Seçim dönemlerinin köreltici bir yönü vardır.
Herkes sandığa odaklanınca ülkenin seçim harici gündemi ikinci plana itilir, ya da hepten unutulur.
Oysa Türkiye’nin böyle bir lüksü bulunmuyor.
Seçim var diye dikkatleri dağıtmadan, özellikle dış politika ve güvenlik meselelerinde ‘odaklanma’ halini terk etmeden hareket etmek çok önemli.
Nihayetinde 24 Haziran’da seçimler yapılacak ve sonrasında Türkiye, bir kısmı ‘yakıcı’ niteliği bulunan sorunlarla meşgul olmayı sürdürecek.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 4 Haziran’da, yani önümüzdeki hafta başında Washington’a gidiyor.
Bir önceki ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson döneminde sağlanan Suriye mutabakatının devamının nasıl gelişeceği, o anlaşmanın uygulamaya geçip geçmeyeceği bu ziyaretten sonra belli olacak.
Almanya’ya yaptığı ziyarette kendisine eşlik ettiğimiz Çavuşoğlu ile Ankara’ya dönüş yolunda hem 4 Haziran randevusunu, hem de iki ülke ilişkilerinin ‘sıcak patates’ konularını etraflıca konuştuk.
Çavuşoğlu Trump’ın yeni Dışişleri Bakanı Pompeo ile ilk teması NATO zirvesinin yapıldığı Brüksel’de sağlamıştı.
Pompeo daha buluşmanın başında ilk cümle olarak “Anlaşmaya sadığız, bir an önce sen de gel uygulamaya geçelim” demiş.
Anlaşma dediğimiz şeyi, Menbiç’in PKK uzantılı YPG örgütünden temizlenmesi, devamında bu modelin Suriye’nin kuzeyinde başka bölgelerde de uygulanması biçiminde anlamamız yeterli olacaktır.
Gayet açık sözlü ve özgüvenli bir şekilde bu konuları anlatan Çavuşoğlu’nun sözlerinden bu müzakereler yapılırken hangi referansla hareket edildiğini de öğrenmiş olduk.
Yerleşim birimlerinin demografik dağılımı…
Yani, Suriye savaşı başlamadan önce hangi kentin demografik yapısı hangi özellikleri taşıyor idiyse, buna sadık kalarak süreci yönetmek.
Diyebilirim ki, bu formül, gayet insancıl ve mantıklı duruyor.
Çavuşoğlu’nun bu çerçeveye giren şu sözlerinin altını çizebiliriz:
“Menbiç modeli, daha sonrası için bir model olacak. Başka şehre gideceğiz, mesela Rakka. Aynı şekilde Kobani. Nüfusu ağırlıklı Kürt ise yönetimin de Kürtlerden olması doğal. PKK, Kürtleri de sürgüne gönderdi. O Kürtlerin geri dönmesi lazım.”
Bu modelin başarılı bir şekilde hayata geçmesi demek, Fırat’ın Doğusu ile ilgili soru işaretlerinin bir bölümünün yanıtlanması anlamına da gelebilir.
Eğer Menbiç üzerinden bir Türk/ABD işbirliği ortaya çıkar, uygulamaya geçerse, mesela Telabyad başta olmak üzere, şu an YPG’nin elinde olan birçok yerleşim biriminin de asıl sahiplerine iade edilmesi gibi bir sonuç karşımıza çıkabilir.
Çavuşoğlu ile F-35 savaş uçağı meselesini de konuştuk.
F-35’lerin Türkiye’ye teslim edilmesi konusunda bir endişesinin olmadığını vurguladıktan sonra şunları dile getirdi:
“Çünkü bu, paraları ödenmiş, kapsamlı bir anlaşma. İçinde parça üretimi de var. Bugüne kadar taksitlerimizi ödemişiz. Bu anlaşma S-400 veya başka bir konuya bağlı değil. Benim canım sıkıldı, oynamıyorum diyeceği bir anlaşma da değil. Hukuki yükümlülükleri de var. Kongreden söylemler geliyor kısıtlamaya yönelik. Şu ana kadar hükümet kanadından böyle bir baskı yok. Vermiyoruz diye. O nedenle ben bir endişe görmüyorum.”
Peki yine Çavuşoğlu’nun ifadesiyle en kötü senaryoyu düşünecek olursak?
“O zaman hukuki bir süreç olur. Türkiye, hava savunma sisteminde müttefiklerinden alamayınca çaresiz kalmadıysa burada da çaresiz kalmaz.”
-Muharrem İnce, ‘SoloTürk’ ekibiyle karşılaştı, ekibin gösteri uçuşu iptal oldu.
-İnce ile poz veren ‘SoloTürk’ ekibine gösteri cezası.
-İnce korkusu: Samsun’da Muharrem İnce’yle fotoğraf çektiren ‘SoloTürk’ün gösterisi iptal.
-FLASH FLASH… Bir çizik de ‘SoloTürk’e mi?
Salı günü muhalefete yakın internet medyası ve sosyal medyada aynı konuyla ilgili çıkan haberlerin başlıkları böyle idi.
Kolayca yalan söylemeyi huy haline getiren siyasi bir anlayışın aynı niteliklere sahip bir medya gücüne sahip olmasını doğal karşılıyoruz tabi.
Net bilgi, bu haberlerin aslının astarının olmaması, SoloTürk’ün gösterisinin Muharrem İnce’nin ziyaretinden çok daha önce iptal edilmiş olması.
Bu tür haberlerin Genelkurmay’da rahatsızlık uyandırdığı bir gerçek.
Kulak verdiğimiz TSK çevrelerinden aldığım nabzı şu şekilde özetlemek istiyorum:
-TSK’nın böyle asılsız haberlerle tartıştırılmaya değil, morale ihtiyacı var deniyor.
-TSK mensupları, yurt içinde ve yurt dışında önleyici istihbarat, silahlı mücadele, asayişi sağlama, sivillere gıda barınma yardımı ulaştırma gibi çok yönlü faaliyetleri yürütürken moral motivasyona büyük ihtiyaç duyuyor, deniyor.
-Fırat Kalkanı bölgesinde istikrarın sürmesi, Afrin ve civarında istikrarın yerleşmesi için çok yönlü çalışmalar yürütülüyor, diğer taraftan Irak’ın kuzeyinde önemli ve kapsamlı bir askeri operasyon yapılıyor. Ordumuz Kandil ile Türkiye toprakları arasındaki geçiş güzergahlarını tekrar kullanılamayacak şekilde tutuyor. Yurt içinde bölücü örgüt mensuplarının kış üstlenmesine fırsat verilmedi, girilmedik mağara bırakılmadı deniyor.
-Bütün bunlar yapılırken, muhalefetin TSK’yı politize edip ‘yandaş ‘ kategorisine sokma çabası içinde olmasından duyulan rahatsızlık dile getiriliyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.