Türkiye’nin ‘mavi vatan’ sınırları nasıl genişledi?

04:007/12/2019, Cumartesi
G: 7/12/2019, Cumartesi
Mehmet Acet

Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz sınırları mutabakatı, örneğine daha önce rastlanır türden bir anlaşma olmadığı için başlangıçta şaşkınlıkla karşılandı.Hiç kimsenin aklında yokken bir anda yepyeni bir harita peydah oldu.Haliyle bu neyin nesidir, böyle bir anlaşma olunca ne oluyor soruları herkesin aklına düştü.Gelinen nokta itibarıyla bu anlaşmanın kıymetini anlamak için, şaşkınlığın büyüğünü yaşayan ülkelerin verdiği tepkiye bakmak yeterli olabilir.Örneğin Yunanistan.Reuters’ın önceki

Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz sınırları mutabakatı, örneğine daha önce rastlanır türden bir anlaşma olmadığı için başlangıçta şaşkınlıkla karşılandı.



Hiç kimsenin aklında yokken bir anda yepyeni bir harita peydah oldu.

Haliyle bu neyin nesidir, böyle bir anlaşma olunca ne oluyor soruları herkesin aklına düştü.

Gelinen nokta itibarıyla bu anlaşmanın kıymetini anlamak için, şaşkınlığın büyüğünü yaşayan ülkelerin verdiği tepkiye bakmak yeterli olabilir.

Örneğin Yunanistan.

Reuters’ın önceki gün geçtiği habere göre, Atina bu anlaşmaya tepki aolarak ülkedeki Libya büyükelçisini sınır dışı kararı aldı.

Yunan Dışişleri Bakanlığı ise, mutabakatı kınadı, uluslararası hukukun ihlal edildiğini iddia etti.

Bu anlaşmanın temel özelliğinin Akdeniz’in yeraltı zenginliklerinin
‘hokus pokus’
hareketleriyle Türkiye’yi uyutarak paylaşma niyetlerine vurulan bir darbe olduğunu söylemek yanlış olmaz.
10 YILLIK HİKÂYE VE NİSAN
AYINDA YAŞANAN KIRILMA

Libya ile deniz sınırlarının belirlenmesi anlaşmasının 10 yıllık bir hikâyesi var.

Hikâye, 2009 yılında o dönem Başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın böyle bir teklifin Libya’ya götürülmesine onay vermesiyle başlıyor.

Trablus yönetimi bu teklife olumlu bakıyor ancak devam eden yıllar içerisinde yaşanan iç savaşlar ve istikrarsız ortam nedeniyle sonuca ulaşmak mümkün olmuyor.

Anlaşmanın olgunlaşmasını sağlayan gelişmeler, 2019 Nisan ayında başlıyor.

Libya’nın bir bölümünü elinde tutan Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri destekli Halife Hafter birlikleri, Trablus’u ele geçirerek ülkenin tamamını kontrol etme hedefiyle harekete geçiyor.

Bu durumu darbe ya da işgal girişimi olarak nitelemek mümkün.

Zira Birleşmiş Milletler’de Libya’nın meşru yönetimi olarak Trablus’taki Fayez el Sarraj hükümeti kabul ediliyor.

Hafter Trablus’a yürümeye karar verince meşru Libya yönetimi yardım için Türkiye’ye başvuruyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim gidecek başka kapımız yok” diyerek Ankara’ya gelen Libya heyetine destek verilmesi talimatını veriyor.

Türkiye’nin bu desteği ile sahadaki denklem değişiveriyor.

Hafter aldığı yenilgi sonrası Trablus’u ele geçirme hedefine ulaşamıyor.

“MEŞRU HEDEF OLURSUN” DENİNCE…

Haziran ayının sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile G-20 zirvesi için gittiğimiz Osaka’da Türk heyetinin gündemine bir Libya krizinin düştüğünü fark etmiştik.

Türkiye’nin yardımı nedeniyle hedefine ulaşamayan Hafter cephesi çılgına dönmüş,
“Bundan sonra bütün Türk vatandaşları hedefimizdir”
diyen tehdit dolu bir açıklama yapmış, aynı günlerde Libya sınırlarında bulunan 9 sivil Türk vatandaşını da rehin almıştı.

Japonya’da bulunan Türk heyeti bu gelişme üzerine Hafter’in anlayacağı dilden sert bir açıklama yapılmasına karar verdi.

“Vatandaşlarımızı bırakmazsanız meşru hedef haline gelirsiniz”
denildi.

Mesajın ne anlama geldiğini anlayan Hafter, rehin aldığı Türk vatandaşlarını hemen serbest bırakmak zorunda kaldı.

Günün sonunda Türkiye’nin meşru Libya hükümetini koruyan tutumunun son günlerin flaş konusu olan deniz anlaşmasının önünü açtığını ve hızlandırdığını düşünebiliriz.

ANLAŞMANIN ‘İVEDİLİKLE’ YAPILMASI…
Temmuz sonunda Ankara’da yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, Türkiye ile Libya arasında deniz yetki alanlarının belirlenmesine yönelik bir anlaşmanın
‘ivedilikle’
yapılması yönünde bir irade çıktı.
‘İvedilikle’
vurgusuna dikkat çekmek isterim.

Neden derseniz, Akdeniz’de yaşananları, hızlı hareket edenin yol alacağı bir mücadele olarak görmek mümkün.

Eğer bu anlaşma yapılmadan önce Yunanistan Mısır’la bir anlaşma imzalamış olsaydı, o zaman Türkiye’nin Libya ile bağı kesilmiş olacaktı.

Yunanistan Kıbrıs Rum Kesimi ile benzeri bir anlaşma yapmış olsaydı, bu defa Avrupa Birliği’nin haritası gerçekleşmiş olacaktı.

Türkiye’nin ön alıp hızlı hareket etmesi ile bu hesaplar boşa çıkmış oldu.

Anlaşmanın Meclis’ten hızlı bir şekilde geçirilmesi de aynı mantıkla izah edilebilir.

‘İvedilikle’
işi bağlamak.
ANLAŞMA OLDU DA NE OLDU?

Libya ile yapılan bu anlaşma ne anlam ifade ediyor sorusu henüz herkesin zihninde net bir cevap bulmuş olmayabilir.

İlgili çevrelerin verdiği bilgilere göre, bu anlaşma ile Türkiye’nin kara haritasının dörtte biri kadar alan, Türkiye sınırlarına dâhil edilmiş oldu.

‘Mavi vatan’
olarak nitelendirilen deniz hâkimiyeti genişledi.

Akdeniz’in yeraltı zenginliklerini Türkiye’yi dışlayarak aralarında pay etmeye çalışanlar büyük bir hayal kırıklığı yaşadı.

Bunu anlamak için Atina’nın verdiği tepkiye bakmanız bile yeterli olabilir.

#Atina
#Türkiye
#Akdeniz
#Libya
#G-20 zirvesi