Evde otururken, bir anda koca binanın göçmesi ne demek?
Deprem yok, patlama yok, yangın yok…
Bitişikteki arsada derin bir inşaat çukuru yok…
Bomba atılmamış…
Altından tünel geçmemiş…
Terörist saldırı olmamış…
Durup dururken.
Bir çatırtı…
Daha ne olduğunu anlamadan, paldır kültür enkaz altındasınız.
Ölmek de var, yaralı kurtulmak da.
İnsanın aklına gelir mi?
Gelmeli.
Bugün artık iyice anlıyoruz ki, böyle bir ihtimali herkes düşünmeli.
Çünkü burası, bu tür beyinsizlik sonucu kazaların sıkça görüldüğü bir memleket.
Kaçak kat çıkılmış.
Bir değil, iki değil, tam üç kat birden.
Hesapsızlık ve kitapsızlık bir arada.
Sırf çıkar için; üç beş kuruş fazla kazanmak için.
Karşılığı ne?
Yıkılan bina, yok olan yuvalar…
Kararan hayatlar, sönüp tamamen biten hayatlar.
Etraftan gören duyan koşup gelmiş.
Enkaz üstüne karıncalar gibi üşüşmüşler, kurtarmaya çalışıyorlar.
Hem ağırlık yaparak, hem gürültü patırtı çıkartarak.
İtfaiye gelmiş, kurtarma ekipleri gelmiş.
Cankurtaran araçlar gelmiş.
Valisi gelmiş, belediye başkanı gelmiş, Meclis Başkanı gelmiş…
Canla başla kurtarma çalışmaları başlamış.
Herkes üzgün.
Dua edenler, küfür edenler…
Sinirlenenler…
Cihazlarla, enkazın derin yerlerinden gelen sesleri yakalamaya çalışanlar…
Bağırıp çağıranlar…
Korna sesleri…
“Bir can kurtarmak ne demek?”
Bütün çabamız, enkaz altında kalanları sağ salim çıkarmak, hastaneye yetiştirmek.
Hâlbuki bir gün önce, böyle bir sıkıntı yoktu.
Herkes günlük hayatının rutini içinde yaşamaya devam ediyordu.
Gelecek planları vardı insanların.
Sabah kalktılar, kahvaltı ettiler; geç kalkan da geç vakit sofraya oturdu.
Yapacak işleri düşündüler.
Misafir gelecekti, ona hazırlık yaptılar.
Hayatın içinde, herkes gibiydiler.
Yaklaşan seçim vardı, hayat pahalılığı konuşuluyordu, çocukların okulu, iş-güç…
İşsizlerin bile geleceğe dair umudu vardı.
Her an iş bulunabilir, yarına daha iyi yürünebilirdi.
Gençlerin evliliği, nişanı vs.
Şimdi?
Bir anda, tek kat seviyesine inmiş koskoca bina ile evlerimizdeki ekranlara konuk oldular.
Üzüldük, sinirlendik, ağzımıza geleni söyledik. Sonra?
O durumda olan binlerce binadan hangisine sıra geleceğini bilmiyoruz.
Haberlerde her gün muhtemel İstanbul depremi için konuşmalara şahit oluyoruz.
“Olası deprem” deyip duruyorlar.
Her şeyden önce onu öyle söylememek lâzım.
Muhtemel demek zor geliyorsa, “Olmayası deprem” daha münasip.
Hem zaten deprem olmasına gerek yok.
Biz bu kafayla, bu çıkar düşkünlüğü ile, bütün binaları tek tek yıkar, altında bir güzel can veririz veya sakat kalırız.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.