Salı günü Ak Parti’nin grup toplantısı yapılırken herkesin aklında isimleri açıklanacak olan belediye başkan adayları vardı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan içinse, bu durum biraz daha farklıydı.
Aklının bir yarısını yerel seçimler, diğer yarısını ise, Suriye’nin kuzeyinden Fırat’ın doğusundan gelen sevimsiz haberler meşgul ediyordu.
Erdoğan, grup toplantısı bittikten sonra yapılacak olan Milli Güvenlik Kurulu toplantısına atıfla, “Çok önemli kararlar alacağız” deyip şunları söyledi:
“Grup toplantısından sonra gerçekleştireceğimiz MGK’da bu meseleleri değerlendirecek, çok önemli kararlar alacağız. Artık yolun sonuna geldiklerini görmeliler. Müttefik olduklarını, stratejik ortak olduklarını söyleyenler için işte bu fırsattır. Ülkemizi hedef alan teröristlerin önünden çekildikleri zaman, Türkiye’nin yanında olduklarını anlayacağız. Aksi takdirde Türkiye’nin bekası için ne yapmamız gerekiyorsa yapacağız.”
Erdoğan’ın işaret ettiği MGK toplantısından sonra yapılan açıklamada, grup toplantısındaki kararlılık vurgusunu yansıtan ifadeler de vardı.
Mesela şu cümlenin altını çizebiliriz:
“Suriye’deki herhangi bir emrivakiye göz yumulmayacağı ve meşru müdafaa hakkının kullanılacağı vurgulandı.”
Aslında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri de, MGK bildirisinde yer alan ifadeler de, Ankara açısından uzun süre önce alınmış olan pozisyonun tekrar cümlelerini yansıtıyor.
Emrivakilere izin vermemek, gerektiği takdirde meşru müdafaa hakkını kullanmak.
Ama bu duruşu tekrar etmeyi gerektirecek yeni gelişmeler olduğunu da biliyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait obüslerin, yakın zaman içerisinde sınırın karşı tarafındaki PKK/YPG mevzilerini top atışlarıyla vurmaya başlaması, Fırat’ın doğusuna kapsamlı bir operasyon mu geliyor sorusunu akıllara getirmişti.
ABD tarafı, buna sınır bölgelerine gözlem noktaları kurulacak açıklamasıyla karşılık verdi.
Savunma Bakanı Mattis’in açıklamalarından sonra, sınırın Tel Abyad bölgesine kurulacak olan gözlem noktasının kaba inşaatı birden yükseliverdi.
Gözlem noktası kurmaya başlamak için bu alanın seçilmesi de tesadüf değil.
Tel Abyad, Türkiye’nin Fırat’ın Doğusunda ilk hedef olarak yönelme ihtimali olan bir yer.
Bu bağlamda, meşru müdafaa başlığının altını dolduracak yeterli gerekçeler de mevcut.
Hem Türkiye’nin kendi güvenliğine yönelecek tehditler, hem nüfusu Araplardan oluşmasına rağmen PKK/YPG’nin oradaki demografik yapıyı güç kullanarak değiştirmiş olması, hem de Türkiye’ye müzahir ÖSO gruplarının bu kenti geri almak için istekli olmaları.
ABD ve Suriye’deki müttefiki YPG içinse, Tel Abyad’ın el değiştirmesi demek, örgütün ilan ettiği sözde ‘Kantonların’ bölünmesi, harita üzerinde oluşan homojen görüntünün bozulması anlamına geliyor.
Türkiye açısından durumu dezavantajlı hale getiren nokta tam da burası.
Washington, Fırat’ın Doğusu mevzu bahis olduğunda ‘iki müttefiki arasındaki’ tercihlerini PKK/YPG’den yana kullanıyor.
Türkiye’nin öfkesini yatıştırmak anlamında sözde kalan bir takım taktiksel adımlar atsa da, ana stratejisi olan YPG oluşumunu ilerletme hedefinden hiçbir zaman vazgeçmiyor.
PKK’nın lider kadrosundan üç isim için, bulup getirene ödül koyma açıklamaları, “YPG ile ilişkimiz geçici” beyanatları…
Bunların hepsi lafta kalan taktik adımlar oluyor.
Ne zaman ki Türkiye’den sahadaki fiili durumu değiştirmeye dönük hamleler geliyor, işte o zaman gözlem noktaları meselesinde olduğu gibi, YPG’yi koruma kalkanıyla güvenceye alan asıl strateji devreye giriyor.
Arjantin’de yapılacak G-20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile yeni bir görüşme yapacağı kesinleşti.
Erdoğan’ın grup toplantısında yaptığı çağrıların, MGK toplantısından çıkan açıklamadaki vurguların hepsini bu görüşmenin ön hazırlığı olarak görmek mümkün.
Bu yeni randevunun Ankara açısında ağırlık merkezini hangi konunun oluşturacağı şimdiden muhataplarına iletilmiş oluyor.
Geçen yıl bu vakitler, YPG’ye bir daha silah verilmeyeceği sözünü Erdoğan’a veren Trump için Suriye meseleleri hiçbir zaman mesai harcamaya değer öncelikli konulardan biri olarak görülmedi.
Bir ara, “Ne işimiz var Suriye’de” deyip, buradaki Amerikan askerlerini geri çekeceğini bile söylemişti.
Ama Suriye’deki işleri, başka bir akıl yürütüyor.
Bu durumda Ankara açısından fazla bir seçenek kalmıyor.
Ya, ABD’den gelen baskı ve tehditleri göze alarak fiilen harekete geçmek, ya da Trump’a durumun ciddiyetini anlatarak ondan bir şeyler yapmasını beklemek.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.