Biz bize yetmeyelim diye uğraşanlar var

04:003/04/2020, Cuma
G: 3/04/2020, Cuma
Mehmet Şeker

“Nabüsün beya?” diye sorardıÜsmen Aga.Kahvede oturmuş, onun gelişini bekleyen Aydar Aga da her zamanki cevabı verirdi, hiç şaşmadan: “Aynı beya…”Öyleydi hakikaten, günler hep birbirinin aynıydı.Geliş vakitleri, seçtikleri masa, oturdukları sandalyelerin yeri bile değişmezdi.Şimdi o kahvede ne Üsmen Aga var bekleyen, ne de Aydar Aga geliyor. Kahveci bile yok ortalıkta. Bütün masalar, sandalyeler toplanıp bir köşeye yığılmış, temizlik yapılmış ve kapıya kilit vurulmuş. Ocak yanmıyor, duman tütmüyor.Şimdi

“Nabüsün beya?” diye sorardı

Üsmen Aga.

Kahvede oturmuş, onun gelişini bekleyen Aydar Aga da her zamanki cevabı verirdi, hiç şaşmadan: “Aynı beya…”

Öyleydi hakikaten, günler hep birbirinin aynıydı.

Geliş vakitleri, seçtikleri masa, oturdukları sandalyelerin yeri bile değişmezdi.

Şimdi o kahvede ne Üsmen Aga var bekleyen, ne de Aydar Aga geliyor. Kahveci bile yok ortalıkta. Bütün masalar, sandalyeler toplanıp bir köşeye yığılmış, temizlik yapılmış ve kapıya kilit vurulmuş. Ocak yanmıyor, duman tütmüyor.

Şimdi o sıradan günlerin, hatta bazen sıkıcı gelen günlerin, birbirinin aynı olan günlerin, ne kadar özlendiğine şahit oluyoruz. Kimse “Aynı beya” diyecek durumda değil. Evlere kapandık.

*

Bu durum yalnız Trakya’da değil, memleketin her tarafında böyle. Diğer ülkelerde de farklı değil. Fakat arada bir haberlerde görüyoruz ki gizli gizli kahvelerde toplananlar varmış. O kadar olacak.

“Şimdi bilsen, Kızılay’a gidip bir çay içmeyi nasıl özledim” diyordu geçen gün Ankara’daki eski bir arkadaşım.

Ben de Kapalıçarşı’ya gitmeyi özledim. Ne yazık ki artık orası da kapalı. Hem açık olsa ne fark eder? Kimse olmadıktan sonra… Neresi olursa olsun, bir yeri güzelleştiren insandır. O kalabalık yoksa, çarşılar pazarlar cazip değil. Mekân tek başına taştan tuğladan ibaret.

*

Sağlık Bakanımız, bir savaş hâlinde olduğumuzu söyledi. “Bu bir savaştır. Halk sağlığı savaşı…” En az 1kayıpla atlatmak için gayret edildiğini belirtti.

Durumun ciddiyetini kabul etmek istemeyenler, sıkıldığı bunaldığı için evde kalmaya katlanamayanlar şükür ki tek tük.

Şehirler arasında yolculuk kısıtlandığı ve geçerli sayılacak ciddi bir mazeret olmadan seyahat izin belgesi verilmediği hâlde, İstanbul’dan Antalya Korkuteli’ne 150 kişi gitmiş. Sebep çok ilginç… Mantar toplamak için.

Mantar çok önemli hakikaten! Başkalarına hastalık bulaştırma veya kendine bulaşması ihtimalini de, ölüm riskini de göz ardı edecek kadar! Var mı mantar gibisi? Yaşasın mantar! Biz öleceksek ölelim… Ne güzel kafa!

*

En fazla hasta sayısı ve ona bağlı olarak en fazla korona virüsten ölüm, İstanbul’da.

İstanbul’u 81 il içinden bir il diye görecek olursak, bu tablo şaşırtıcı gelir.

Eğer 15 milyon nüfus Bayburt’ta bulunsaydı, o zaman en fazla hasta ve can kaybı orada olurdu.

*

“Evde kal, evde kal” diye yapılan anonslar, ikna edici açıklamalar, “Bu kurallara uyulmazsa daha ağır tedbirler almak zorunda kalırız” şeklindeki ikazlar, bazılarına boş geliyor sanki.

Bir ablamız diyordu ki “Ayol ben evde kalmayı yirmi seneden beri kabullenmiş durumdayım.”

“Ablacığım, bu başka türlüsü, karıştırmayalım” diyecek biri çıkana kadar söyleyecek. Belki bir kısmet çıkar ama bu şartlarda düğün dernek de yapılamıyor. Mecburen bir müddet daha evde kalmaya devam etmek zorundayız.

*

“Biz bize yeteriz” kampanyasına bile itiraz edenler, yine her zamanki kadro.

Gerçeklerin açıklanmadığını iddia edenler de onlardı.

“Bak Kemalist CHP’li kardeşim. Sizinle aynı fikirdeyim. Devlet virüs kaynaklı hasta sayısını ve ölümleri gizliyor. Ama KORONA yazıp 8119’a gönderene mecburen bilgi veriyorlar. Deneyin görün. Anayasa’ya göre bu mecburi. Kesin bilgi.”

Biri böyle yazınca, şaka mı gerçek mi bilinmez, biri buna şöyle cevap yazmış:

“Bu ne dolandırıcılık kardeşim gerçek bilgi diye yazmışsın yazdık gönderdik 10 TL bağış yaptınız diyor saygısız herif”

Şakadır şaka… Kimse bu kadar saf olamaz.

*

Kısa süre içinde 500 milyon liradan fazla para toplandı.

Dayanışmanın artarak devam edeceği görülüyor.

Doğrusu, bu kampanyaya herkesin katılacağını ummak da saflık sayılır.

Mesela, Kemal Bey çıksa ve bu savaşa destek vererek “Ben de şu kadar maaşımı bağışladım” dese… Hiç değilse bin lira gönderdiğini açıklasa, fena mı olur?

Ama kolay bir şey değil bu. “Filanca ülkeyle aramızda savaş çıksa, ben o tarafı tutarım” diyenlerin kafasıyla dayanışma mümkün mü?

Biz bize yetmeyelim diye neresini yırtacaklarını şaşıranlar, IMF’nin kapısını çalsak pek rahatlayacaklar.

#IMF
#İstanbul
#Şaka
#Sağlık Bakanlığı