Oylar kimliğe göre mi verildi?

04:002/07/2018, Pazartesi
G: 2/07/2018, Pazartesi
Mehmet Acet

Türkiye Neşe’nin kepek sorununu da çözdü ama, tercüme aydınlarının, bir de kimi siyasi figürlerin hazım sorunu, kronik vakalar olarak karşımızda durmaya devam ediyor.Geçen haftadan iki örnek var.İyi Parti’nin Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, Çorum’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rekor düzeyde oy çıkarmasını deve/diken benzetmesiyle hakaret diline çevirdi.CHP’nin İstanbul Milletvekili Muhmut Tanal ise, mahallesindeki ‘sokak motivasyonunun’ neden canlı durduğunu anlamamızı kolaylaştıracak bir tutumla

Türkiye Neşe’nin kepek sorununu da çözdü ama, tercüme aydınlarının, bir de kimi siyasi figürlerin hazım sorunu, kronik vakalar olarak karşımızda durmaya devam ediyor.

Geçen haftadan iki örnek var.



İyi Parti’nin Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, Çorum’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rekor düzeyde oy çıkarmasını deve/diken benzetmesiyle hakaret diline çevirdi.

CHP’nin İstanbul Milletvekili Muhmut Tanal ise, mahallesindeki ‘sokak motivasyonunun’ neden canlı durduğunu anlamamızı kolaylaştıracak bir tutumla “Bu millet buna müstehak” twiti attı.

“Turizmin bitmesinden yakınan Antalya %43 oy veriyorsa, Suriyelilerden illallah eden Şanlıurfa, G.Antep ve Kilis %51 oy veriyorsa, şeker fabrikaları satıldığı için sitem eden Çorum, Yozgat ve Kırşehir açık ara birinci çıkartıyorsa millete müstahaktır” dedi.

Verdiği örneklerin hepsi kendi içinde bir sürü çelişkiler arz etse de, bir siyasetçiden daha çok bir müsamere adamına benzeyen Tanal’ın fikirleri üzerine kafa yorarak kendi fikrime yazık etmek istemem.

Sadece, İdris Küçükömer’in 1960’larda, uzun süre kaldıktan sonra yeni görüşleri nedeniyle aforoz edildiği mahallesiyle ilgili teşhisini hatırlayalım yeter:

“Türkiye’de tutuculuğu sol kesim, ilerleme ve kalkınmayı geniş muhafazakar kesimler temsil ediyor”

24 Haziran seçimlerini “Sandık ile yapılabilecek bir şey kalmadı” noktasına taşıyan ‘akademik düzeyli’ yorumlar da okumaya devam ediyoruz.

Mesela…

Bahçeşehir Üniversitesi’nin eski rektörü, Siyaset Bilimci Yılmaz Esmer, Habertürk’ten Kübra Par’a verdiği röportajda “Türkiye’de seçim kimlikler üzerinden yapılıyor. Soğan 5 lira olsa da oylar değişmez, vaatlerin de etkisi yok” deyip kestirip attı.

Oylar tümden kimlik aidiyetine göre dağıldığına göre, seçmenin hangi partiye hangi mesajı verdiği, hangi faktörlerin seçim sonuçlarını etkilediği gibi sorular üzerinde kafa patlatmaya da gerek kalmıyor demektir.

Peki, bu durumda seçimden seçime parti değiştiren/değiştirebilen birbirinden habersiz milyonları nereye koyacağız?

Sorduğum soruya kendi cevabımı vereceğim ama önce yukarıda sözünü ettiğim düşünce biçimi hakkında iki kelam edeyim.

Örneğin;

Bana öyle geliyor ki, memleketin dertleriyle dertlenip, hayat standardındaki yükselişe hükümet katkısını dikkate alarak oy tercihini değiştirebilenlerin, yani doğrudan kimlik ve ideoloji ile hareket etmeyenlerin sayısı Yılmaz Esmer Hoca’nın mahallesinde daha az bir kesime tekabül ediyor.

Kimlik ve ideoloji baskın gerekçe idiyse, bunu daha çok Tayyip Erdoğan’a değil de Muharrem İnce’ye, CHP’ye değil de HDP’ye oy veren ‘kurşun askerler’ arasında aramak daha doğru olacaktır.

Sandığı değersizleştiren bu düşünce kalıbının ikinci bir niteliği daha var, o da şu:

Tayyip Erdoğan’ın ve onun temsil ettiği hareketin 16 yıllık seçim başarısının arkasında bir icraat başarısı olduğunu kabullenememe hali.

‘Ortaçağ karanlığını’ temsil eden bir hareketin çuvallayacağını zihinlerinde ‘ezber tekrarı’ olarak tutan tercüme aydınları, milletin başarı hikayesine oy verme ihtimalini kimliğe göre oy verme kolaycılığıyla örtmeye çalışıyor.

Bu kadar açık işte.

Zaten, en nihayetinde ‘göbeğini kaşıyan adam’ metaforuyla karşımıza çıkan bu küçümseme halinin daha akademik dildeki izahatı da “Millet kimliğe göre oy veriyor o zaman seçimler boşuna yapılıyor” anlamına gelen sözlerle yapılabiliyor.

Şimdi, yukarıda kendi sorduğum soruya kendi vereceğim yanıta gelelim. Türkiye’nin seçimler tarihine baktığımızda kimliğe göre değil de, ülkenin gidişatına göre, “Memleketi kim yönetebilir” sorusunu aklında tutarak oy tercihini değiştirebilen, oy tercihini değiştirerek iktidarı da değiştirebilen birbirinden habersiz milyonlar olduğu görülecektir.

Sanıyorum Türkiye’deki seçmen hareketliliğini iyi takip ettiklerini düşünen kimi çevrelerin yanılması, bu hareketliliğin kendi bulundukları mahallede daha az görülüyor olmasından kaynaklanıyor.

Önümde 24 Haziran seçimlerinin sonuçlarını gösteren iki harita var.

Birinci haritada Ak Parti’nin Kasım 2015 seçimlerine göre oy kaybettiği ve oylarını artırdığı iller gösteriliyor.

İkincisinde de HDP’nin oylarının arttığı ve düştüğü illeri gösteren harita.

Ak Parti Kasım 2015 seçimlerine göre Türkiye genelinde yüzde 7,5 oy kaybetmesine rağmen Mardin, Hakkari, Şırnak, Siirt, Van, Ağrı, Kars, Bitlis, Tunceli gibi illerde 1 Kasım’ın bile üstüne çıkmış, daha fazlasını almış.

HDP ise, Batman hariç Kürt nüfusun yoğun olduğu bütün bu bölgede oy kaybına uğramış görünüyor.

Türkiye’de salt kimliğe dayalı oy verme alışkanlığının olmadığını gösteren başka bir örnek daha var.

2015’te 5 ay arayla yapılan iki seçimde bir milyon muhafazakar Kürt seçmeni HDP ile Ak Parti arasında gidip gelmişti.

Yok, mesele CHP’nin bir türlü kendi sınırlarını aşamaması meselesi ise, onlar da biraz inandırıcı oluversinler.

Evet, meselenin bam teli burası.

Kimlik değil, inandırıcılık meselesi…

Seçmenle köprüyü geçene kadar değil de daha özlü, daha değerlerle barışık bir ilişki kurmadan, daha “Biz nelerle uğraşmışız yahu” demeden olmaz bu işler.

#CHp
#HDP