Şam rejimine bağlı askeri birliklerin, İran destekli milislerin İdlib’i üç koldan kuşattığı haberleri geliyor.
Önemli bir bölümü Suriye’nin diğer savaş bölgelerinden kaçıp buraya gelenlerden oluşan 2,5 milyon insanın nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu, önceki tecrübeleri dikkate alarak tahmin edebiliriz.
Ankara’da bu konularda mesai harcayan bir güvenlik yetkilisi, “Bu insanların akıbetini bizden başka düşünen kimse yok” diyor.
Devamında can acıtıcı bir cümle kuruyor:
“İnsanda yaşam sevincini alıp götüren bir durum bu.”
İdlib’de önümüzdeki günlerde, haftalarda neler olacak?
Rejim ve İranlı milisler karadan, Rus uçakları havadan daha önce birden fazla örneğini gördüğümüz gibi katliam kusmaya başlayacaklar mı?
Yoksa müzakereler yoluyla mesafe elde edilebilecek mi?
Suriye genelinde olduğu gibi İdlib özelinde de, Şam rejimi ya da İran’ın tutumundan önce, Rusya’nın işin neresinde durduğuna, daha doğrusu nasıl hareket edeceğine bakmak gerekiyor.
Bütün emareler, alınan tutum, yapılan açıklamalar Rusların muhtemel bir İdlib saldırısına destek olacağı yönünde.
Ama bu desteği sınırlayabilecek istisnai bir durum da söz konusu olabilir.
Ne mi?
Ankara’nın İdlib için harekete geçip Ruslarla yeniden masaya oturmuş olması.
Bayram tatilinin başladığı 17 Ağustos Cuma günü Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Moskova’ya gidip Rus yetkililerle İdlib konusunu müzakere ettiklerini biliyoruz.
Bu müzakerelerin mahiyeti hakkında birkaç kelam edelim.
Fırat Kalkanı ve Afrin harekatları öncesinde de gördük.
Muhtemelen haritalar masaya seriliyor, görüşmeler, pazarlıklar yapılıyor, sınırlar belirleniyor ve devamında sahadaki operasyonlar o masada alınan kararlar doğrultusunda hayata geçiriliyor.
Savunma Bakanı Akar ve MİT Başkanı Fidan’ın bütün bu müzakerelerin göbeğinde yer aldıklarını zikretmeye bile lüzum olmasa gerek.
Bu son trafiğin dikkat çekici bir başka yönü, aynı iki ismin bir hafta arayla yeniden Moskova yolunu tutmuş olmalarıydı.
Bu işlere mesai harcayan bir kaynağa sorduk.
“Neden böyle bir şey oldu” diye.
“İlk temastan sonra Ankara’ya dönüldü, bir görüş oluşturuldu ve bu görüş çerçevesinde yeniden Moskova’ya gidildi” diye bir yanıt aldık.
Birtakım duyumlarımız var ama Ankara’da o bir hafta içerisinde oluşturulup Moskova’ya götürülen “görüşün” ne olduğunu, o görüş çerçevesinde bir mutabakat sağlanıp sağlanmadığını tam olarak bilmiyoruz.
Teyitli olmasa da, duyuma dayalı bilginin ne olduğunu da yazalım.
Rus tarafının Türkiye’den gelen uyarı ve endişe beyanlarını dikkate alarak, Türkiye’ye doğru yoğun bir göç akımına yol açmayacak şekilde, İdlib’in bir bölümünde sınırlı bir operasyon yapılmasına rıza gösterdiği iddiası.
Bu aşamada, Moskova’da yapılan müzakerelerden bir anlaşma çıkıp çıkmadığını anlamak için ‘görüntü okuma’ yöntemine başvurmak iyi bir fikir olabilir.
Türk heyetinin ikinci Moskova gezisinde verilen fotoğraflar, zıtlaşılarak değil de uzlaşılarak masadan kalkıldığına işaret ediyor gibiydi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da dahil olduğu üçlü Türk heyetinin Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından kabul edildiği, Çavuşoğlu’nun “İlişkilerimizi bazı ülkeler kıskanıyor” dediği, Putin’in de “Türkiye ile ilişkileri derinleştiriyoruz” açıklamasını yaptığı o resim, Rusların Türkiye’nin İdlib endişelerine kıymet verdiğinin bir göstergesi olabilirdi.
İyimser senaryo, Rusya’nın Türkiye’nin uyarılarını dikkate alarak İdlib meselesinde frene basması.
Ama bir de kötümser senaryo var.
Pazartesi günkü yazıda anlatmaya çalıştığımız, İdlib’te başlayabilecek şiddetli bir çarpışmanın şu an daha dingin durumdaki diğer bölgelere, mesela Halep’e sıçraması ihtimali.
O yazıda da sözünü ettiğimiz gibi, 2016 sonunda Halep’ten yapılan tahliyeler, bir anlaşma çerçevesinde gelişmişti.
Bu tahliyeler karşılığında İdlib’e dokunulmayacaktı.
Moskova’daki görüşmelerde Rus tarafına bu konunun hatırlatıldığını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok.
“İdlib hedef olursa, Halep’in bundan etkilenmemesi mümkün değil” anlamına gelen bir mesajın karşı tarafa iletilmiş olduğunu düşünebiliriz.
Dün Rusya adına Dışişleri Bakan Yardımcısı İdlib meselesinin Türkiye ve İran ile halen tartışılmakta olduğunu açıkladı.
İdlib meselesi 7 Eylül’de Tahran’da yapılacak üçlü zirvenin de ana gündem maddelerinden biri olacak.
Tabii sahada Şam rejimi ve İranlı milislerin İdlib’e dönük kuşatma faaliyetleri de sürüyor.
Ama son tahlilde Rusların ne diyeceği, nasıl hareket edeceği önemli.
Neler olacağını göreceğiz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.