki eğer verilmezse şimdi ortalık iyice karışacak.
Böyle de bir görüş var.
Şayet buna itibar edilecekse, başka fikirler de ortaya konulabilir.
Başkaları, hayatta hiç o makama kavuşmamışlar.
Onlardan birini de düşünebiliriz…
Mesela nasıl?
*
Şöyle diyelim:
Şayet İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı hediye edilebiliyorsa, hep hayalini kurup da bir defa olsun seçim kazanamayan Fatma Kanıkuru ablamız var mesela.
Kuvayı Milliye ruhuyla öyle bir gelir ve o koltuğa kurulur ki, görenlerin ağzı açık kalır.
Başında kara kalpağıyla, göğsünde al yıldızıyla…
Hiç şüpheniz olmasın, İmamoğlu’ndan da çok daha iyi yönetecektir.
Benim naçizane teklifim budur.
*
Yok olmaz denilecekse, o zaman izlenecek yol bellidir.
İstanbul halkının kime oy verdiğini temiz bir şekilde sonuca bağlayalım.
Hilesiz, hurdasız, oy çalmasız, tutanak kaydırmasız.
Hiç bağırmadan…
Milleti sokağa çağırmadan.
Terör örgütlerine göz kırpmadan.
Yurt dışındakilerin ağzıyla konuşmadan.
Dış tehditlerden, baskılardan söz etmeden.
Müdahale lafını ağzına almadan.
*
Her gün üç öğün beş öğün ekranlara çıkıp “mazbatamı isterim” diye tepinenlerin telaşını ve paniğini görmek bile, bu seçim sonucundan şüphe etmek için yeterli bir sebeptir.
Sokakta dolaşıyor, mazbata istiyor.
Ekrana çıkıyor, mazbata istiyor.
Maçlara gidiyor, mazbata istiyor.
Yatıyor, kalkıyor, yine mazbata istiyor.
Bu durumda insanın aklına neler gelmiyor ki…
Bundan böyle senin adın Ekrem Mazbata olsun desek, hiç de isabetsiz davranmış sayılmayız.
*
Nasılsa evvelce Ekrem Müdafa imiş, İmamoğlu olmuş.
Bundan sonra da Mazbata oluversin.
Kazansa da kazanmasa da bu isim yakışır.
Hem de töreye uymuş oluruz.
#Seçim
#Sayım
#İstanbul
#Mazbata
