Dünkü Muharrem İnce mi, bugünkü mü?
Değişti mi, değişmedi mi?
Köprüyü geçene kadar durumu idare mi etmektedir?
Yoksa, içinden “Yahu nelerle uğraşmışız” diye mi geçirmektedir?
Soru önergeleriyle ‘türban avcılığına’ çıkan Muharrem İnce mi, “Başörtülü kardeşim” diyen Muharrem İnce mi gerçek Muharrem İnce oluyor?
Bugün söyledikleriyle geçmişte söyledikleri birbirine 180 derece zıtlık teşkil ediyorsa, bu realitenin bir izahatını yapması gerekmiyor mu?
- İnce’nin 14.09.2009’da verdiği soru önergesinde, “TRT ekibindeki bir kameramanın saçlarını kışlık bere ile kapattığı, bu kameramanın TRT’de türbanla çalıştığı yönünde basında çıkan haber ve fotoğraflar doğru mudur?” diye sorduğu ortaya çıktı.
- “Onu takar ya da takmaz. O onun yaşam biçimidir. Ama bu özgürlük değildir. Hatta bir özgürlükten vazgeçmektir. Saçını açma özgürlüğünden vazgeçmektir” dediği ortaya çıktı.
-“Ne oldu da iki resepsiyon bir resepsiyona indi? Yani bu kamuda çalışanlara da türban taktırmanın, ilköğretimdeki çocuklarımıza da türban taktırmanın Çankaya’dan başlangıcı mı acaba?” dediği ortaya çıktı.
Muharrem Bey, bugün seçim meydanlarında “İsteyen istediği gibi giyinecek. Başörtülü kardeşim ister sokakta ister evde ister devlet dairesinde nasıl giyinirse giyinsin kimse karışmayacak” diyor.
Ne kadar güzel.
Ama bu son durum, orta yerde duran ‘Sahicilik’ sorularını, kuşkularını bertaraf etmeye yetmiyor.
Bunun bir tek yolu var.
Çıkacak “Geçmişte evet böyle düşünüyordum, ama şimdi ne kadar boş işlerle meşgul olmuşuz deme noktasına geldim. Evet görüşlerim değişti” diyecek.
Ufaktan bir tüyo da verebilirim.
Evet, bunu yaparsa ‘sahicilik’ bağlamında oluşan soru işaretlerini biraz olsun giderebilir.
Şu haliyle CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının söylemleri için sadece şu kadarını söyleyebiliyoruz:
“Müzik değiştiği için vals de değişmiş oldu!”
Düne kadar hayatı tespih yapıp sallayan Muharrem İnce iken, bugün itibarıyla abdestsiz evden çıkmayan, Ayet-el Kürsi’yi herkesten daha önce ezberleyen Muharrem İnce noktasına gelmesi de kulakta hoş bir seda bırakıyor evet.
Ama işin bu kısmı çok da şey değil.
Asıl, çok temel bir başka konuda, üç ay ara ile, yani Şubat 2018 ile Mayıs 2018 arasında ışın hızıyla değişiveren görüşler üzerinde durmamız gerekiyor.
Ki işin bu kısmı ideoloji ya da dünya görüşünün değişip değişmemesinden daha fazlasına, biraz ayıp olacak ama, karakter meselesiyle ilgili bir takım soru işaretlerine götürüyor bizleri.
Tarih 3 Şubat 2018…
Huzurlarınızda o günün CHP Genel Başkan adayı Muharrem İnce:
“Sen genel başkan oldun. Aday olacak mısın? CHP’nin genel başkanı, doğal cumhurbaşkanı adayıdır. Kaçamaz. Yok böyle bir şansı. Yani, partiyi ben yöneteyim, ülkeyi başkası yönetsin. O zaman koltukta neden oturacaksın ki? Neden oturacaksın?”
Ve şimdi de tarih 4 Mayıs 2018.
Bu defa CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce halkımızı şu sözlerle selamlamaktadır:
“Sayın genel başkanım hep söylediniz. Parti başkanından cumhurbaşkanı olmaz. Parti üyesi cumhurbaşkanı olmaz. Bunu hep söylediniz. Ben de bu görüşünüze hep katıldım. 24 Haziran’da Allah’ın izni milletin isteğiyle cumhurbaşkanı olacağım.”
Netice-i kelam, birbirini tekrarlayan çelişkilerle seçmenin kalbini kazanmak kolay iş değildir.
Bu çelişkileri İnce’nin kendisi dışında kimse gideremez.
-Ya çıkıp dünkü Muharrem İnce ile bugünkü Muharrem İnce’nin aynı Muharrem İnce olmadığını izah ederek ikna edecek,
-Ya da aslan kendi hikayesini yazana kadar avcı hikayesi dinlemeye devam etmiş olacağız.
Haydi Muharrem Bey, bunu yapabilirsiniz…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.