Devlet manavlık yapar mı?

04:0015/02/2019, Cuma
G: 15/02/2019, Cuma
Mehmet Şeker

Evlerinin önü bağdır bostandır, fiyatları yükselten Ali’dir Osman’dır…Vallahi öyle. Elin gâvuru gelip bizim fiyatları tepelere taşımaz; kendi insanımız zam üstüne zam bindirir.Ahmet Amca ile Ayşe Yengenin evlerinin önü de, arkası da bağ bostan.Sebze meyve ile uğraşıyorlar.Domates biber yetiştirmekteler. Barış Manço’nun hatırı kalmasın diye patlıcanı da eklemişler.Patates soğan da var, yeşillik de.Üretip satıyorlar. Geçinip gidiyorlar.Sattıkları adamlar bazen nazlanıyor.Bu ‘bazen’ geldi kuruldu buraya,

Evlerinin önü bağdır bostandır, fiyatları yükselten Ali’dir Osman’dır…

Vallahi öyle. Elin gâvuru gelip bizim fiyatları tepelere taşımaz; kendi insanımız zam üstüne zam bindirir.

Ahmet Amca ile Ayşe Yengenin evlerinin önü de, arkası da bağ bostan.

Sebze meyve ile uğraşıyorlar.



Domates biber yetiştirmekteler. Barış Manço’nun hatırı kalmasın diye patlıcanı da eklemişler.

Patates soğan da var, yeşillik de.

Üretip satıyorlar. Geçinip gidiyorlar.

Sattıkları adamlar bazen nazlanıyor.

Bu ‘bazen’ geldi kuruldu buraya, aslında orası ‘çoğunlukla’nın yeri.

Hem düşük fiyat teklif ediyorlar, hem peşin ödemiyorlar, hem de aldıkları ürünleri kat be kat fazlasına satıyorlar.

*

Bizim insanımız üretmeyi bilir, sever.

Fakat bazıları yan gelip yatmayı daha çok sever.

“Eğitim şart” demeyi âdet edinenlerin sıkça tekrar ettikleri bir diğer husus da üretim.

“Üretim, üretim, üretim…” der, kaşlarını kaldırırlar.

Üretmeden bir yere varamayız, gelişemeyiz elbette.

Lâkin iş üretmekle bitmiyor. Bir de bunun satışı var, pazarlaması var.

Alan yoksa, satan ne yapsın?

Yahut çok düşük fiyat verilince, üretmenin ne anlamı var?

*

Bu konuların tam içinde olan bir ağabeyimiz, “toprak adamı” Mehmet Tülüce, üretimin de satışın da yakından takipçisi.

Hâlden de anlar, halden de anlar.

Birincisi insanlık hâli, diğeri sebze hali.

Diyor ki “Biraz önce baktım, Osmaniye’de ıspanak yetiştirmiş adam, ‘40 kuruşa veriyorum alan yok mu’ diye halcilerin forumuna yazmış. Dönüp bakan yok. Ispanak markette 8 lira.”

İşte bu yüzden “önce pazar” ve şartlarına uygun şekilde olmalı.

Hep aracılardan şikâyet edilir.

Ödenen bedelin, çok az bir kısmının üreticiye düştüğünü bilmeyen yok.

*

Bilene soralım, o da söylesin ki ne yapmalı, nasıl yapmalı?

“Eski hâl muhâl. Köyler boşaldı, işçi bulmak zorlaştı, üretim eskisi gibi kolay değil. Diğer yandan halkın uygun gıdayla buluşması gerek. Satış sistemini yeniden tasarlamak gerekiyor.

Üreticinin daha çok kazanacağı, aracıların az olduğu ve az kâr hadleriyle çalışabileceği bir dağıtım sistemi kurmak zorundayız.

Bugünkü şartlarda sebze fiyatlarını hallerde denetlemek zor değil. Arz ve talebe göre belirlenen fiyatlar anında bilgisayar ortamına aktarılarak hem üreticinin hem de alıcının aldatılması önlenebilir. Hallerde anlık fiyat hareketleri panolarda gösterilir ve kayıt altına alınır.”

*

Fiyatlar yüksekken şikâyet eden muhalif kafalar, halka ucuz sebze imkânı sağlanınca da şikâyet etmeye başladılar.

Eh niyet bozuk, maya bozuk… Başka türlü nasıl olabilir? Boş verin, takmaya değmez.

Devlet seyirci kalmaz.

Vatandaşın durup dururken kazıklanmasına hiç ses çıkarmadan, hiç çözüm aramadan olduğu yerde oturup bakmaz.

Manav da olur, kasap da olur, sütçü de olur, ekmekçi de olur…

Yeri gelir kemancı da olur.

“Hâlime bak, dertli çal” deriz, bakar ve çalar, dertli dertli.

*

Bizim düdüklere bakarsak, vatandaş biberi yirmi liradan, domatesi on liradan yese, çok memnuniyet duyacaklar.

Demirel gibi “Benğim vatandaşım sürünüyor. Millet aç. Bu fiyatlarla yaşanmaz, ölünür” diyecekler.

Hattâ, “Kefen parası da çok arttı, şimdi ölmek de zor” diyecekler; öylesi çok işlerine gelecek.

Neylerseniz ki baştaki adam onların dişine göre değil.

Tankla, topla, bombayla baş edemediklerini üç beş sebzenin fiyatını yükselterek denemeye kalktılar, o da tutmadı.

Yahu, yoksa bu da mı gâvurun işi?

#Sebze
#Meyve
#Tanzim
#Devlet
#Fırsatçılar