Popülizme karşı Erdoğan duruşu

04:0021/03/2019, Perşembe
G: 21/03/2019, Perşembe
Mehmet Acet

Dünkü yazıda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile pazartesi akşamı yaptığımız yayına dair izlenimleri paylaşmıştım.Bugün o yayınının içeriğinden yola çıkarak, birkaç temel konuda Erdoğan’ın güncel yaklaşımlarını aktarmak istiyorum.Program sırasında soru soran üniversite öğrencilerinden biri, “Üniversitede okuyoruz ama işsizlik kaygısı taşıyoruz, buna bir çare bulabilir misiniz?” diye bir soru sordu.Yerinde, karşılığı olan bir soruydu bu.İşsizlik meselesi hükümetler açısından yönetim sorumluluğu alanına

Dünkü yazıda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile pazartesi akşamı yaptığımız yayına dair izlenimleri paylaşmıştım.



Bugün o yayınının içeriğinden yola çıkarak, birkaç temel konuda Erdoğan’ın güncel yaklaşımlarını aktarmak istiyorum.

Program sırasında soru soran üniversite öğrencilerinden biri, “Üniversitede okuyoruz ama işsizlik kaygısı taşıyoruz, buna bir çare bulabilir misiniz?” diye bir soru sordu.

Yerinde, karşılığı olan bir soruydu bu.

İşsizlik meselesi hükümetler açısından yönetim sorumluluğu alanına giren sorunlardan biri.

Ama bu sorumluluk, insanların elinden tutup seni şurada işe yerleştiriyorum biçiminde değil, uygulanan politikalarla istihdam alanının açık ve canlı tutulmasına dönüktür.

Üzerinde durmakta olduğumuz konu da, son dönemde daha bir belirgin hale gelen, herkesin iş bulmak için sadece ‘
devlet kapısına
’ yönelmesi meselesi.
Soru gelince, “
Acaba nasıl bir cevap verecek
” diyerek gözlerimiz Erdoğan’a dönünce, bu konudaki temel yaklaşımının güncel halinin de değişmediğini öğrenmiş olduk.

Şöyle dedi Cumhurbaşkanı:

“Bizim toplumumuzda şöyle bir sıkıntı var. “Devlete girersem, kimse beni atamaz” havası var. “Devlete kapağı atma” diye bir laf var ya, bunun olmaması lazım. Ben kendime güveniyor muyum? Güveniyorum. Niye ben özel sektöre gitmeyeyim. Kendini özel sektörde de ispat et. Dolayısıyla devlet, kendisine inanmayanların, güvenmeyenlerin gittiği bir kapı olmamalı. Çekinmemek lazım.”

Erdoğan konuyla ilgili olarak kendisinden de bir örnek verdi, geçmişte devleti bırakıp özel sektöre geçtiğinde maaşının dört kat arttığını söyledi.

Son birkaç yıldır özellikle seçim dönemleri devlet kapısında iş bekleyenlerin iletişim araçlarını kullanarak bu işi bir lobiye dönüştürüp ‘
baskılamaya
’ geçtiği dönemler haline geldi.

Bu lobilere karşı verilen cevap biçimi de popülizmin sınırlarının aşılıp aşılmadığının bir testine dönüşüyor.

Bir seçim döneminde Erdoğan’ın bu alandaki yaklaşım biçimini, açık sözlülüğünü değerli bulduğumu belirtmeliyim.

Yayında da bir cümle ile ifade ettiğim gibi, Türkiye ekonomisi özel sektör eliyle büyümüş bir ekonomidir.

Hükümetler, uyguladıkları politikalarla özel sektörün önünü açabildikleri kadar açarlar, işsizlik rakamları da o politikalarla uyumlu şekilde gelişir.

Hele hele yatırımını, üretimini, ticaretini ‘
alın
teri
’ ile yapmak durumunda olan Türkiye için bu kural daha fazla geçerlidir.

Yani, herkesin iş bulmak için devlete yöneldiği bir ülkede, ne devlet bu ihtiyaca karşılık verebilir, ne de uygulanması halinde o ülkenin ekonomik kalkınması mümkün olabilir.

Yayın sırasında öğrencilerden bir başkası, “
Birçok öğrencinin ortak derdi olan KYK borçlarının affı veya indirimi var mı
” diye sordu.
Erdoğan, “
Bu soruya iki türlü cevap verilir. Bir, Bay Kemal gibi, bir Tayyip Erdoğan gibi
” dedikten sonra Erdoğan gibi bir cevap verdi.

Şöyle dedi:

“Bay Kemal gibi cevap verirsek, ‘Sildim gittim’ der. Ama benim Erdoğan gibi cevap vermem lazım. Ben 82 milyonun hakkının olduğu bir parayı korumam lazım. Sigortalı bir işe girdiğin andan itibaren taksitli olarak, faizsiz olarak ödüyorsun.”

Bir de Ayasofya mevzuu var.

En son Yeni Zelanda’da cami katliamı yapan teröristin “
Ayasofya’yı camiye çevirirseniz, minarelerinizi yıkarız
” tehditleri, Türkiye’de de doğal olarak büyük bir öfke ile karşılandı.

Peki, ama böyle bir tahrike karşı nasıl cevap vermeli?

Dikkatle dinlediğim sözlerinden Erdoğan’ın bu konuda da aklıselim bir duruş sergilediği sonucunu çıkardım.

“Orada Kur’ân tilaveti de yaptık. Belli bir bölümde şu an namaz da kılınıyor. Unutmayalım, dünyanın birçok ülkesinde bizim binlerce camimiz var. Acaba bunu söyleyenler, bu camilerin başına ne gelir, bunu düşünüyor mu?”

Erdoğan, Ayasofya’yı camiye dönüştürebiliriz, bu bizim için sorun değil ama getirisini, götürüsünü iyi hesap etmek durumundayız diyor.

Bir de Türkiye’nin, İstanbul’un dört bir yanında açık durumda olan camileri hatırlatıyor.

Ayasofya’nın yanı başındaki Sultanahmet’in cemaat sıkıntısına atıf yapıyor.

Yani, mesele namaz kılacak yer meselesi ise, bu anlamda bir sorun yok demek istiyor.

Restleşmenin gerektiği hallerde, Erdoğan’ın büyük bir cesaretle dünya âleme nasıl mesajlar verdiğine dair tonla örnek mevcut.

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi, her inançlı insanın gönlünden geçen bir temennidir.

Bir gün olacaktır inşallah.

Ama getirisini, götürüsünü ve zamanlamasını iyi hesap etmek gerekiyor.

#Recep Tayyip Erdoğan
#İşsizlik
#KYK
#Ayasofya